Aptallar Cumhuriyeti
I.Müslümanlık başlı başına bir ‘üstünlük vesilesi’ olamaz.
Bir insanın inancının olması ile iş ve sanat, yetenek ve ahlakı arasında doğrudan ve tam bir illiyet bağı olamaz. Bin yıllardır Müslüman olmanın bütün diğer din ve inançlardan üstün olmayı getirdiği iddialarını dile getirdik.
Oysa sarhoş bir adam ayık saatlerinde mesleğini daha kaliteli icra edebilir. Birinin Müslüman olması, hayatında bir damla içki içmemesi, -mesela- alkolik Edgar Alan Poe hikâyelerinden daha iyisini yazabileceği anlamına gelmez. Hemingway,”sarhoşken yaz, ayıkken düzelt” sözüyle alkolikliğini iyi yazarlık için engel görmüyordu.
Kalbi iman ile dolu birinin sanat ve teknolojide harikalar ortaya koyacağını iddia edemeyiz. Elbette aksini de iddia edemeyiz. Harika olmak için dinsz olmalı iddiası gibi.
II. İman, kutsal imgelerin coşkusuyla dünyaya mülayim bakmayı sağlayabilir. Akıllı olmayı, akıl ile dünya hayatını tanzim etmeyi getirmez.
‘Bilgi, işitilen şeyin çoğunun tekrarı değil, sadece Allah korkusu olmalıdır. Bilgin, bu âlemden kaçan, kendi kusurlarını gören ve daima Allah’a tapan kimsedir. İnsanların bildikleri şey üzerinde akıllarını kullanmaları daha da kötüdür; bu gibi kimselerin sahabilerin otoritesine bağlı olarak söyledikleri kabul edilmeli, onların akla dayanarak söyledikleri ise helâ çukuruna atılmalıdır.’ (Şarani, İbn Kuteybe- Tritton-İslam Kelamı s.27)
Aklı ‘çamura çöken eşeğe’ benzeten, ‘helâ çukuruna’ gönderen bir anlayışın ‘ussal’ davranması ne kadar beklenebilir? Bu nedenle İslamın ‘akıl’ dediği her yerde, iman etmeyi başarabilen tercihten sözediliyor, demektir. Yoksa var olan aklını dünya için kullan anlamına gelmez.
III. Batılılar İslam düşmanı ve bundan dolayı doğu istikrarsızlığı yaşar. Bu bir önyargı. Amerika 200 yıldır aynı anayasa ile Whitehouse’dan, İngiltere 10 numaralı evden yönetilir. Doğu ‘kadim gelenek’ sözünü dilinden düşürmez, her gün yeni bir ‘icat’ çıkarmayı, ‘saraya taşınmayı’ marifet sanır. Doğuda saraylar yükseldikçe, yönetim kaliteli hale gelmez.
Batılıların kriterleri, dini bir temelden değil, hukuk, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, medeniyet standartları üzerinden dile getirilir. Müslümanlığı dilimize doladıkça ‘küfür’den kaçmıyoruz, medeniyet standartlarından’ uzaklaşıyoruz. Doğuyu eleştiren raporlar, bugün dünyanın ulaştığı anlayışın gerisinde kalan yönetim zihniyetini eleştiriyor. Yoksa Müslümanlığı değil.
Onlar bizim düşmanımız ön yargısı, batıdan gelen her eleştiride kötü niyet ararken, mevcut yönetimleri aklar diğer yandan.
Her gerilimi ‘din’ üzerinden değerlendiren bu bakış, dinin de aşınmasını getirir. İnançsızlık, muhalefet olmanın bir gereği haline gelmektedir. Ki burada din hedefe konuluyor artık. Çünkü inanmak, aptallar cumhuriyetine dâhil olmanın beyanı anlamına geliyor, ne yazık ki. Aptal olmamak, hain, bölücü, batıperest, inançsız olmakla suçlanıyor.
Bize inançlı yönetici, rektör, sanatçı, edebiyatçı değil, işini/mesleğini/sanatını iyi yapan kalite gerekir diyenler haksız mı sizce?
Her gün dindar(!) ama yeni bir garabetle gündeme gelenler, sizi de din-imandan soğutmuyor mu gerçekten?
mustafa everdi