Herkes onun şairliğini ve şiirini konuşur.Kimse ahlaki duruşundan bahsetmez. Onun eserlerine de sinmiş bir ahlak davası vardır. Onu Namık Kemal yapan da bu duruştur. Ahlak doktorası yapan Nurettin Topçu’dan önce, Namık Kemal’in ahlak yolculuğuna bakmalıyız. Onu buralara kadar getiren davası, insani ve milli duruşu olduğu kadar, yapıp ettiklerinin ahlaki ilkeleridir. Dik duruşu da ahlakçılığından ve ilkeli düşünce yolculuğundan gelmektedir.Romanında, şiirinde,tiyatrosunda, velhasıl tüm eserlerinde açık bir duruş ve tavır vardır. Namık Kemal’e buradan bakarsak daha yararlı bir şahsiyetle karşılaşırız diye düşünüyorum.
Vatanı imanla birlikte düşünen Namık Kemal, vatan sevgisinin imani temellerini anlatırken, aslında ahlaki duruşuna da ortaya koyar.Yani ahlakın bir şubesi imansa, diğer bir ilkesi de vatan sevgisidir der. Vatan Yahut Silistre adlı eserinde, şöyle der usta:”Ecdadımızın heybeti maruf-ı cihandır/Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır.” Ahlaki ve imanı duruşumuzun esası fıtratımızda mevcuttur.Ecdadın ahlaki ve erdemli duruşu bir mirastır.Şahsın değişmesi, ilkelerin kalkması anlamına gelmez diyor.Doğrudur. Ahlak ve iman biz mirastır.Adı geçen eserde:” Aklında olsun, gönlümdeki sevginle vatan sevgisini yarıştırmaya kalkışma. Böyle bir kıyas beni öldürür.”diyen Namık Kemal, gönül ilişkisinin bile, vatan sevgisinin önüne geçmemesi gerektiğini ima eder. Doğrudur da.”Yarabbi! Yarabbi! İnsanın yüzü gibi gönlünü de meydânda yarataydın ne olurdu?” diyerek, gönül ilişkisinin şaşırtmalarına da vurgu yapar.
Namık Kemal, hayatı ilkeli yaşamayı vazife edinmiş bir kişiliktir. Ona göre yaşam, değerler manzumesidir. İntibah romanında, kahramanına:“Çareyi hilede görenlerin kârı, kovmaya imkan bulamadıkları fenalığın meydana gelme zamanını uzatmaya çalışmaktır.” diyerek, hilenin ömrünün kısa olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.Oysa insanımız, artık hilesiz yaşayamaz oldu.Hilenin kitabını yazar hale geldik. Dünden bugünü gören usta, aynı romanda bu kez yöneticiye tavsiye vermektedir:” “Halka söylemekten utanacağın bir işi yapmaktan nasıl utanmazsın? Sen herkesten alçak mısın ki yaptığın bir işi ötekinin berikinin bilmesinden utanma lazım gelsin de yalnız senin bilmenden utanma lazım gelmesin” diyerek yönetenlerin ahlaki ikiyüzlülüğüne eleştiri getirmektedir.Davranış tutarlılığına işaret eden Namık Kemal, kemalâtın yolunun da, nefsi tutarlılıktan geçtiğine gönderme yapmaktadır.Kısaca, kendin için istemediğini, başkalarına da uygun görme demektedir.
Vatan Yahut Silistre’sinde, İntibah’ında bunları söyleyen usta, başka eserlerinde de ahlaki duruşunu ve edebini sürdürmeye devam eder. Ona göre yaşam biraz da romantizmdir.Yani kararlılıktır.Yine İntibah’ta:”Hayatta unutamayacağımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır…”diyerek, kararlı ve kesin bir adamlığa atıf yapar.Bugünün insanı da gevşekliğe önem atfetmektedir.Kararsızlar toplumu olmadık mı?Evet. Kararsızlarla yola gidemeyiz.Davalar kararlı adamlarla kazanılır.15 Temmuz direnişini anımsayın.Ömer Halis Demir vb. Onun roman karakterleri keskin adamlardır.En güzel çiçeklerin arasında bile yılan bulunur diyen usta, yoldaki çakıl taşlarını engel olarak görmez. Bilakis, kötülükle mücadele kararlılık ister der.Yeni nesillere bu kararlı adamı ve eserlerini okutmalıyız.Tekrar tekrar okutmalıyız ki, vatanın sahih koruyucuları yetişsin.
Namık Kemal, bir çok eserinde bugün unuttuğumuz bazı hasletlere özellikle önem atfeder. Mesela, okumaya çok önem verir. Okumadan şahsiyet kurulamayacağını belirtir. Doğrudur da. Okumaz ya da yazmaz bir nesille uygarlık tesis edemeyiz.Bugünkü şahsiyet sıkıntımız biraz da buradan geliyor.Sadece teknolojiyle medeniyet kuramazsınız. Tipik örneği Kore’dir.Sadece batı çakması bir kalkınmayla karşı karşıyadırlar. Medeniyet hak getire!” “İnsanoğlu böyledir işte! Hedefinin arkasından koşar durur ama yanına gelince ne yapacağını bilemez…”diyerek, medeniyet koşumuzu eleştiren Namık Kemal, irfanlı ve hikmet sahibi adam yetiştiremememizi, amaçsız koşan adama benzetmektedir.Haklıdır da, hala koşan bir toplumuz.Kapımızda duran bir uygarlıktan haberdar olmamak ne acıdır?Adam, zulüm 1453’te başladı diyorsa, biz fetih düşüncesini ona anlatamamışız demektir.Mesele budur.
Namık Kemal’in düşünce dünyasında, ezeli bir sevgi ve aşk anlayışı da vardır.Bugün yaşadıklarımız biraz da aşksızlıktan değil midir?Onun vatan anlayışının bir parçası olan aşk, aslında insanı da geliştiren bir lirik yapıdır.Bir oyununda karamanına:” Uyusam rüyamdasın, uyansam hayalimdesin! İnsanların içinde olsam gönlümdesin! Yalnız kalsam karşımdasın! Daima sen!”diyen usta, aşkın hayata nizam verdiğini anlatmak ister.İyi bir sevgi anlayışı olan adem, kadın katili olur mu? Bugün yaşadıklarımız, haz kaynaklı bir şiddet döngüsüdür.Oysa Namık Kemal, şahsi kimliğin inşasında aşkı baş köşeye koyar:” “Bana kalırsa insan dünyada bir kere yaşadığı gibi ömründe de bir kere sever.”İntibah’ta bunu söyleten usta, bir şiirinde de:” Gel ey fasl-ı bahârân mâye-i ârâm u hâbımsın/Enis-i hâtırım kâm-ı dil-i pür- ıztırabımsın” diyerek, mealen;Ey bahar gel, benim huzur ve uykumun mayası/Acılı gönlümün neşesi, düşüncemin arkadaşı demiştir.Aşkın mevsiminin de bahar olduğunu anlatmak istemiştir.
Sonuç olarak Namık Kemal:Vatan,iman, irfan, okumak, aşk ,kararlılık, namus ilkeleri ışında bir romantik milliyetçi bir müslüman-türk inşa etmek istemiştir. Buna da acil ihtiyacımız var.Vesselam.
isa çolaker