Güzel hasletlerimiz vardı.Eskilerin tabiriyle,hasletlerimize hasret duyar olduk.Özelimizin adı olan adab-ı muaşeret kurallarını arar olduk.Adab-ı muaşaret kurallarını anlatan kitap yazmamış olan millet, görgü kurallarını dizgeler halinde ve tabelalar yoluyla anlar oldu.Eski usul ve fıkıh kitaplarında temizlik ya da taharet bahisleri olmasına rağmen, etraflı bir haslet listesi yenilenmesine ihtiyacımız var.Çünkü çağdaş insan,kurallı ve disiplinli yaşayan insandır.Modern yaşamı daha rafine ve daha anlamlı kılan hasletlerimizi yenilerken, eskinin lafızlarını korumakta ve canlandırmakta yarar var diye düşünüyorum.Çünkü,insan kendi ifade-i meramıyla yaşar.Ayrılırken,Allahısmarladık yerine,kendine iyi bak diyen şahıs başka bir dilin aracı olmuştur.İçi boşaltılmış bir modernliğin ve kuru bir dilin öznesi haline gelmiş olan insanımız hasletlerini aramayı sürdürüyor.
Güzel hasletlerimizden o kadar uzaklaştık ki;kurduğumuz cümlelerin hasletlerimizi anlatan bir tarafı kalmadı.Selamun aleyküm yerine’selam’ ya da ‘selam millet’,arkadaş yerine ‘kanka’diyen bir faili belli bir kültürsüzlüğe koşuyoruz.Melali anlamayan nesle aşinayız artık!Hüznünü en iyi kelimelerle anlatan insan,kelimeleri bulmakta ve yenilemekte zorlanıyor.Çok saldırgan bir pop kültürüyle karşı karşıyayız .İnşaallah görüşürüz yerine, görüşürüz kuruluğunda bir dille konuşuyoruz.Allaha emanet ol yerine,hadi öptüm çapsızlığında konuşmalar yapıyoruz!”Görmürem bir ehl-i dil, öldüm cihânda kimsesiz,”Cihanda bir gönül ehli görmedim,öldüm dünyada kimsesizlikten diyen Fuzuli, belki de kültürel yalnızlığın dilini anlatıyordu?Çünkü bu bozuk dille gönül ehli olamayız.
Kelimelerin modaya kurban gittiği günleri yaşıyoruz.Nezaket kaidelerini işletmesi gerekenler,onların düşmanı bir anlayışla hareket ediyor.Belki de bilmeden, fütursuzca yapıyoruz.Ama olan milli kültüre ve onun yaşaması gereken değerlerine oluyor.Hasletimiz,hasretimiz oluyor.Yemek yedikten sonra,elhamdülillah ;bir şeyler yiyince,afiyet olsun;iyilik yapanlara ,Allah razı olsun desek ne olur?Çok doğru olur.Kültür hatayı kabul etmez.Hasretimizi dindirecek şeyler,hasletlerimizdir.Hasleti olmayanın,hasreti bitmez.Değerler de hasletlerin inşasıyla yaşar.Batı değerleri de haslete dayanır.Guten morgen,guten tag vb. Kaybettiğimiz hasletlerin inşası,edebin de teminatıdır.Çünkü edebin de dili vardır.Bu dilin inşasında da,ıstılahı iyi kelimeleri kullanmak esastır.Hacdan dönene Allah mübarek etsin demek ne güzeldir.Bunun başka izahı ve dili var mıdır,yoktur!
Gönül dilimizin inşasında epey yer tutan cümlelerimiz ve karşılıklarını şöyle sıralayabilirim:Yatacak olanlara,Allah rahatlık versin;yemeğin lezzetini anlatırken,ağzınıza layık;bir kimseden ayrılırken,Allaha emanet ol;sık sık karşılaşılan tanımadıklarımıza, merhaba ;iyi bir davranış gösterene,maşaallah dersek doğru yapmış oluruz.Siz bunlardan hangisini işlek olarak kullanırsanız,irfanımıza iyilik etmiş,ona sahip çıkmış olursunuz.Kültürden irfana geçemeyenler,bu söylediklerime muhalefet eden çapsızlardır.Her yanımız, üç kelimeyle konuşan sevgisiz kişiliklerle dolu.Selamı dahi vermeyen,günaydın diyemeyen hissizlerle yaşamak ne zor! “Gönül kapısı herkese açılır mı? /İki laf eden adam sayılır mı?/Bakma insan oğlunun uyruğuna, /Tanıyamazsın basmadıkça kuyruğuna.”Mevlana,sanki günümüz insanını mı anlatmış?İki laf edenin adam sayıldığı günlerdeyiz!
İnsan dilinin altında gizlidir diyen büyüğümüz,insanın diliyle üslubuyla insan olduğunu anlatmaya çalışmıştır.Bunun önemli araçlarından birisi de,güzel ve kaidelere uygun konuşmaktır.Bunun için şiire,deyime başvurmakta da fayda var.Nezaketi şiirde,sanatta arayan miletimiz,aradığı her değeri de bulmuştur.Aramasını bilmediğimiz,nerde duracağımızı kestiremediğimiz yoz günlerde de,güzel hasletlerimiz yerini argoya ve sövgüye bırakmıştır. Lanlı,ohalı,mallı,hoştlu konuşmalar;olmayan kültürümüzün kışını ifade eder.Argoya, tadında ve sınırlı eyvaallah derim.Abartıldığında ve irfanı kuşattığında karşı koyarım.Görgü,nezahat biraz da saygı ve sevgi gerektirir.Sevgisiz günlerin dili de böyle oluyor.Dizilerimizin bile, adı sorunlu.Pis yedili adının dizileştiği bir çukur ortamdayız.Buna da ‘eyvaallah’ diyemiyorum.
Güzel hasletlerimizi ya da hasretini çektiğimiz irfanı konuştuğumuz yazımızı,irfan ve güzellik dolu bir metinle bitirelim.Ne varsa,eskimez metinlerde var.İnsan aradığını bulur,çünkü kaybettiklerimiz aslında aradıklarımız değil midir?İşte ilaç gibi,şifa dolu dizeler:” Hikmetinde ben de hayrânım ki yok cem’ eylemiş/Meşreb-i irfân ile âkl-ı ma’aşı bir yere.” Dünyanın şu hikmetine ben de şaştım kaldım.İrfan sahibi olmakla geçimini sağlama mantığını bir araya toplamış insan yok gibidir.Mesele budur.İrfan sahibi olup,hasletlerimizi yaşattıkça;maişetimizi temin ettiğimiz zaman,mesele yoktur.Rızıkla,Rezzakı aramayı bırakmayacağız.Hasletlerimizden de vazgeçmeyeceğiz.