Son Haberler
Anasayfa / atölye / DAMDA DELİ VAR HİKAYESİNİN İNCELEMESİ

DAMDA DELİ VAR HİKAYESİNİN İNCELEMESİ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

DAMDA DELİ VAR

 

Bütün mahalle ayağa kalktı:
— Damda deli var! Sokak, bir baştan bir başa, deliyi seyre gelenlerle
dolmuştu
Önce karakoldan, sonra Müdüriyetten araba ile polisler geldi Arkadan itfaiye yetişti Delinin annesi,
— Yavrum, oğlum, in aşağı!… Hadi çocuğum!…diye yalvarıyordu.
Deli,
— Muhtar yapmazsanız, kendimi aşağı atarım! diyordu
itfaiye erleri, deli aşağı atlarsa tutabilmek için branda bezini açtılar Dokuz itfaiyeci, uçlarından tuttukları branda bezini apartman çevresinde dolaştırmaktan ter içinde kalmışlardı.
Komiser,
— Rica ederim, in kardeşim aşağı! diye yarı korkutmak istercesine, yarı da yumuşak bir sesle deliyi kandırmaya çalışıyordu.
— Muhtar yapın ineyim ! Yoksa kendimi aşağı atarım.
Yalvarmak, yakarmak, korkutmak hiçbiri para etmedi.
— Kardeşim, yahu. İn be aşağı!
— Şunlara bak! Beni aşağı indireceğinize siz yukarı çıksanıza…
Kalabalıktan biri,
— Muhtar yaptık diyelim, dedi Başka biri,
— Olmaz yahu, dedi, deliden muhtar olur mu hiç?
— Allah Allah. Sahiden muhtar yapacak değiliz ya…
Bastonuna dayanmış bir ihtiyar,
— Olmaz, dedi, sahiden de, şakadan da yapsanız olmaz.
— Belki iner.
— İnmez, ben bunları bilirim. Bir kere yukarı çıktılar mı, artık inmezler.
— Hele bir kere aşağı insin, kolay!
— İnmez! Aşağıdan birisi,
— Seni muhtar yaptık! diye bağırdı, haydi in aşağı! Deli, oynamaya başladı:
— İnmem! Şehir Meclisine üye yapmazsanız, kendimi aşağı atarım.
İhtiyar etrafındakilere,
— Nasıl, dedi, ben size demedim mi?
— istediğini yapalım
— Ne yapsanız inmez, insan bir kere dama çıkacak kadar delirdi mi, artık aşağı inmez.
Komiser,
— Yaptık, dedi, seni Şehir Meclisine üye yaptık Hadi kardeşim in aşağı da arkadaşlarını bekletme!

— İnmem! Belediye Başkanı yapın ineyim!

