28 Şubat halkımızın kültürel kotları ve genleriyle oynamıştır. 28 Şubat’ın politik etkisi , 12 Eylül darbesinden daha da yıkıcı olmuştur. 12 Eylül karşısına aldığı toplum kesimlerine ve politik düşmanlarına açık cephe almışken , 28 Şubat çetecileri halkımıza sinsice ve kültür kotlarıyla oynayarak saldırmıştır . Küresel bir saldırı ve açık toplum düşmanı bir özelliğe sahip olduğu için , sinsice bir saldırının adıdır 28 Şubat.
28 Şubat’ın açık saldırı özelliğinin az olması , onun yıkıcılığını engellemez. 12 Eylül tipi açık darbeler saldırdığı kesimleri içeri atar ve politik sonucunu beklerdi. 28 Şubat tipi gizli faşizan darbelerse , gizli ve yıkıcı bir kararlılar topluluğuyla hareket eder. Hedefi de kültüreldir. Mesela , başörtüsü saldırısı gibi. 28 Şubat aktörlerinin en ırkçı ve ayrımcı saldırısı kadınlara olmuştur. Örtü düşmanlığı yaparak toplumu ötekilere ayırmak istemişlerdir ! Bunda da bir ölçüde başarılı olmuşlardır. 28 Şubat’ta ki sokaklarda çarşaf yırtma olaylarını hatırlayalım.
28 şubat aynı zamanda küresel ve global bir saldırıdır. Darbenin aktörlerinin en sevdiği ülkenin İsrail ve ABD olması tesadüf değildir. Kippa giyen , Jinsa’da konferans , seminer veren balyozzâdelerin sayıları az değildir . Söz konusu emperyalist ülkelere silah ihalesi veren ve bunun karşılığında , bu darbeci zevata ikbal vaat eden söz konusu emperyal ülkeler; darbecileri sonra fenersiz ortada bırakmışlardır. Körle yatan şaşı kalkar demiş atalarımız . Coniyle iş tutan yerli işbirlikçiler, darbe sonrası politik yaşamda hesaplarını vermeye başladılar bile.
Darbenin o kadar yıkıcı sonuçları olmuştur ki , anlatmakla bitmez . En büyük yıkıcı etkisi , toplumda var olan İslamî duyarlılığı geri plana atmak ve onun yerine; ırkçı , mezhepçi , komisyoncu , paracı , hesapçı , ihaleci , nemelazımcı bir lümpen muhafazakar tayfa yaratması olmuştur. Muhafazakar yığınların giyim kuşamı dahi garipleşmiştir ! Sekülerleşen muhafazakar kitle , koruyup yaşatacağı iklimi ve politikayı belirleyemez olmuştur. Artık savunma hattı yıkılmıştır. Belki de toplum tasarımcısı jakoben elitlerin istediği buydu ? Ne bilelim ?
Darbeci haydutlar o kadar acımasızdır ki ; rahmetli Enver Ören , sınıf arkadaşı Çevik Bir’e yalvarır : -Yazık , yapmayın etmeyin , bunlar mütedeyyin insanlar abartmayın der ! 28 Şubat onun cemaatini ve ekipmanlarını da darmadağın eder. Çevik Bir : “İsterse üç milyon kişi ölsün , darbe yapacağız ve temizliğe devam edeceğiz der …” Bin yıl devam edecek dedikleri hadiseleri yapmaya devam eder. 28 Şubat , bu kadar hoyrat bir saldırıdır halka ve Türkiyeli Müslümanlara.
Darbenin saldırılarına ve derli toplu sonuçlarına bir bakalım. Öncelikle partilere ve üniversitelere saldırı şeklinde başlar darbeci salvo. Ülkede seksen bin cami var ! gibi yuvarlak hesaplamalarla , halkın selam yurdu olan camilere ve Kuran Kurslarına saldırı başlar. Cami sayan mabetsizler , bunların Türkiye’nin köy olduğu yılların sayıları olduğunun bilirler. Halbuki bugün insanların yüzde sekseni şehirde yaşıyor. Oysa dün ,- köylü toplum yıllarında- ülkenin yüzde sekseni köyde yaşardı . Yani köy rakamları ve şehir rakamları yer değiştirdi ama, cami sayıları aynı yerde duruyor . Mabetsiz şehirlerimiz hala var. Mesela ; Bursa’da üç bin cami var , Ankara’da da üç bin cami var ! Ankara da ‘ kilerin yarısı da yerin altında ve mescittir . Takdir , sayı saymasını bilenlerindir.
Darbecilerin derdi üzüm yemek değil , bağcı dövmek olduğu için ; operasyonel davranışlarına devam ettiler. Yanlarında da Beyaz Türkler vardı. İmam Hatip Liselerini işlevsiz hale getirdiler. Üniversitelerdeki mütedeyyin insanları , beyaz Türk ortaklarıyla görevden atmaya başladılar. Baş örtülü , yiğit bayan öğretmenleri işinden atma operasyonlarına giriştiler. Sevgili eşim Emine Çolaker’i de böyle hukuksuz bir cadı avıyla işinden ettiler. Üstelik oğlum Buğra’nın doğum iznindeyken ! Askerlik görevini şerefle yapan , “ülkücü ve dinci” diye yaftaladıkları yüzlerce Mehmetçiği bir gecede kapıya koydular. Baasçı , mezhepçi bu yapılanma , saldırılarına hiç durmadan devam ettiler. Muhsin başkan , boşuna : “ Türkiye ne Suriye , ne İran olacaktır diye konuşmamıştı !”
