Mustafa Miyasoğlu ve Ahmet Erhan , peş peşe gelen şair ölümleri oldu. İlkini uzaktan okuyarak tanımıştım , Ahmet Erhan ‘ la da fesbuktan konuşuyorduk . Yani onu da on-leine tanımıştım. 1958 yılında Ankara doğan Ahmet Erhan’ın çocukluğu ve ilk gençliği Mersin ve Adana’da geçti. Erhan’ın ‘Bugün de Ölmedim Anne’ şiirini Paris’te yaşamını yitiren Ahmet Kaya seslendirmişti . Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü, uzun yıllar Türkçe öğretmenliği yaptı. Hayatının büyük bölümünü Ankara’da geçiren Ahmet Erhan, daha sonra İstanbul ‘a yerleşti. Adana Demirspor’da futbol oynadı, ağır bir sakatlık geçirince şiir yazmaya başladı. İlk kitabı Alacakaranlıktaki Ülke’yle , 22 yaşında Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü aldı . Alacakaranlıktaki Ülke (1981), Akdeniz Lirikleri (1982), Yaşamın Ufuk Çizgisi (1982), Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin (1984) vb. şiir kitapları bulunan Ahmet Erhan’ın son olarak Everest Yayınları’ndan Ankara-İstanbul Karatreni (2001) adlı denemeler kitabı, Bugün de Ölmedim Anne (2001) adıyla Toplu Şiirleri’nin ilk cildi ve Ne Balık, Ne de Kuş (2002) yayımlandı.
Ahmet Erhan şiiri aşkın ve yalnızlığın şiiri desek yeridir . Dünyaya soldan bakan bir şairin ölüm ve yaşam üzerine söyledikleri de hep dikkatimi çekmiştir . Ölüm hakikatine kafa yoran şair , şiirlerinde ölüme direncin ve yaşamanın zengin hevesini anlatmıştır . Bugün De Ölmedim Anne şiirinde ne diyordu şair : “Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım / Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum / Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum / Bugün de ölmedim anne “ Bugün de ölmedim nakaratıyla gayet hissi olan şiir ; Ahmet Kaya yorumuyla , doksanların faili belli (!) –meçhul- cinayetlerine inat ne kadar da güzel bir tınıya dönüşmüştü . Bir gün bile yaşamanın bir genç ve annesi için ne demek olduğunu bugünkü barış ortamında ne güzel anlıyoruz . Yüreğini kalkan bilip sokağa çıkmak ve muhalif olmak insan olmakla eştir . Çünkü iktidarın yolu mutlaka muhalif olmaktan geçer . Ahmet Erhan şiirinde muhalifliğin ahlakı anlatılır . Bugün de ben ölmedim anne şiiri toplamda Ahmet Erhan ‘ ı en iyi anlatan metindir .
Onun şiirinde yaşamın ve sevginin de ayrı bir yeri vardır . Arı duru ve hakim olduğu Türkçesiyle meramını en iyi anlatan şairlerimizden biriydi . Öğretmen olması da ayrı bir güzellikti . Meslektaşım olarak çok gurur duyardım . Ankara – İstanbul çelişkilerini de iyi yaşamış bir ozandır . Hüzün şairi desem fazla olmaz . Kafa yorduğu ölümü vesilesiyle yazdığım bu yazı , tam bir hüzün ve acı yazısı olacak gibi . Ağıt şiirinde ne diyor Erhan : “Çiçekçi bana bir gül ver / Sevgilime değil bir ölü için / Çiçekçi bana bir gül ver / İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim.” Sevgiliye diye düşünülen ama , arkadaş ölümüne götürülen bir çiçek ! Ne kadar yalın bir ölüm tesellisi değil mi ? İşte Ahmet Erhan , hüznü de , sevgiyi de , kaybettiği arkadaşı da aynı kelimeler ve duygularla arıyor ve anıyor . Yaşamı bu kadar basitleştiren ve dünyayı çok ciddiye almayan bir ozan dili .
Ahmet Erhan ‘ ın duygu dünyasında anne ve sevgili çokça yer tutar . Tüm erkeklerin dünyası gibi . Belki de anneyi , sevgiliye denk tutarız ne bilelim ? Bir çok anne şiirine vakıfım ama , Erhan ‘ın ki bir başka güzel : “ Bırak kalsın masada ekmek / Testide su / Ayna puslu, pencere camı kirli / Bırak kalsın saçların dağınık, / Gözlerin uykulu. /Saksıdaki çiçek susuz, kedi / Yalını bekler bir köşede / Bırak kalsın meyve ağaçta, / Kırlangıç havada / Dama düşen ince yaz yağmuru…/Yoruldun artık, bütün gün / Didinip durdun / Toprak bile, gök bile, deniz bile / Bir yerde yorulur / Bırak kalsın süpürge duvarda, /Sabun kovada /Anne, gel yanıma otur.” Gel yanıma otur anne diyen ifadelerdeki samimiyete bakar mısın ? Ne kadar farklı bir anne yorumu ve annesine biçtiği doğallık . Ayrı bir yere koyduğum Oğul şiirinde de :”Anne ben geldim, ağdaki balık / Bardaktaki su kadar umarsızım / Dizlerin duruyor mu başımı koyacak? / Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..” diyerek annesine olan düşkünlüğünü ne güzel anlatır . Annesinin dizlerinin durduğunu soran bir şair Erhan . Onu artık kaybettik . Bize kim hüzünlü anne şiirleri yazacak ? Çıkar mı dersiniz ?
Şiirlerinde yalnızlık ve hüzün çok yer tutar dediğimizde , içini doldurmak zaruri oldu . Gerçekten de her şiirinde bir arayış ve sevgiliyi imgeyle hissetmevardır . Şiir de bu değil mi zaten , sevgiliyi imgeyle ve hayalle arama sanatı . Şiirin eğlence ve hoş olan tarafı bu olsa gerek . Bu anlayış onda fazlasıyla vardı .Gülşiir ‘inde şöyle derdi rahmetli : “Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme / Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur / Gözlerle, dillerle kuşatılmış bir ülke / kalbimdir ona tek sınır / Susmayı bunun için severim bir çığlık gibi / Donup kalır sesim kendi göğünde / Onu ne anlayan, ne de duyan bulunur.” Göğsüne çapraz yalnız asan şair vicdanı sevgiliyi her şeye rağmen aramaya ve ulaşmaya isteklidir ! İşte ölüm de bu arayışın manevi adıdır . Belki de Erhan , dolaylı olarak oaraya koşuyordu ! Nur içinde yat sevgili fesbukarkadaşım .Tanışamanın eli ve kolu olan buluşmayı gerçekleştiremedik ama olsun . Her daim seven dostlar kavuşurmuş … Ruhun şad ,mekanın cennet olsun Ahmet Erhan . Bir beyitle bitirelim .Sonelveda ‘ dan : “Ölürken dönüp de bir bak bana / Senin için hayatın yüzü olacağım…”
Günün sözü : “ At izi , it izine karıştı .”Atalar sözü .
İsa Çolaker