İhtiyar,
— Gördünüz mü, dedi, vaktiyle gerekti. Şimdi hiç inmez.
Ter içinde kalan itfaiye komutanı,
— Yani belediye başkanı yapsak ne olur, dedi, yapalım Sonra iki elini ağzına boru yapıp yukarı seslendi:
— İn kardeşim!… Seni belediye başkanı yaptık, in de vazifene başla!
Deli göbek atarak,
— İnmem, dedi, bir deliyi belediye başkanı yapanların arasında benim ne işim var? inmem!
— Peki, ne istiyorsun?
— Bakan yaparsanız inerim! Aşağıdakiler kısa bir tartışmadan sonra,
— Pekiyi, dediler, seni Bakan da yaptık! Haydi artık in aşağı!… İn… Bak herkes seni bekliyor
Deli, elini burnuna götürüp nanik yaptı:
— İnmem! Bir deliyi bakan yapanların arasına iner miyim ben!…
— Haydi kardeşim, seni bakan da yaptık, öbür bakanlar seni bekliyor Haydi in!…
— Yağma mı var, ineyim de beni tımarhaneye kapatın! İnmem!…
İhtiyar adam,
— Boşuna uğraşmayın, inmez! Dedi. Ben bu delileri gayet iyi bilirim Sizi de bakan yapsınlar, siz de inmek istemezsiniz
Deli, barbar bağırıyordu:
—- Başbakan yapmazsanız, karışmam, kendimi aşağı atarım.
— Yaptık!…diye bağırdılar, seni Başbakan yaptık.
İhtiyar adam,
— İnmez! dedi
Deli tekrar oynamağa başladı Sonra da,
— Kral yapın, ineyim! dedi, kral yapmazsanız kendimi aşağı atarım.
İhtiyarın dedikleri doğru çıkıyordu. Ona danıştılar.
— Ne dersiniz? Kral yapalım mı? İhtiyar;
— İş, işten geçti, dedi, artık ne derse yapmak zorundasınız Bir kere nasıl olsa başbakan oldu.
— Seni kral yaptık birader! diye bağırdılar, haydi bakalım, artık in!…
Damda göbek atan deli!
— İnmem! Dedi.
— Ne istiyorsun? Kral da yaptık işte!
— Yaaa… İnmem İmparator yapın ineyim, yoksa kendimi aşağı atarım.
İhtiyar,
— Atar, dedi
— Yaptık! diye bağırdılar Seni imparator yaptık. Haydi gel aşağı!…
Deli,
— Sizin gibi sersemlerin arasında benim gibi imparatorun ne işi var? Dedi.
— Peki, ne istiyorsun? Söyle de onu yapalım İn be kardeşim!…
Damdaki deli,
— Ben imparator muyum? diye sordu Aşağıdan bağırdılar:
— İmparatorsun!
— Mademki imparatorum, canım isterse inerim, istemezse inmem… İnmiyorum işte!
Komiser kızdı:
— Atlarsa atlasın be!… Bir deli eksik olur dünyadan  diye düşündü. Düşündü ama, basma bir iş çıkabilirdi, itfaiye komutanı, ihtiyara,
— Şimdi ne yapacağız? diye sordu, bu deli hiç aşağı inmez mi?
— İner.
— Nasıl?…
— Bırakın da ben indireyim!…
Herkes ihtiyarın deliyi nasıl aşağı indireceğini merak ediyordu İhtiyar, damdaki deliye,
— İmparator hazretleri!…diye bağırdı, acaba altıncı kata çıkmak arzu buyrulur mu?
Deli gayet ciddi,
— Pekâlâ, dedi
Dama açılan delikten içeri girdi Merdivenleri indi Altıncı kat penceresinden kalabalığa bakıyordu, ihtiyar,
— Haşmetpenah!… Beşinci kata çıkmak istemezler mi? diye sordu.
Deli,
— Çıkarım! Dedi.
Herkes şaşkınlık içindeydi Dördüncü kat penceresinden kalabalığı seyreden deliye ihtiyar,
— Saygı değer imparatorum, acaba üçüncü kata çıkmak arzu buyururlar mı? Dedi.
Deli,
— Elbette!…diye cevap verdi.
Deli üçüncü kat penceresindeydi Artık damdaki gibi göbek atmıyor, oynamıyordu Üzerine sahici bir kral ciddiliği gelmişti
— Muhterem imparatorumuz, ikinci kata çıkmak istemezler mi?
— İsterim.
İkinci kata da inmişti
— Zati haşmetpenahîleri birinci kata çıkmak arzu ederler mi?
Deli sokağa gelmişti, kalabalığın arasındaydı Doğruca ihtiyarın yanma gitti Elini ihtiyarın omzuna koydu,
— Ulan, dedi, senin de deli olduğun nasıl belli… Deli, delinin halinden anlar.
Sonra komisere,
— Haydi bakalım, şimdi beni bağla da tımarhaneye gönder, dedi Deliye nasıl muamele edilir, öğrendin mi?
Deliyi götürürlerken, meraklı bir kalabalık ihtiyarın etrafını sardılar:
— Beybaba, nasıl yaptın bu işi yahu?… İhtiyar;
— Eeee… dedi, kolay değil, kırk sene politika içinde yoğrulduk.
Sonra bir göğüs geçirerek,
— Ah, ah!…dedi, şimdi bacaklarımda derman olsa ben de dama çıkardım, kimse de aşağı indiremezdi.

