Yalan,insanlık tarihi kadar eski bir katildir. Yalan, kanatlı kelimeler kullanma sanatıdır. İnsan yalan söylemeye başladığı zaman, kullandığı kelimelerin onu uçurduğunu düşünür.Onun için yalana ve dolana karşı bir antipatim var. Yalan söylemenin de bir söz sanatı olduğunu da düşünüyorum. Yalan söyleyen kişi , kelimelere karşı da yalan söylemektedir. Çünkü kelimeleri gerçek bağlamlarından, iğfal ettiği dar alana taşımaktadır o.
Yalan, çok eski metinlerden bu yana tartışılan bir değersizliktir. Bütün kutsallar, yalana savaş açmıştır. Kuran, tamamen yalana savaş açmış bir metindir. Hatta yalancılık , emin olmanın düşmanı olarak anlatılmaktadır. Bir kelime dokunuşuyla yalanın tetiklendiğine inanıyorum. Yalan söylemiyorum diyen kişi, zaten yalanın ortasında duruyordur. Modern dönemlerde yalan bir pazarlama aracı ve ekonomik olay haline gelmiştir.
Yalanın tekil olmaktan çıkıp, politik bir dil olduğu yeni yüz yıllara doğru gidiyoruz. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete diyesim geliyor. Yalan gemisinin kaptanı da kapitalist sistemdir. Her ne kadar İslam yalana karşı teyakkuzda olan bir din olsa da, birey olarak Müslümanlar piyasa yalanlarına kurban gidiyorlar diye düşünüyorum.Esnaf,politikacı,karı-koca,öğrenci,sanatkar,fakir,zengin,kız-oğlan,aşık-maşuk tüm toplum kesimleri yalan denen masum katilin eline bir defa da olsa düşüyorlar. Kendini aldatan insan oluyorlar.
Artık yalanın nur topu gibi çağdaş mazeretleri de var. Azcık yalan oruç bozmaz misali, yalan yaşamın yalancı tanıklıkları da var. Halbuki en büyük yalan, yalanın olmadığı yalanıdır.Yalan olmasaydı, Allah bizi yalanımızla sınar mıydı? Onun bir günah olduğuna inanan müminler, yalana ve dolana tenezzül eder miydi? Tek hakiki gerçek hayattır, o da bir yalandır.Yalanın bu mecaz kullanımları dahi sorunlu gibidir. Her şey yalan, ölüm gerçek diyen atalarımız, ölümü bile yalanla hafifletmeye çalışmışlar. Ama nafile. Yalan,ontolojik bir kavram olarak yaşamı süslemenin adıdır. Ne yazık ki, o bile yalanı sahici yapamıyor. Yalan yalandır.
Her şey zıddıyla kaimdir kuralı gereği, yalanın karşıtı olan gerçeği ne kadar kutsasak da, insan yalana daha yatkın bir varlık. Gerçek, zor ve steril bir kavram. Herkes ve her şey, gerçeğe tekabül etmiyor. Gerçek daha vahşi ve daha sevimsiz geliyor bize. Çünkü gerçek ve gerçekçi olan zordur. Yalan daha öznel ve insanın yalan dünyasına daha yatkındır. Edebiyat bile biraz kurmaca ve yalan değil mi? Sahi dünya ne kadar yalansa, ahiret ne kadar zor ve gerçek değil mi? İnsan sürekli yalandan yana bir rotaya sahip. Üzgünüm böyle.
Yalanın ideoloji haline geldiği bir yüz yılı yaşıyoruz. Nasıl mı? Politikanın çok yalan olduğu bir inanç toplumunda yaşıyoruz. Politika yapan arkadaşlar da bunu kabullenmiş ve toplumda bu yalan politikaları anlayışla yaşar hale gelmiştir.Yalandan kurulmuş bir sistem ve yalandan örülmüş modern yaşam ne güzel? Bunu yalan putunu yıkacak, put kırıcı karakterler de yok artık. Oh ne âlâ sistem, gel yala git yalan.Tam bir yalanlar alemi ve iki yüzlü yalan yaşamlar. Buna ve yalan düzenine dur diyecek Molla Kasımlar da yok. Onlar da çoktan seçmeli ve verili yalan düzenine ayak uydurdular.
Yazının tümüne baktığımız zaman bir yalan sosyolojisi yaptığımı düşünenler çıkabilir. Amacım yalanın yakaladığı favori yaşamları ve yalanla yükselenleri faş etmekti. Yani yalandan dünyalara güvenmeyelim, onların da gerçek bir karşıtları var ve yalanlarını göstermek onların işi. Onlar da, erdemli insanlık sahipleridir. Gerçeğin şahitleri, bu yalanın en az olabileceği toplum kesitleridir. Onlar arı duru ve basit yaşayan ahlaklı insanlardır. İyi ki bu yalan dünyada ve yalan ortamında sizler varsınız. Ey okuyucu sizi de bu yalansız ve sahici gerçek dünyaya davet ediyorum. Hastalıklı bir kul, yalanı bol olan kuldur kuralını daima unutmayalım. Yalan dünya için,yeni yalanlara gerek yok.
Yalan makinesi yapan insanoğlu, aslında yalana o zaman teslim oldu. Yalana iman etti ve onu kontrol altına almaya çalıştı. Her suç avukatını bulur, her yalan da dayanağını makinesiyle bulur oldu. Yalan makinesi kadar yalan olan bu hayat, gerçekler için bayağı geniş bir alandır. Hayatı itirafçı olmadan, tövbe ederek yeniden kuralım. Yalansız bir yaşamı deneyelim.Sevdiklerimize ve halka yalan söylememeye bir şekilde iman edelim.Allah’ı zaten kandıramayız. Yalanın aldatma olduğunu bilelim ve ona göre yalansız yaşamaya çaba gösterelim.
Yazımı Candan Erçetin Hanımefendinin” yalan “ şarkısının dizeleriyle bitireyim : …“Geri döndüren gördün mü geçmişi / Boşa soldurdun o nazlı gençliği / Bir avuç toprak için yor kendini / Dünyada ölümden başkası yalan / Yalan başkası yalan / Zaman kendine benzetmez herkesi “ Yalana tersten bakan dizelere inat , yalansız ve sahici yaşamlarınız olsun.
Günün sözü : ” Tanrı kıskanılmaz.” Albert Camus