Sultan Bayezıt Camii’ndeki mermer kuş evlerini ve onların medeniyetimize kattıklarını görünce sarıldım kaleme. Hayvanlar, ‘Allahın sessiz kullarıdır’ cümlesini bir sufi metninde okumuştum.Kışın sert soğuklarında hayvanları hatırlamak çok insani bir duygu olsa gerek . Allahın bu sessiz kullarıyla yaşamın bir çok alanını paylaşıyoruz.Çok kere de hizmetlerimizde kullanıyoruz. Fakat onlarla aramızdaki sözleşmeyi bozduğumuz zamanlarda olmuyor değil. Kuşların soğuk havalarda kuş evi olmaması gibi . Ya da atları kış gelince boş ve loş soğuk alanlara salınması gibi(yılkı atı ).Yaptığımız tam iki yüzlülük. Yazın hayvanlara pışı pışı ,kış geldiği zaman -maliyeti hayvana tercih ederek- kışı kışı.Olmuyor, beyler olmuyor…
Evimizin balkonuna su koysak,kuşların su ihtiyacını karşılamış olmaz mıyız?Ecdat,caminin bir köşesine beş yüz yıl önce bir kuş evi yapıyor.Hem de mermerden.Biz balkona bir tas su koymaktan imtina ediyoruz !Ya o yılkı atları meselesi.Kışın salıverilen başıboş atlar. Atı ilk ehlileştiren Türkler diye bir de caka satarız.Kardeşim bize ne oldu böyle? Ne olur şu atları salıverenleri Tarım Müdürlüğüne haber verelim.En azından hayvan barınaklarına verelim bu hayvanları. Amasya belediyesi sahipsiz hayvan barınağı ne güne duruyor ?
Allahın sessiz kullarından bir diğeri de,köpeklerimiz.Onların kışın aç ve telef olduklarını biliyoruz.Sokak köpeklerinin sahipsiz olanlarına özellikle yem verelim.Yeşilırmak boyunda yürürken gördüğüm bazı sahipsiz köpeklere vatandaşlarımızın yemek verdiğini gördüm.İnanın fevkalade sevindim.Sevabın tam kendisi budur. Onların birer kıtmir misali olduğunu unutmayalım . Ahiret yurdundaki paydaşlarımıza ne kadar ilgi gösterirsek,onlar da bize o kadar candaş ve yoldaş olurlar.
Allah’ın sıfatlarından biri de Şafidir.Yani Allah şifa verendir.Hayvanlara tıpkı insanlar gibi bakalım ki,şifanın aracı da biz olalım.Şafi de bize sevap versin.Eskilerin hayvanlara verdiği önemi bugün kayıtlardan anlıyoruz.Modern insansa,hayvanı boşluyor ya da tutsak ederek izliyor.Oysa bizim medeniyetimiz bir kuş medeniyetidir.Soy isimlerimiz bile ağırlıkla kuş ismi olan bir gelenekten geliyoruz.Bazı isimlerimizin de kuş ismi olduğunu unutmadan, bu sessiz kullara karşı ödevlerimizi yapalım.Masal kahramanlarımızın da kuşlar olduğu bilinciyle hareket edelim .
Hayvanlar, hiciv edebiyatımızda kötüye de teşbih edilmişlerdir.Onların kendi vücutları değil de,insanların yanlış yapanları,hayvanların akılsızlıklarına benzetilmiştir.Dolayısıyla edebiyatımızdaki hayvan teşbihi daha çok,insanların noksanları üzerine kurulmuştur.Divan edebiyatındaki hayvan benzetmeleriyse,tam bir güzellik örneğidir.O edebiyatta , her hayvan birer mecazdır.Hayvanları edebiyatın merkezine oturtan bir geleneğin, bugün hayvanlara yaşamında sahip çıkmaması düşünülemez. İşte hayvan mecazı üstünden gerçeğin dili : “Koca gergesler ile konuşup uçmaktan ise / Yavru şâhinler ile kanlara boyanmag yeg…” Büyük akbabalarla konuşup uçmaktansa , yavru şahinlerle kanlara batmak yeğdir. Amrî ‘ nin dizeleri , hayvanı teşbihin merkezine oturtan şairin , tabiata olan düşkünlüğünü anlatır .
Bu kış günlerinde bize emanet edilen hayvanlarımızı sevelim , kollayalım ve bakımlarını üstlenelim. Zor zamanlarında onlara sahip çıkarsak,onlar da bize nimetlerini vermeye devam ederler.Yazımı ; içinde” aşkı bilmeyen aşığın” hayvana teşbih edildiği ve görevini yapmayan hayvanın da eleştirildiği ( şathiye ) Yunus Emre şiiriyle bitiriyorum : “Aşksızlara verme öğüt, / Öğüdünden alır değil. / Aşksız kişi hayvan olur, / Hayvan öğüt bilir değil. /… / Şah balaban, şâhin doğan, / Zîhî öğmüş onu öğen. / Doğan zaif olur ise, / Doğanlıktan kalır değil.”
Tüm yaşamını tabiat sevgisi üstüne kurmuş bir milletin çocukları olarak , Allahın tabiata hediyesi canlılara sahip çıkarken , vatan topraklarını da yaşanır kıldığımızı unutmayalım . Dünya insanî yardım liginde dördüncü sırada bulunan halkımızın , canlılar alemine de ilgi göstereceğini düşünüyorum . Sıcak ilgimizi Allahın sessiz kullarından esirgemeyelim .