 

1.) ŞEKİL(DIŞ YAPI)

Hikayenin Adı: Damda Deli Var

Yazarın Adı: Aziz NESİN

Hikayenin Alındığı Kitabın Adı: Damda Deli Var

Hikayenin Alındığı Kitabın Baskısı-Boyutu: İstanbul,2004,1.basım  13×12

Yayına Hazırlayan: Nesin yayınevi

Yazarın Yaşamı, Yaşadığı Dönem ve Eserleri:

Mehmet Nusret Nesin ya da bilinen adıyla Aziz Nesin (20 Aralık 1915; HeybeliadaAdalarİstanbul – 6 Temmuz 1995; Alaçatı,Çeşmeİzmir), mizah, kısa öykütiyatro ve şiir dallarında pek çok yapıtı bulunan Türk mizah yazarı.

UNESCO‘nun yayınladığı Index Translationum adlı dünya çeviri bibliyografyasına göre Aziz Nesin, Türkçe eser veren yazarlar arasındaOrhan PamukYaşar Kemal ve Nazım Hikmet‘in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazar konumundadır.

Aziz Nesin, 20 Aralık 1915’te İstanbul Heybeliada‘da doğdu. Babası Abdülaziz Bey Giresun‘un Şebinkarahisar ilçesine bağlı Ocaktaşı köyünden İstanbul’a yerleşti ve bahçıvanlık yaparak geçimini sağladı.

Aziz Nesin, 1924’te İstanbul Süleymaniye’deki adı daha sonra İstanbul 7. İlkokul olarak değiştirilecek olan “Kanuni Sultan Süleyman İptidai Mektebi’nin 3. sınıfına girdi. İki yıl Darüşşafaka Lisesi’nde okuduktan sonra, 1935’te Kuleli Askeri Lisesi‘ni, 1937’de Ankara‘da Harp Okulu‘nu bitirip asteğmen oldu. Son olarak 1939’da Askeri Fen Okulu’nu bitirdi. Bu dönemde bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi Süsleme Bölümü’ne devam etti. Bir röportajında ona bu eğitim hayatının ‘Fikri takip’ dedikleri şeyi getirdiğini belirtmiştir.

Nesin Ankara Harp Okulu’nu bitirmesinin ardından asteğmen rütbesiyle orduya katıldı. 1941’den başlayarak II. Dünya Savaşı yıllarında 2 yıl Trakya’da çadırlı ordugâhta görev yaptı. 1942’de Erzurum Müstahkem Mevkii İstihkam Taburu Bölük Komutanlığı’na atandı ve bir bomba kazasında yaralandı. Erzincan’da depremde yıkılmış bir cephaneliğin boşaltılmasıyla görevlendirildi. 1944’te Ankara’da Harp Okulu’nda açılan ilk tank kursuna katıldı. Aynı yıl Zonguldak‘ta uçaksavar top mevzileri yaptırmakla da görevlendirildikten sonra üsteğmen rütbesindeyken “görev ve yetkisini kötüye kullandığı” suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı.

Askerlikten uzaklaştırılmasının ardından bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işler yaptıktan sonra 1945 yılında Sedat Simavi’nin çıkardığı “Yedigün” dergisine girdi; daha sonra Karagöz gazetesinde de yapacağı gibi redaktörlük ve yazarlık yaptı. Aynı yıllarda profesyonel olarak oyun yazarlığı yaptı ve Tan gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 4 Aralık 1946’da bir grup üniversite gencinin Tan gazetesini yakması üzerine, sekiz sayı süren, Cumartesi adlı haftalık magazin dergisini çıkarmaya girişti. Bu dergi denemesi de sonlanınca,Vatan‘ gazetesinde çalışmaya başladı. Aynı yıl, ilk bağımsız yapıtı olan “Parti Kurmak Parti Vurmak” adlı 16 sayfalık broşürü de yayınlanmıştı.

