Edebiyatımızın en eski ürünlerinden olan atalar sözü ya da başka bir tabirle atasözü, yeni zamanlarda başka bir saldırının aracı olarak kullanılıyor. Efendim atalarımızın kafası karışıkmış , bazı atasözlerimiz birbiriyle çatışıyormuş ! Birbirlerini yalanlayan ve zıt atasözlerimiz varmış. Bu sinsi yutturmacayı alay konusu yapan ve manayı-bağlamı- bilmeyen insanlara rastlıyoruz. Dalalet değilse , gaflet halidir . Çünkü bir atalarsözünün ömrü , yıllar içinde ve binlerce kullanımla birlikte gerçekleşiyor. Yoksa dilin kemiği yoktur . Salla gitsin nasılsa , söyleyen ve rivayet sahipleri ölmüştür !
Atalar sözümüzde çatışma falan yok efendim. Sadece, farklı mana alemlerinde söylenmiş ve bağlamları ya da kullanım alanları farklı atasözlerimiz olmuştur. İsterseniz tartışmayı metinler üstünden yapalım. Ne diyor atasözlerimiz :
“Damlaya damlaya göl olur.(1) “/ “Taşıma suyuyla değirmen dönmez.”(2)
Birinci atasözümüz ; Nasrettin Hoca fıkrasından çıkarılan bir nüktenin adıdır. Mesajı da gayet açıktır. Tasarruf yapınız. Teşbihi de çok hoştur. Doğadaki tasarrufun adı olan, dereleri oluşturan damla damla akan suyun öyküsüdür. Kalite bir benzetmedir. İkinci atasözünün bağlamı daha ayrıntılı ve açıktır. El emeği olmayan ve yarım ağız yapılan işlerden bir sonuç çıkmaz. İkinci atasözünün içeriği, birinci atasözünü tamamen dışarıda bırakır. Nerde tasarruf anlamı , nerde birikimin gücü ve çalışma? Tamamen el yordamıyla iş tutma eleştirilmektedir. Yani iki atasözünün anlam dünyası farklıdır. Vesselam.
“Harama el uzatılmaz. (1) “/”Üzümü ye bağını sorma.”(2)
Kutsî hadis metinleri içinde geçen , onlara el uzatmayınız , onlar haramdır hadisinin bozulmuş şekli olan atasözü , sufîler arasında çok kullanılırdı. Daha sonra yaygınlaşarak atalarsözü olan bu metin, tamamen yasak olanı ve yasalara aykırı olanı yapmamayı salık verir. Oysa ikinci ata sözümüz; davetsiz misafir , ne bulursa onu yer tezini anlatır. Yani haramla ve helalle hiç ilgisi yoktur.Sosyal medyada bu metinlere yapılan saldırı tamamen milli kültüre ve bize yapılan bir saldırıdır. Kendi kültürüne yabancılaşmış , tefekkür pınarı kurumuş , sıradan klavye silahşörlerinin düz bir saldırısıdır. Atasözünün özü : Misafir sever Türk milletinin , konuk olduğu yerde , umduğunu değil , bulduğunu yediğinin adıdır .
“Erken kalkan yol alır.(1) “ / “Acele işe şeytan karışır.”(2)
Tarım toplumu şartlarında ve engelli zor bir göçebe yaşamında söylenmiş sözlerden biridir ve yaşam felsefesi içerir. Ben de bu söze hayranım ve uygularım. Çağdaşlaşma ve bilimsel gelişmenin birinci koşulu gibidir bu söz . İşçinin el hitabesidir. Bir Antalya seyahatim sırasında, Ürgüp’te , yol kıyısında sabah namazı vaktinde tarlada çalışan güney doğulu yurttaşlarımızı hatırladım. Acele işe şeytan karışır atasözündeyse , bir terslik yok ve de vakitle ilgili değildir.Tamamen düşünmeden hareket etme tezine dayanır. Düşünerek hareketi yaşamın merkezine koyan bir pratik sözdür .Yoksa hayırlı işlerinizde acele ediniz diyen bir hadis de mevcuttur.Yani söz bununla da mı çatışıyor? Hayır. Tamamen mana ve bağlam farklılığından gelen bir karşıtlık ve zamanlama söz konusu. Sabır ve metanet öneren bir sözümüzdür .
“Zorla güzellik olmaz.(1) “/ “Zora dağlar dayanmaz.”(2)
Seçtiğim bu atasözleri de zıtlığa örnek diye verilen bir metindir. İçinde zor kelimesi geçti diye, hemen zor ya da kuvvet kullanma mı anlayacağız ? Kesinlikle hayır ; birinci zor kelimesi, işin olmayacağı manasına kullanılır. İkinci atasözündeki zor kelimesiyse , gerçekten kuvvete ve çabaya hiçbir şey dayanmaz anlamına gelmektedir. Birinci sözcüğün bağlamı mecazdır. İkinci kelimenin anlamı , gerçek kuvvet kullanmadır. Bu kadar basit. Marks’ın zor oyunu bozar cümlesindeki” zor “ da , bu zordur. Birinci atasözünde ihtiyatlı bir karalılık varken , ikinci atasözünde kuvvetin ve de şiddetin gücü anlatılır.Yani her gördüğümüz kelimeye zor demeyeceğiz !
Atalarımızın politik yaşamını ve dünyaya bakışlarını çok güzel anlatan bu ve bunun gibi atalar sözlerimize sahip çıkalım. İçine “bidat “ ve karışık şeyler girerse , onları da elemesini biliriz. Yabancı yarım ağzıyla, atalarımıza sövercesine , bu kimlik unsurlarına saldırmak bizi zayıflatır. Kültür kalelerimiz yıkar. Ondan sonra da, Kafka ‘nın, Niçe ‘ nin, Şiller ‘ in aforizmalarına sarılıp kalırız! Aforizmalar , atasözlerimizin tadını verir mi ? Hiç de bile . Atasözleri bir dağsa , aforizmalar icat edilmiş oyuncaklardır. Bir doğal ve gizemli (anonim) , diğeri oldukça öznel. Sosyal ortamlardaki yabancı kültür aşığı kompleksli tiplere , bir atasözüyle cevap vererek bitireyim:” Geriden görene güreş kolay gelir ” Atasözlerimiz politik varlıklarımız olduğu kadar , vazgeçemeyeceğimiz millî unsurlarımızdandır . Dünyada ata sözü potansiyeli sayılı milletlerdeniz bunun kıymetini bilelim . İnsan kaybettiklerini aramasını bilmeli . Ata sözü deyip de küçümsemeyelim . Metin bağlamına ve yazıya kattıklarını ayrı bir yazıda tartışalım . Kaın sağlıcakla .
Günün şiiri : “Müddet-i devr-i felek bir demdir, adem bir nefes. “Bâkî
İsa Çolaker