Gelimli gidimli dünya der, Yunus Usta. Merhum dost Mehmet Aslan da, geldi ve gitti. Amasya’ya, Sivas’tan yeni icabet etmişti. Memleketimde çalışayıım diyordu. Çok hayalleri vardı. Hukukumuzda eskiye dayanır. Rahmetli arkadaşı Ahmet Nedim Çeker’in anması vesilesiyle buluşmuştuk.İskender Pala, Ömer Celep, Erzurum Atatürk Üniversitesinden sınıf arkadaşlarıdır. Orda başlayan dostluğumuz, geçen haftaya kadar sürmüştü. Şeb-i Aruz’un ya da Mevlana’nın ölümünün 746.yılı için aradığımda, ben değil de, başkası konuşsun diyecek kadar mütevazıydı. Her ölüm, ölümdür diyen şair, belki de haklıdır. En velud çağında gitti Mehmet Aslan.
Mehmet Aslan iyi bir bilim adamıydı. Elliye yakın esere imza atmıştı. İyi bir dosttu aynı zamanda. Merhûm, ardında az bulunur cevâhirden külliyâtını bıraktı. Sûrnâmeler, Sâkînâme, Leylâ Hanım, Şeref Hanım, Antepli Aynî, Bursalı İffet Divânları, Mirâciyyeler vb. yeri uçmak olsun. Bu eserleri yazan arkadaşımız, aynı zamanda iyi bir ilim adamıydı.Hüseyin Hüsamettin Efendinin Amasya Tarihini de yeniden latinize edildiği çalışmanın içinde olduğunu biliyorum. Amasya Belediyesi, bu eseri artık yeni formatında basacaktır diye düşünüyorum.
Klasik Türk Edebiyatının adres ustalarından biriydi. İlmiyle amel eden de bir akademisyendi. Onlarca talebe yetiştirmiş, onun dergahından geçmemiş ya da onunla yolu kesişmemiş bir Eski Türk edebiyatçısı yoktur diye düşünüyorum.Amasya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde hocalık ve fakülte dekanlığı yapacakken Hakka yürüdü! Çok güçlü bir özel kitaplığı vardı, İsa Hoca seninle yarışıyorum derdi. Keşke yaşasaydı da, kitap yarışı yapsaydık. Olmadı. Hiçbirşey ölümün önüne geçemiyor. O da ölümü nefsinde tadanlardan oldu. Alim bir kişilik olarak, ölümsüz eserler bıraktı.” Âhir yine hâk olur bu ten, /Bilmem neye kibr eder edenler… ” diyen Abdullah Vassaf’ı çok severdi.
Rahmetli çok çalışkan, bir o kadar da aktif bir arkadaşımızdı. Çalıştay, sempozyum, kitap, seminer, onlarca yüksek lisans ve doktora, makaleler onun için bir eğlence aracı gibiydi. Saatlerce Mihri Hatun mezarı konuştuğumuzu anımsıyorum. Ayrıntıya çok düşkün, rikkatli, bir o kadar da tecessüs sahibi bir dosttu. Eski bir İmam Hatipli olması hasebiyle, dini retoriklere de hakimdi. Arkadaşı ve merhum dostu Ahmet Nedim Çeker’in ahiret arkadaşı oldu. Üniversitemizde bir anma yaparız diye de düşünüyorum. Eskiyi anlamadan, yeniyi kuramayız derdi. Divan edebiyatı metinlerini sadeleştirme ve yorumlamayı çok severdi. Her daim bir ustayı anlatırdı. Yaşayan bir divan ozanı gibiydi. Divan şiirini yeni nesillere nasıl sevdirebiliriz derdindeydi.
Öyle ilme düşkün bir adamdı ki, sosyal medyada esamesini bulamazsınız.Gazinocu Fahrettin Aslan’ın oğlu Mehmet Aslan olmadığı için, google bile onu göstermez! İyi ki de böyle yaşamış. Yoksa biz onun eserlerini değil, başka şeylerini konuşurduk. Yerin nur olsun arkadaşım.Memleketi Amasya’yı çok severdi. Her yaz bir Amasya görüşmemiz vardı. Dostların Boraboy gezisinde anlattığı fıkralar, hala kulağımda. Belediye bir alana adını verirse, çok iyi bir iş yapmış olur. O, tam bir Amasya sevdalısıydı. Amasya’nın mevlevi medreselerini ve yaşadığı yıkımlarını ondan dinlemiştik. Usta, ayaklı kütüphane gibiydi. Ne zaman rastlaşsak, yeni bir kitabın yayınından bahsederdi. Bibliyoman bir şahsiyetti.
Üniversitemizin bir salonuna da adı verilebilir. Kalıcı bir kişilik olması hasebiyle, marifetlerini izhar eden bir yapısı vardı. İlmini hiçbir kimseden sakınmazdı.Dost ve arkadaş tutmasını bilen bir adamdı. Telefonlaşmalarımızda saatler süren kritikler yapardı. İnsana huzur veren bir üsluba sahipti.Hiç tanımadığı bir insanla çay sohbetine girişirdi.Yaşamı edebiyat gibi bir adamdı. Edebiyat dünyası can bir adamı kaybetti. Başımız sağolsun. Ölüm haberini dostum Mehmet Akif Çekerverdi. Duyunca susma krizine girdim. Ne zordur ölüm konuşmak ya da yazmak. Ama hayat bu devam ediyor. İnsan da öğütülesi bir varlık. Giden gidene, yaşayanlara sağlık olsun.
“Câhilin fahri câh ü mâl iledir/Ârifin izzeti kemâl iledir.” diyen Âhî’nin mısraları, Mehmet Aslan arkadaşımızı anlatıyor diye düşünüyorum. Onun yaşamı üzerine kurduğu klasik şiirden bir parça olan metin, onun ârif bir adam olduğuna tanıklığımızı anlatır. Mal ve mülk konuştuğu bir ortama şahit olmadık. Akademik mafya olan bir kişilik değildi.Câh ü mâl, bağ u bahçe, kat yat, araba ev, para pul konuşacak kadar ezik bir hocalığı da olmadı! Hangi talebesine rastladıysam, onu hayırla yâd ederdi. Biz belki de onun için iyi dost olduk. Frekanslarımız uyan bir adamdı, demek ki iyi arkadaş edinmişiz.
Arkadaşımı anlatan yazımı, onun da çok seveceğini düşündüğüm, değerli bir kıtayla sonlandıraym:” Kâm olur elbette bir gün dil niçin mahzûndur/Çünki her bir emr ezelden vaktine merhûndur.” Birrî diyor ki, emir büyük yerden olunca, boynumuz kıldan incedir.Evet dostum, emir büyük yerden geldi.Ruhun şad, yerin uçmak olsun.
isa çolaker
Etiketler:amasya anma eski türkedebiyatı isa çolaker MEHMET ASLAN ölüm