1946’da Sabahattin Ali ile birlikte Marko Paşa mizah gazetesini çıkardı ve büyük ses getirdi. Dergi dönemin politikacılarını ve tiplemelerini sözünü esirgemeden eleştirmeyi bilmiş, tüm baskıların ve defalarca kapatılmasının getirdiği zor koşullara karşın ulaştığı satış rakamlarına ulaşmıştır. Ancak davalar ve suçlamalar dergi yazarlarına epeyi zor dönemler yaşatmıştır. Nitekim yeni adlarla sürdürmeye çalıştıkları “Markopaşa” ekolünün hararetle eleştirdiği Amerikan yardımının Türkiye üzerindeki emellerine değindiği henüz yayınlanmamış olan “Nereye Gidiyoruz?” adlı yazısı nedeniyle; 12 Ağustos 1947’de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de Bursa‘da “emniyet-i umumiye nezareti” altında bulundurulma cezasına çarptırıldı.

İkinci kitabı Azizname‘yi 1948’de çıkardı. Taşlamalardan oluşan bu kitap için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda mahkumiyet almadı; ancak 1949 yılında İngiltere Prensesi II. Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı I. Faruk birlikte Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı iddiasıyla aleyhine dava açınca 6 ay hapse mahkûm edildi.

1952’de İstanbul’da Levent‘te bir dükkân kiraladı ve Oluş Kitabevi’ni açtı; Levent sakinlerine gazete dağıtma işini sürdürmekle beraber, iki küçük çocuğunun geçimini sağlayamayınca, 1953’de Beyoğlu‘nda bir ortağıyla “Paradi Fotoğraf Stüdyosu”‘nu kurdu. 1954’te Akbaba dergisinde takma adlarla öyküler yazmaya başladı. Zira edebiyat hayatında iki yüze yakın takma ad kullanmıştır.

1955’de 6-7 Eylül faciası olarak tarihimize gelen İstanbul’daki azınlıkların ev ve dükkânlarının korkunç yıkımına suçlu aranmaya başlanmıştı. Demokrat Parti iktidarı olayların bir “kömünist komplosu” olduğunu öne sürerek, aralarında Aziz Nesin’in de olduğu, sol görüşe yakın 100’e yakın kişiyi tutuklattı. Aziz Nesin hiçbir gerekçe olmaksızın 9 ay cezaevinde yattı.

Dolmuş”, (1955); “Yeni Gazete” (1957), Akşam (1958), “Tanin” (1960), “Günaydın” (1969), Aydınlık (1993) gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan gülmece öyküleri, röportajlar ve fıkralarla Çağdaş Türk edebiyatının tanınmış ve en verimli kalemlerinden biri durumuna geldi.

1956’da Kemal Tahir ile birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu. 1958’de “Dolmuş-Karikatür” dergisi ile birleşerek 1963’e dek yayıncılığı tek başına sürdürdü. Bir yandan da Yeni Gazete, Akşam ve Tanin’de günlük köşe yazıları yazdı. 1962’de 42 sayı yaşayacak olan “Zübük” adlı mizah dergisini çıkardı.

1956 yılında İtalya’da (Bordighera’da) yapılan ve 22 ülkenin katıldığı Uluslararası Gülmece Yarışması’nda ilk ödül olan Altın Palmiye’yi ‘Kazan Töreni’ adlı öyküsüyle kazandı. Ertesi yıl aynı ödülü ‘Fil Hamdi’ adlı öyküsüyle ikinci kez kazandı. İlk ödülünü 1960 yılında devlet hazinesine bağışladı.

