Kadim şehirlerimizden Sivas’tayız. M.Ö. yedi bine kadar geçmişi olan bir yerdeyiz. Cumhuriyetin de kurucu şehirlerinden biridir, Sivas. Sivas’ı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı arifesinde adımlıyoruz. Sivas, havalı bir o kadar da tarihi bir dokuya sahip. Birkaç gündür kızımın misafiriyim. Tokattayız. Hadi Sivas’ı gezelim dedik. Çıktık geldik. İyi ki de gelmişiz. Her daim çevre yolundan geçerdim. Buram buram geçmiş kokan bir şehirle karşılaştık. Şahidelerim de epey fazla. Sivas, kıraç bir tabiatın ortasına kurulmuş, antik bir yapı edasında. Anadolu’nun bütün bir görseli gibi bir şehirdeyiz. Meydan, Camiler, Kervansaraylar vb. Sadece şehrin içi böyleyse ilçeler nasıldır? Gerçekten, kendini anlatan estetik bir yapısı var. Tıpkı el işi gibi.
Kentin göbeği meydanıyla var olmuş. O meydanın etrafına taşla yontulmuş bir şehir merkezi var. Türk-İslam medeniyetinin bütün unsurları Sivas şehir meydanına boncuk gibi dizilmiş. Öncelikle hanlardan bahsedeyim. Dönemin AVM’si diyebileceğim hanlar, birkaç tane var. Halen de kullanımdalar. Küçük ahi dükkanlarına bölünmüş hanlar, esnafa yoldaşlık ediyorlar. Zanaatkarlar Çarşısı adıyla günümüze kalan hanlar, sıcak yüzüyle soğuk Sivas’a canlılık katıyorlar. Bir kaç kışlık içlik de aldık. Havuzlu, mermer kitabeli camiye yürüme mesafesi hanlar sizi konuk etmeye devam ediyorlar. Hanların katlı olması da ayrı güzel. Sivas’ın meydan çevresi tam bir kadim medeniyet işaretidir. Selçuklu, Osmanlı mimarisi alana sinmiş vaziyette sizi karşılıyor. Pirinç su kurnaları, mermer su olukları, kubbemsi dükkanlar hanların ara yüzü gibi. Buradan ne güzel ahiler neşet etmiştir, esnafımızın kulakları çınlasın.
Merhum arkadaşım Özkan Yalçın has Sivaslıydı. İlini de çok severdi. Amasya’nın Yedinci Şehir kitabını yazan dostum, Sivas aşkından da vazgeçmezdi. Sivas’a olan aşkını şimdi daha iyi anladım. Sevilecek bir şehirmiş Sivas. Ahmet Turan Alkan Hoca da Altıncı Şehir’i yazarak kentine karşı görevini yapmıştı. Sıralı şehir yazılarının beşincisini de üstat Tanpınar yazmıştır. Beş Şehir’de Sivas’ı da anlatmıştır. Kadim şehirlerin yazıları da iyi oluyor. Okumanızı salık veririm. Sivas şairi ya da ozanı da bol bir şehirdir. Aşık Veysel de Sivaslıydı. Ona da bir müze yapılabilir diye düşünüyorum. Atatürk ve Kongre Müzesi de yakın dönem mimarisiyle gelin gibi duruyor. Meydanın müştemilatına ayrı bir zenginlik katıyor. Mustafa Kemal Paşanın şahsi eşyaları ve evrak-ı metrukleri de görmeye değer. Gezmeye ve görmeye değer yakın dönem mimarisi bir yapı.
Sivas şehir meydanını gezmeye devam ediyoruz. Meydanı çoğaltan yapıları da tanımaya devam edelim.Şehir yapıları öyle heybetli ki sizi kuşatıyor. Solunuzda Gökmedrese, sağınızda Çifte Minareli Medrese ve yanında da Buruciye Medresesi sizi sarıp sarmalıyor. Biraz ötede de tüm heybetiyle Ulu Cami vardır. Osmanlı şehri Ulu Camiyle tanımlarmış. Sivas’ı da öyle yapmış.Bol direkli bir Ulu Camiyle karşılaştım.Derin,duru gizemli bir havası vardı. Ulu Camilerimizin fotoğraflı kitabını yazan on beş temmuz şehidi gazeteci Mustafa Cambaz’a rahmet olsun. Burayı da fotoğraflamıştı. Fetöcülerin kurşunlarıyla katledilen merhum kardeşimize rahmet dilerim.Ulu Caminin mihrabı biraz eğrilmiş! İlgilisine duyurulur. Yıkılmadan kurtaralım.
Ülkemi gezmeyi, ören yerleri tanımayı çok severim. Sivası da bu gözle gezdim. Epey gözlem yaptım. Yoğun Sivas kışı mutfağına da yansımış. Paça, İşkembe yemeden Sivastan ayrılmayınız derim. Ben güzel bir ayak paça içtim. Sivasın köftesi de meşhurmuş. El yapımı bıçakları da dikkatimi çekti. Sivas’ın folklorik el işi ürünleri de çok güzeldi. Kenger sakızı da ayrı bir doğal tatı. Sucuğu, pastırması da güzeldi. Sivasın güçlü şairi Kadı Burhanettin der ki:” Hakka şükür koçlarun devrânıdur./Cümle âlem bu demün hayrânıdur./Gün batardan gün toğan yire değün./Işk erinün bir nefes seyrânidur.” Gerçekten tuyugta anlatıldığı gibi Sivas. Şair sözü doğrudur.
Memleketime de el yapımı bir tünel yapmış olan Sivas Valisi Halil Rıfat Paşanın yaptırıdığı Valilik binası da şehrin meydanına ayrı bir güzellik katıyor.Bindokuzyüzlü yıllarda yapılan bina halen Valilik olarak kullanılıyor.Sivas şehir meydanını dolduran yapıların arasındaki medfun bulunan eviliya ve büyüklere de rahmet olsun. Ecdat yaşam alanlarıyla hazireleri bir arada ve bilerek yapmıştır. İnsan ölümlü olduğunu unutmasın diye.Medrese dersleri arasında bir mezar şahidesine rastlamak ne anlamlıdır. Ölümlüsün ey insan der gibi.Sizi ölümle yaşam arasında eğitirler. Çeşmeler, mezarlık, tuvaletler, hamamlar, şifahaneler, namazgahlar,kubbeler tümüyle hayatı kurgulamaya matufdur.Bu İslami perspektifdir. Modern insanın bu ayağı eksi mi ne?
Günübirlik Sivas gezimizin sonuna böylece gelmiş olduk. Gezimizin sonunda da Sivas’ın modern AVM’sini gezerek final yaptık. Kapitalizmin AVM’sindeki hengâme ve yalnız insan kalabalığını da anlamış olduk. Kafamda han ve AVM mukayesesi yaptım. AVM biraz da sentetik kaldı! Neyse, eyaleti rum Sivas böyleydi. Sivas’ın başka isimleri de vardır. Lakin bu ismi çok kuşatıcı buldum.
İSAÇOLAKER