Üniversite, Eflatun ve Aristo’nun hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar olarak “universitas” üniversite adını almışlardır. Üniversite felsefi tartışma ortamında akıl sürecini, duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır .Tarihsel anlamında üniversite tanımı budur. Günümüzün keskin politik gerçekleri, insanı ve üniversite elemanını ekonomik bir kişilik yapmaktadır.
Kafası rahat bir şekilde eğitim ve öğretim yapması gereken bilim insanları, ekonomik yetersizlikler sonucu yukarıda verilen üniversal ruha uygun çalışma içerisine girememektedir. Kendi adıma söyleyeyim, düşük akademik ücret ve ek ders sonucu kitap alışverişi yapamaz hale geldim .İki bin beş yüz lira alan bir akademisyen olarak, artık seyahat yapamaz durumdayım .Kitap alamayan ve seyahat yapamayan bir akademisyen kafasını toparlayıp nasıl tartışma yapacak ve bilimsel değerlendirmelerde bulunacak?
Düşük ücret nedeniyle üniversitemize asistan bulamıyoruz. İlana çıka çıka bir hal olduk. Altı ay maaş ve altı ay ek ders gerçeği de bizi yormaktadır. Yani yılın yarısını çıplak maaşla geçiren hocalar durumundayız. Toplum da bizi maaş şampiyonu zannediyor… Hiç de öyle değil… İmece usulü para dayanışması yaptığımız günlerden, banka kapılarında sürünen günlere geldik. İlimizin iki eski akademisyen vekillerinden bize yardım etmelerini, en azından önerge hazırlayarak meclise sunmalarını bekliyoruz.
Ekonomik açıdan bir darbeyi de, gece eğitiminin kalkmasından yedik. Seneye gece ücretimiz de yok… Hatırı sayılır bir ekonomik eksiye geçeceğiz. Eğitim fakültelerinin gece bölümleri de kapatıldı. Eğitim ekonomisine uygun bu kararı desteklemekle beraber, yerine iyi bir zamla destek alabilirdik. Sn. Arınç, Kasım ortalarında hocaların maaşlarında düzeltme yapacağız dedi. Tık yok. Üniversite ortamındaki ilişkiler dahi artık para ve paylaşması şeklinde olmaya başladı. Düşük maaş arkadaşlarımızın kimyasını bozacak hala geldi. Herkes kendine para getirecek alan arıyor…Kimsenin bilimsel çalışmaya kendini verecek psikolojisi kalmadı.
Sayın Başbakanım, bu yazımı ve feryatlarımızı duyacak imkanınız olur mu bilmiyorum? Sizi bir garip guraba dostu olarak biliyoruz. Ne olur şu sesimize ve isteklerimize bir kulak veriniz. Size karşı gerekli muhalefeti mecliste yapamayıp, eski alışkanlıklarla üniversiteleri karıştırmaya çalışanların kışkırtmalarına kanmayınız. Onların neler düşündüğünü ve üniversitelerde neler yapmaya çalıştıklarını bir başka yazımda anlattım. Sağduyunuz galip ve basiretiniz daim olsun. Provakatif kesimlere inat, biz hocalara sahip çıkarak, üniversite camiamıza müjde veriniz. Maaşlarımıza insanca ve adilce bir zam bekliyoruz.
Ortalama bir çok memurun altında bir maaş alan birisi olarak, bazen istiskale de uğruyoruz. Toplumun bazı kesimleri, aldığımız maaşı duyunca, bizimle “kafa bulur” hale geldiler…Bizim bu istiskalin altında kalacak gücümüz de kalmadı üniversite camiası olarak. İnsanca bir yaşam için, insanca bir maaşa kavuşmak istiyoruz. Bu yazımla birçok arkadaşımın duygularına da tercüman olduğumu düşünüyorum. Onlar adına bu beklentilerimizin boşa çıkmamasını diliyorum. Kalın sağlıcakla.
Dergi notu: Ayraç, Edebiyat Dergisi. İsa Çolaker