Yayınevinin Şubat 1963’te yanması üzerine, yazarlığı tek uğraş edindi. İlk kez 1965 yılında -ancak 50 yaşındayken bu hakkı elde edebilmişti- bir pasaport alabildi. Berlin Weimar‘daki Antifaşist Yazarlar Toplantısı‘na davetli olarak katıldı. Altı ay süren bu ilk yurtdışı gezisinde, PolonyaSovyetler BirliğiRomanya ve Bulgaristan‘a gitti.

Nesin, 1966’da Bulgaristan’da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında birincilik ödülü olan Altın Kirpi‘yi “Vatani Vazife” adlı öyküsüyle kazandı. 1968’de Milliyet Gazetesi’nin açtığı Karagöz oyunu yarışmasında “Üç Karagöz” oyunuyla birincilik ödülü aldı.

1969’da Moskova‘da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında “İnsanlar Uyanıyor” adlı öyküsüyle Krokodil birincilik ödülü, 1970’de de Türk Dil Kurumu’nun oyun ödülünü “Çiçu” adlı oyunuyla kazandı.

1972’de Nesin Vakfı’nı kurdu. Vakıf’ta, her yıl belirli sayıda alınan kimsesiz ve yoksul çocukların bakım ve eğitimlerini üstlendi. Kitaplarının tüm gelirini vakfa bıraktı.

1976-1980 arasında her yılın edebiyat ürünlerinden seçmelerin bulunduğu “Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı”‘nı çıkardı. 1974’de Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Lotus ödülünü kazanan Nesin, 1975 Lotus ödülünü almak için Filipinler’in başkenti Manila‘da yapılan törene katıldı.

1976’da Bulgaristan’da Gabrovo kentinde düzenlenen gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birinciliği elde ederek HitarPetar ödülünü kazandı. 1977’de Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı seçilen Nesin, bu göreve uzun yıllar devam etti.

1978’de “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı romanıyla Madaralı Roman Ödülü‘nü kazanırken, 1982’de Vietnam’daki Asya-Afrika Yazarlar Birliği toplantısından dönüşte Moskova‘da kalp hastalığından hastaneye kaldırılan Nesin, “Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi”nde bir ay kalarak tedavi gördü.

1983’te Amerika Birleşik Devletleri’nde Indiana Üniversitesi’nin düzenlediği uluslararası toplantıya çağrılan Nesin, pasaportu 12 Eylül idaresince geri alındığı için bu toplantıya katılamadı.

20 Aralık 1984’te Şan Sinema Salonu’nda 70. doğum günü töreni yapıldı. 1984’de Aydınlar Dilekçesi girişiminde bulundu. 1985’de Ekin A.Ş’nin kurulması girişiminde bulundu. Aynı yıl, İngiltere‘de PEN Kulüp onur üyeliğine seçildi ve TÜYAP‘ın düzenlediği “Halkın Seçtiği Yılın Yazarı” ödülünü kazandı.

Nesin, 1989’da “Demokrasi Kurultayı”nın toplanmasında etkin görev aldı ve oluşturulan “Demokrasi İzleme Komitesi”nin iki başkanından biri oldu. Aynı yıl, Sovyet Çocuk Fonu’nun ilk kez verilen “Tolstoy Altın Madalyası”na değer görüldü.

19 Mart 1990’da Ankara Sanat Kurumu’nda 75. yaşını kutlayan Nesin, 2 Temmuz 1993’de Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak üzere Sivas’a gitti. 37 kişinin yaşamını yitirdiği Madımak Oteli katliamından sağ kurtuldu.

