Ahlak, sadece bir olgu değildir. İnsan yaşamını organize eden toplam bir değerdir. Epey bir din, biraz da toplum değerleri harmanladığınızda ortaya ahlak çıkar. Ahlakı tekemmül etmiş bir adam, kendini ahlaklı olduğunu anlatmaz. Onu resmeder ya da şahsında gösterir. Gösterişçi bir düzende ahlak, anlatılır ve yaşanmaz oldu. Ahlakın kendisi bir normdur. Siz o formu doldurur ve yaşamınıza ahlaklı bir birey olarak devam edersiniz. Medeni bir insan, ahlakın toplumsal unsurlarını bilen, yaşayan insandır. Ahlak, sadece bir retorik değildir. Ahlak, adabı muaşereti ve pratik yaşama saygıyı da kapsar.
Ahlak, ontolojik bir değerdir. Kendini Allaha emanet etmiş bir kul, ahlakın birinci kuralını kavramış olur. Edebiyat da ahlaka katkı yapar. Yani sizi önce Allah kayıt altına alacaktır.Sizin sınırınız, Allahın hadleri olmalıdır. Onun vazettiği kuralları pratize ederseniz, ahlakınız görünür hale geldiğini anlarsınız.Özçekimden önce besmele çekerseniz, insanları severseniz, tabiata saygı duyarsanız, ahlakın eşiğini inşa edersiniz. Ahlaklı olmak, kayıtlı olmaktır. Sizi Allah bağlarsa, ahlakın ön koşulunu kavramış olursunuz. Allahtan korkmayana, beşeri yasalar ne yazar. “Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde,/Allah’tan nasıl korkmaz, insan Onu sever de…”Allahı sevdiğiniz de korkar, korktuğunuzda da aşkınızı tesis etmiş olursunuz. Üstat Necip Fazıl ne güzel formüle etmiş aşkı ve ahlakı.
Ahlak, yasalara ve beşeri kaidelere uymayı gerektirir. Çevreye, topluma, dine, devlete saygı ahlakın fiziki ayaklarıdır.Ahlakın esası Hakkın rızasıdır. Edep de ahlak dairesin de ortaya çıkar. Edebiyat da biraz edeptir. Kaygusuz Abdal ne söyler:” Ey özün insan bilen/Var edeb öğren edeb/Ey edeb erkân bilen/Var edeb öğren edeb.”Ahlak için, illa edep diyorum. Çünkü ahlak, toplusal düzeni de oluşturur.Bireysel ahlakı zayıf olanlar, toplumsal ahlakı da bozan unsurlardır. Hayvan düşmanı olanın, insan düşmanı olması beklenir! Camilere kuş yuvası yapan ecdadın çocukları, kadını sokak ortasında katledemez.Ahlak, sadece insan tekine ait değildir.Toplumun da malıdır.Ahlakımızın görünür yüzü, topluma aittir. Toplum kendini, sizin ahlakınıza emanet eder. Dikkat edelim. Kimseye farklı davranmayalım.
Ahlak, normatif olduğu kadar, öznel ve de ibadîdir. Siz çocuğunuzun hukukuna saygı duyduğunuzda, o da size olan saygısını yükseltecektir. Karşılıklı ahlak, devlet ortamını da kurar.Devletin esası olan huzur, bu ilkelerle kurulur. Ahlakla kurulan devlet, ayakta kalabilen insanlar yetiştirir.Devletin esası sadakattir, bu da ahlaklı bireylerle kurulur.Etik olan ahlaki olan değildir ama, ahlaki olan etik olanı kapsar. Trafik kurallarına uymak etik bir haldir ama, insan aklına saygı duymak ahlaki bir durumdur.Etik kurallara uyduğunuz zaman, ahlaki bir yola girmiş olursunuz. “Bir yerdeki cehl hükümrandır/Ol yerde ziya-yı hak nihandır. Arifî paşa, ne güzel söylemiştir. Kuralsızlık, cehalet ahlakın da düşmanıdır. Bunu unutmayalım. Ahlaki zafiyetler, cehaleti ve namussuzluğu besler.
Allahın iyi kulları, ahlaki bir mesele yaşamaz. Çünkü din güzel ahlaktır. Salgı günlerinde aşırı fiyat artıranlar, ahlakın erdeminden nasip alamamış tiplerdir. İman, ahlak gerektirir. Sizin ekonomik anlayışınızda sıkıntı varsa, aslında biraz da din ve diyanetiniz de sıkıntı vardır. Kimse ahlakı dinden ayrı göremez. Otobüste büyüğüne yer ermeyen adam, modern olabilir ama, iyi ahlaklı birisi olamaz.Ahlak, insan inşa etme işidir. Salgında zırnık yok diyen ezik adam, yarınına kurşun sıkan adamdır. Çünkü paylaşma, ahlakî bir erdemdir. Ne verirsen elinle, o gider seninle diyen atalarımız, aslında ahlakın ileri bir diline vurgu yapmışlardır.Paylaşmak, ahlakın şerikidir.Ahlaklı insan, tesanüd duygusu iyi insandır.Ahlakın doğasında paylaşmak duygusu vardır.Paylaştıkça büyür iyilik.
Ahlakın ortakları arasında, vicdan ve merhamet de vardır. Ahlak, sadece kanunla kurulamaz. Ahlak, vicdan ve merhamet ortaklığında tesis edilir.Önce insan diyorsak, merhamet ve vicdan sahibi olmalıyız. Bananecilik bir hastalıktır.Ruh kirlenmesidir. Allah, tabiatı bizim için yarattı.Hiçbir yerde tersi yazmadıkça, günah işleyemeyiz. Günah, içinde ahlakî bir mesele yatan hadisedir.Günahkar toplum, ahlakı rafa kaldırmış toplumdur. Az günah, çok ahlak demektir.Göreceli modernliğimiz, ahlaka denk gelmez.Kanun devleti olmak, ahlakı tesis etmez. Örneği, amerikan uygarlığıdır!İhtiyarları ölüme terken Fransa, İspanya, İtalya ne kadar da modern toplumlardı! Nerde insan hakları, nerde yaşamın kutsallığı? Kişisel gelişim eğitimi tavan yapmış bu toplumlar; merhamet ve vicdan eğitiminden geçmemiştir. Salgın hakikati ortaya çıkardı.Materyalist ya da ateist bir adamın, ahlak numarası çekmesi, abesle iştigaldir.Medeniyet için, vicdan ve merhamet eğitimi de gerekirmiş.Nurettin Topçu usta, ahlak eğitimi derken haklıydı.
Ahlakın görünmeyen cephesi olan;vicdan, irfan, hikmet, gönül eğitimine ağırlık vermeliyiz. Sakındıklarınız, korktuklarınız, sevdikleriniz aslında ahlakını kuruduklarınızdır. Değerlerimize uyduğu sürece, ahlakî ve insanî erdemlerimize sahip çıkacağız. İnsan insanın yurdudur diyen İbrahim Tenekeci, aslında ahlakın sosyolojisini de belirtmiş oluyor. Birbirimizi seversek, bir iyilik medeniyeti kurarız. Buna çok ihtiyacımız var.Ahlaksızlığın tavan yaptığı evrende, barışa ve insanlığa hizmet eden bir anlayışa çok ihtiyacımız var.”Mesele ateşte yanmak değil,/mesele bir gönülde yer almaktır” Somuncu baba, herşeyi özetlemiş.