Göğe bakmayı ve tefekkürü severim. Yer ve gök bakidir. Sahibi de Allah’tır. Göğe bakanın da ufku açılır. Göğe bakmanın derinliği de vardır. Bunu ancak basiret sahipleri bilir. Bakmadan bakmaya fark vardır. İmam Gazali, göğe bakmanın kalbe iyi geldiğini anlatır. Göğe bakarak saatlerce denizi izlediğim günleri hatırlarım. Gökle yerin birleştiği anlar olur. Yani yer gök eşitlenir. Doğal afetlerde de böyle anlar anlatılır! Gökten gelene de hürmetimiz vardır. Önemseriz, severiz, anlamaya ve kuşanmaya talibiz.
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım/Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından/Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından/Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar/Şu aranıp duran korkak ellerimi tut/Bu evleri atla bu evleri de bunları da/Göğe bakalım…” diyen Turgut Uyar; yazımıza da başlık olan göğe bakma durağı şiirinde böyle söyler. Aşka çağrı yapar. Demek yer gök aşkla anlaşılırmış. Gökyüzü sevenleri teselli eder. Asumandır gök, alemdir yer. Yani göğe bakmayı sürdürelim. Yer Demir Gök Bakır diyen Yaşar Kemal de göğün rengine gönderme yapar. Gök bir alemdir. Allah’ı göklerde arayan insan da arayışına göğü şahit kılar. Yoksa Allah yerden ve gökten azadedir. Bunu da biliriz. Bizi tespih gibi dinlendiren göktür. Ele geçiremediğimiz doğa da gökle kaimdir. Severiz gökyüzünü.
Göğün bir çağrışımı da hüzündür. “Gökyüzü bizim olmasın/ Biz gökyüzünün olalım/ Unutma Maviye aşıkken/ Sevemezsin siyahı / diyen Sezai Karakoç; gökyüzünün hüznün kaynağı olduğuna şahitlik eder. Gökyüzünün mavi rengine de anlam yükler. Mavi özgürlüktür. Siyah karanlıktır. Biz maviye ve gökyüzüne talibiz. Severiz yeşili hem de maviyi. Mavi derindir. Kışkırtıcıdır. İnsan tahayyülü maviye tutkundur. Bizi göğe çıkaran mavidir. Buluttur. Sizi derinliğe çeken, hüzne boğan gökyüzüdür. Burak gökyüzünden gelmiştir. Severiz ufka yürüyen atları. Göğe selam çakarız uçmakla. Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir diyen Cahit Zarifoğlu haklıdır. Kirli kalpler göğe bakmazlar. Bozuk yürekler oynaktır. O halde durma göğe bakalım.
Göğe bakalım, yerin aldatıcı hükmüne rağmen. Semayı gördüğünde rahmete tanık olursun. Sema, sadece bir kız ismi değildir. Alemlerden bir alemdir. Bulutların arkaladığı yerin adı semadır. “Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum.” Diyerek göğe selam çakan Necip Fazıl Kısakürek’tir. Gökyüzünden habersiz ne ola ki? Uçurulan uçurtma, kanat çırpan leylek gökten arimidir? Habersiz kanat mı döner? Hayır. Gökyüzü sıradan bir alem değildir. Her daim göğe bakar, kafayı temizlerim. Derin bir gökyüzü tasavvuru, iyi bir alem düşüncesine evrilmelidir. Yoksa angarya bir alemde gezersiniz. Vasıl olacak aşıklar önce gökte buluşurlarmış. Semayı ne kadar görürsen saadetin o kadar artar. Her secde, semaya bir yükseliştir. Alemlerin en derini olan sema, içinde onlarca alem barındırır. Biz de o alemlere ulaşmayı fikrederiz.
Namütenahi bir alemin adı olan gökyüzü, yeryüzünün karşıtı değil, müsavi bir yoldaşıdır. Alemde yaşadıkça, gökyüzünün sonsuzluğuna tanık olursunuz. Sevenlerin kıblesi de gökyüzüdür. Gökyüzü fıtratın oluştuğu yerdir. Ruhlar alemi gökte hasıl olur. Şair gönlü de gökte huzura erer: “Gökyüzünün başka rengi de varmış.” Diyen Cahit Sıtkı, hayatın gerçeğini gökyüzünde fark etmiştir. Her doğan bir günün dert olduğunu göğe bakınca anlayan Tarancı’dır. Dolayısıyla gökyüzü bir anlam dünyasıdır. Her kim göğe bakar, Allah’ı da bulur. Bu kadar basit. Şiirin dünyası göktedir. Göğe yükselen mana da şiirle yere iner mi? Şuura dönüşür mü şiir? Kafamda deli sorular, göğe bakıyorum izzetlice. Hadi göğe bakalım. Bakalım kozmik alemde neler mevcut.
Göğe yükselen İsa(as) bir mucizenin adıdır. Gök de böyle bir alemdir. Ali İmran55’te: “Ey İsa, seni nezdime yükselteceğim.” Diyen Allah, gökyüzünü Hz.İsa’ya alem kılmıştır. Nezdine aldığı Hz. İsa’ya sahip çıkan Rabbim, onu düşmanların çarmıhından korumuştur. Gökyüzü rahmani bir sığınak, irfani bir düşünme alemidir. Bu eylem Allah’ın büyüklüğüne bir işarettir.” Gökyüzünde İsa ile/Tur Dağında Musa ile/Elindeki asa ile/Çağırayım Mevlam seni.” Dizeleriyle bizi çağıran Yunus Emre, aslında ayeti yorumlamıştır. Gökyüzünde İsa, Tur dağında Musa olan Müslümanlardır. Elindeki asayla yere vuran Musa(as.) göğün tanıklığında ve mucizeyle hareket etmektedir. Göksel olanda mucize vardır. İlahi olan bir yolculuğun sonu, mutlak aleme çıkar. Gökyüzüne el açıp dua etmemiz bundandır. Duanın yeri de gökyüzüdür. Tanrı da bizi göklere çağırır. Ezanı göklere okur, duayı oraya göndeririz.
Her daim göğe yürür, her zaman yükseklere koşarız. Göğe bakmanın faziletlerini böyle anladım. Gökle ilişkimizi kesmeyelim derim. Görklü olan göklere bakar. Albayrak göklere yükselir, yıldızlar gökte buluşur. Yine bir göksel şiirle hitama erdirelim: “Mana derlerdi evvel Melek dür sevdügün hâlâ /Görenler sen fakire gökten inmiş bir belâ derler.” Yani ki;daha önceleri bana senin sevdiğin bir melektir derlerdi, şimdi ise o sevgili sen fakire gökten inmiş bir beladır, derler. Böyle söyleyen Fuzuli, aslında aşkın da gökten neşet ettiğine işaret eder. Gökten yere indirilen aşka ve aşıklara selam olsun. Gökler dolusu aşkınız olsun.