Yazar, söyleşi ve imza günü için gittiği Çeşme Alaçatı’da (Sivas Katliamı’nın 2. yıldönümünden 3 gün sonra) 5 Temmuz’u 6 Temmuz’a bağlayan gece sabaha karşı geçirdiği kalp kriziyle hayatını kaybetti. Cenazesi Çeşme Cumhuriyet Savcısı’nın isteğiyle otopsi yapılmak üzere 6 Temmuz‘da İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildi. 7 Temmuz 1995’de vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca‘daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü. Ardında 80 yıllık mücadele, sayısız başarı ve Nesin Vakfı‘nı bıraktı.

Ankara Uluslararası Film Festivali çerçevesinde verilen özel ödüllerin arasında “Aziz Nesin Emek Ödülü” verildi.

2. MUHTEVA(İÇ YAPI)

 

Tema: Siyaset

Konu: İktidarın doyumsuzluğu hep daha fazlasını istemesi

Ana Düşünce:İktidara gelen kişilerin fütursuzca yükselmeye çalışması gücü eline aldıkça hep daha fazlasını isteyip bir hastalık haline gelmesi

Tez-Mesaj-İleti:Delinin biri bir kuyuya taş atar kırk akıllı çıkaramaz. O taşı yine kendisi gibi delinin biri çıkarır ve elinde olsa o kuyuya daha fazla taşı o atar. Yani siyasetin içinde yoğrulmuş insanların doyumsuzluğu doyumsuz istekleri bundan rahatsız olanların onu indirmek isterken daha fazla yüceltmesi onların yapmak istediklerini yine siyasetin içinde olan birinin ( delinin ) yapması. Daha sonra da böyle kişilere nasıl muamele yapılacağının öğrenilmesi.

Özet: Delinin biri dama çıkar. Sokak onu izlemek isteyenlerle baştan sona kadar dolar. Deliyi damdan indirmek için delinin annesi, polis, itfaiye gelir. Deliyi çıktığı damdan indirmeye çalışırlar. Deli damdan inmek için çeşitli isteklerde bulunur isteğinin her kabul edilişinde daha fazlasını ister ve isteklerinin ardı arkası kesilmez. Daha sonra halktan biri çıkar ve oradan indirebileceğini söyler. Deliyi damdan  indirir ve indirmek için ne yapılması gerektiğini açıklar.

Hikayenin Türü:Olay Hikayesi

İçerik Yönünden Hikayenin Türü:

Toplumsal hayatın aksayan yönlerini, alaya elverişli kişi, durum ve olayları abartarak güldürücü ve akıcı bir anlatımla verdi. Onun mizah hikâyeleri yalnız eğlendirmekle kalmaz, güldürücü durumlar, tuhaf karşıtlıklar aracılığıyla toplumdaki bozuklukları göstermeğe, bunların nedenlerini belirtmeğe de çalışır.

Olaylar :

1.) Delinin biri dama çıkar.

2.) Deliyi izlemek için insanlar sokağı baştan  başa doldurur.

3.)Delinin annesi, polis, itfaiye, deliyi çıktığı damdan indirmek için olay yerine gelirler

4.) Deliyi damdan indirmek için uğraşırlar.

5.)Deli damdan inmek için çeşitli şartlar sunar.

6.) Delinin istekleri kabul edilir. Her kabul edildiği  isteğin üzerine daha fazla istekler sunar ve kabul edilmesini yoksa atlayacağınız söyler.

7.) Halktan bir kişi hikayenin sonunda  kendisinin  de deli olduğu anlaşılan biri onu nasıl indireceğini bildiğini söyler.

8.) Halktan olan kişi söylediğini yapar ve deliyi damdan indirir.

9.) Damdan inen deliyi yakalarlar ve tımarhaneye gönderirler onu indiren kişinin kendisi gibi deli olduğu bu  yüzden nasıl indirdiğini öğrenirler.

İnsan ilişkileri : Mizah ve eğlenceye dayanır. Kamudan insanlar ve halk tan insanlar arasında geçen bir ilişki vardır. Görev sorumluluk  ilişkisi üzerine dayanır.