28 Şubat dip dalgaları da olan bir harekettir. Beşli sermaye çeteleriyle , beyaz Türkleri de arkasına alan bu çeteci yapı , kültürel kotlarımıza da saldırdı. Mescitlerimizi kapatarak , işlevsizleştirdiği okulları da ele geçirip kapatacak kadar insafsızdır da . Fişlediği mütedeyyin insanları , utanmadan ve çekinmeden görevden almayı da becermiştir. Mc Carty’ci bir mantıkla üniversitelere de saldırmışlardır. Fişlediği akademisyenleri sindirmek için her türlü saldırıyı reva görmüşlerdir .Eşleri kapalı olan akademisyenler , eşlerini yılarca çalıştıkları kuruma getirememişlerdir. İçkili ve eşli kokteyl rezaletleri yazılı metinlere bağlanmıştır .Yüzlerde arkadaşımızın özlük haklarıyla oynanmıştır. Bir o kadar arkadaşımız da , üniversitelerden atılmıştır. Üniversitelerde gizli ve açık komünizm uygulamaları yürürlüğe sokulmuştur.
Ondokuz Mayıs Üniversitesinden atılan milliyetçi ve muhafazakar akademisyen sayısı seksendir. Bir kısmı da yakın arkadaşlarımızdır. Bu arkadaşlarımız doçent olması gerekirken , belediyede temizlikçi olabilmişlerdir. İşinden gücünden olan akademisyenlerden , intihar edenler olmuştur. Kırıkkale Üniversitesinde edebiyatçı arkadaşımız Nezir Akalın gibi. Şimdi “ergenekonik darbekatörlerin “timsah göz yaşlarını görünce , mağdur ve mazlumların bitmeyen gözyaşlarını yazayım dedim . Benim şu an hatırlayabildiğim mağduriyetler bu kadar. Daha neler var , neler? Ellerinde balyoz , halkı da çivi gören bu ahmaklar , şimdi yüce Türk milletinin şefkatli kollarında adalete hesap veriyorlar ve verecekler.
İskender Pala üstadımız darbeyi anlattığı kitabında çok güzel anekdotlar paylaşır. Seccadesini gizleyen bir teğmenin seremonisini anlatır. O günlerin kasvetli ve faşizan havasını anlatan iyi bir eser yazmıştır Pala . İki Darbe Arasında adlı eseri okumanızı öneririm . Darbenin ne kadar adî bir şey olduğunu sözcüklerle anlatmış üstat . Eşinin nasıl karargaha giremez hale geldiğini anlatır usta. Dansözün geldiği yere halk gelemiyor vay be… Tugay camilerinin nasıl kapatıldığını da !
Şimdi ergenekonun ve balyoz sapının ortaklığını yapanlar, karanlık 28 şubat günlerinin suç ortağıdır. Yani ağalarına sahip çıkan maraba muhabbeti . Anlaşılmayan ve gizli bir şey yok . Dünün 12 Eylül darbesine söver gibi yapanlar , kendi 28 Şubat darbelerine , suç ortağı oldukları için sahip çıkıyorlar… Onun için bir elinde balyoz, diğer elinde ergenekonik aletlerle savaşmaya devam ediyorlar…Yani baltaları gömmeme hali ! Suç üstü yakalandıkları darbenin suç delillerini görünce , teşebbüs deyip yuvarlamaya çalışıyorlar..Mızrak çuvala sığmadığı için , darbeyi ve suçlularını utanmadan savunuyorlar . Bıraksanız “nitekim evreni ve şahinkaya’yı “ da savunacaklar..Evet-hayır oylamasında olduğu gibi…Celladını sevme hali !
28 Şubat’ın yıkıcı vuruşlarından bazıları da bizatihi dindarların dünya haline olmuştur. Geldiğimiz noktaya baktığımız zaman ,28 Şubat’ın başarılı olduğunu da görüyorum. Toplumun rotasını oluşturan muhafazakar kesimler , “ kıblesini” şaşırmış bir haldeler. İktidar sarhoşluğu yaşıyorlar. Dünün mağdurları , bugünün kibirli adamları oldular. Buna iktidarda olmanın verdiği , devlet kibri de diyebilirsiniz. Güce ,paraya, koltuğa , statüye , kariyere kutsiyet atfetmeye başlamış bir köylü muhafazakarlığı var artık .Gelsin cukkalar , gitsin değerler muhabbeti . Topluma tepeden bakan , halka boyun eğdiren , tahakkümcü , yol arkadaşlarını bile harcamaktan çekinmeyen vicdanı sorunlu bir anlayış hortladı . Acaba 28 Şubatçılar bunu mu istiyordu? Arkadaşına selam vermeyen , yersiz yurtsuz insan tipi. Köylü dindarlığı hortladı , kentli dindarlığı zevale erdi .
Eleştirel ve akıcı bir 28 Şubat eleştirisi ve özeleştirisi oldu . Yeri gelince , hatırladıkça yazmaya devam ederiz dostlar. Zulmü unutursanız , zalime hizmetçi olursunuz. Bu kasvetli yazıyı ; konusu yine bir başka zulme itiraz olan bir şiirle bitirelim . Yolunda kararlı yürüyen , adam gibi adamlara bir Arif Damar şiiri gönderiyorum : “ Vurun ulan, / Vurun, / Ben kolay ölmem. / Ocakta küllenmis közüm, / Karnımda sözüm var / Haldan bilene.” Vesselam .
Sözüm söz: İyi dostu olanın , aynaya ihtiyacı yoktur.Mevlana.