 

 

Kişiler:

Deli ( ana karakter ) delinin annesi, polis , itfaiye, halktan bir kişi ( diğer deli ) ve halk

Zaman:  kısa vak’ alı zaman kullanılmıştır. Zaman belirgin şekilde verilmemiştir. Hikaye içinde sezinletilmiştir. Delinin dama çıkması ve onun oradan indirilmesi arasında geçen bir sürede hikaye anlatılmıştır. Buradan da çok uzun bir zaman olmadığını anlamaktayız.

Mekan: Mekan açık bir ortamdır. Belirgindir. Çok fazla mekan kullanılmamış kısa zamanda geçtiği için hikayenin başından sonuna mekan aynıdır. Sokak ve apartmanın damıdır.

Dil- Üslup: Metin baştan sona kadar diyaloglar halindedir. Günlük konuşma dili kullanılmış. Mizahi ve alaycı bir üslubu vardır. Toplumsal olayları alaycı bir şekilde anlatmıştır.

Örneğin :

Deli,

— Muhtar yapmazsanız, kendimi aşağı atarım! diyordu

itfaiye erleri, deli aşağı atlarsa tutabilmek için branda bezini açtılar Dokuz itfaiyeci, uçlarından tuttukları branda bezini apartımamn çevresinde dolaştırmaktan ter içinde kalmışlardı

Komiser,

— Rica ederim, in kardeşim aşağı! diye yarı korkutmak istercesine, yarı da yumuşak bir sesle deliyi kandırmaya çalışıyordu

— Muhtar yapın ineyim! Yoksa kendimi aşağı atarım

Yalvarmak, yakarmak, korkutmak hiçbiri para etmedi

— Kardeşim, yahu… in be aşağı!

— Şunlara bak!… Beni aşağı indireceğinize siz yukarı çıksanıza…

Kalabalıktan biri,

— Muhtar yaptık diyelim, dedi Başka biri,

— Olmaz yahu, dedi, deliden muhtar olur mu hiç?

— Allah Allah  … Sahiden muhtar yapacak değiliz ya…

Bastonuna dayanmış bir ihtiyar,

— Olmaz, dedi, sahiden de, şakadan da yapsanız olmaz

Dil Sapmaları:

Yazar eserinde küfre yer vermemiştir fakat iki diyalogda argo kelimeler kullanılıştır.

 

Örneğin :

– Deli, elini burnuna götürüp nanik yaptı.

– Ulan, dedi, senin de deli olduğun nasıl belli… Deli, delinin halinden anlar

– Beybaba, nasıl yaptın bu işi yahu?…

 

Çevre:Sokak ortamı bulunmaktadır

Hikayenin  Ekolü:  Aziz NESİN toplumsal gerçekçi ekolun temsilcilerindendir.  Yalın bir dille toplumdaki aksayan yönleri, yergiye elverişli tarafları abartılı tiplerle ironik bir şekilde anlatan roman, hikaye ve oyunları ile tanınır. 

Toplumsal hayatın aksayan yönlerini, alaya elverişli kişi, durum ve olayları abartarak güldürücü ve akıcı bir anlatımla verdi. Onun mizah hikâyeleri yalnız eğlendirmekle kalmaz, güldürücü durumlar, tuhaf karşıtlıklar aracılığıyla toplumdaki bozuklukları göstermeğe, bunların nedenlerini belirtmeğe de çalışı.

Hikaye Üzerine Okur Düşüncesi: 

Aziz Nesin bu hikayesini de olağan üstü bir güzellikte işlemiş. Toplumsal  konuları alaya alarak işlemiş ve başarılı bir şekilde  hikayede anlatmıştır. Niçin kendisine mizah ustası denildiğini bu hikayesinde de göstermiştir. Eseri okuyanları eğlendiriyor aynı zamanda da düşünmeye itiyor ve sorgulamaya sevk ediyor.

 

 

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*