Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / MİLLETİNE ADANMIŞ BİR KİŞİLİK: ÖMER SEYFETTİN

MİLLETİNE ADANMIŞ BİR KİŞİLİK: ÖMER SEYFETTİN

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                İhmal ettiğimiz ustalarımızdan birisi de Ömer Seyfettin’dir. Her çocuğun yolu kaşağı öyküsüyle kesişmiştir. Ama ordan ötesi de sorunludur. İhmal, tam da burada başlar. Türk öykücülüğünün mihenk taşı olan usta, çok okunan ama yaşamı az bilinen bir kişiliktir. Niye böyledir, o da bir başka yazı konusu olmalıdır. 1884 Balıkesir-Gönen doğumlu olan Ömer Seyfettin, asker yazarlarımızdandır. Milleti için hem kalem, hem de cephe savaşı vermiş bir adamdır. Genç yaşta kaybettiğimiz ustanın, cenazesi bile maalesef kadavralık olmuştur! Mart 1920’de İstanbul’da yaşama gözlerini yuman usta, kısacık ömrüne uzun bir hikaye serüveni sığdırmıştır. Dile kolay yüz kırk hikaye yazmıştır.

Milli Edebiyat akının ana kurucularından olan Ömer Seyfettin, bütün yaşamını Türk milletine ve onun saadetine hasretmiştir. Genç Kalemler dergisinde yazdığı makaleler, Türk milliyetçi-muhafazkarlığının manifestosu gibidir. Dilin ıslahı ve güncellenmesi konusundaki ısrarı, onu iyi bir Türk dili sevdalısı yapmıştır. Ortaya koyduğu dil ilkeleri ve sadeleşme kuralları bugün bile günceldir. İlk Ömer Seyfettin hikayesini babamın kitaplığındaki bir eserinden okumuştum. Kaşağının gıcırtısını bile hala hatırlarım. Yeni Lisan Makalesi bizim için bir abcdir. Milli Edebiyat akımının politik poetikası bu makaleyle gün yüzüne çıkmıştır. Makaleleri, Dergah yayınlarınca tek cilt olarak yayınlanmıştır.

Ömer Seyfettin hikayeciliği meslek haline getiren bir adamdır. Ömrü yettiğince hikaye yazan usta, askerlikle birlikte sürekli öykü yazmıştır. Küçük hikayenin Türkçedeki asıl babası, Ömer Seyfettin’dir. Edebiyatımızda hikayecilik serüveni onunla başlar. Olay ağırlıklı hikaylerin kurgusu güçlü, akışı oldukça iyidir. Yaşadığı olayları yazan usta: Balkanlardan girdiği hikayeye, Anadoluyla devam eder. Milletimiz ne acı çekmişse, Ömer Seyfettin onun öyküsünü yazmıştır. Batının bizi çökertmesini önlemek için, her hikayesinde batının bizi batıran acımasızlığına atıf yapmıştır. O mili ve duyarlı bir aydındır. Milletine kibir kasmamıştır. Halkı eleştireceği zaman, ince bir mizahla yapmıştır. Hikayelerini yaşa uygun, kademeli okutmakta fayda vardır. Bomba ve Başını Vermeyen Şehit, ortaokul ve liselilere okutulurken; Hürriyet Bayrakları ve Primo Türk Çocuğu, ilkokul öğrencilerine okutulmalıdır. Balkan ve Çanakkale Savaşlarını konu alan öykülerinin yanında, ince bir aşk hadisesi anlatan naif öyküleri de mevcuttur.

Ömer Seyfettin öyküleri kadar, nesirleriyle de anılacak bir üstattır. Dönemin önemli gazetelerinde yazdığı fıkra ve makaleler, tamamen Türk dili ve milliyetçilik ülküsü çerçevesindedir. Lisanı Turanla eşitleyen usta, dilde yerli olmanın zorunluluğuna inanır. Osmanlıcanın yapısına olan itirazını da gayet ilmî ve geleceğe dönük yapar. Latinize olmanın gereğini ilk savunanlardan birisi odur. Edebî lisanda ve şivede birliği savunan usta, zamanla haklı çıkmıştır. Türk milleti çoğunluk unsur olarak, Türkçenin modern dönemini inşa etmiştir. Gazetelerde yazdığı yazılar kadar, toplu hikayeleri de artık epey baskı yapmaktadır. Onu kültürel milliyetçiliği üzerinden eleştirenler haksızdır. Bir milletin yok olmasını ancak bu tarz epik hikayelerle önleme gerçeğini atlamamız gerektir. Ne yani, savaş ortamında eğlence hikayesi mi yazsaydı?

Ömer Seyfettin usta, az da olsa şiirler de yazmıştır. Nazım Hikmet Polat Hoca şiirleri ve bazı yazılarını bir araya getirmiştir. Yıkık Han adlı şiirinde Anadolu’nun bahtsız yalnızlığını anlatan şair Ömer Seyfettin, aslında şiirde pek başarılı sayılmaz. Didaktik ve lirik bir hava görülen şiirden bir parça alalım:” Yaklaşınca durdum baktım içerisi tam takır,/Koca zaman sert eliyle ezmiş idi bu yurdu.” Hikayelerindeki virane Anadolu gerçeği, şiirine de sirayet etmiştir. Ustanın: Ashabı Kehfimiz, Yalnız Efe, Efruz Bey romanları da mevcuttur. Uzun hikayede diyebileceğimiz bu romanları, en çok okunan eserleri arasındadır. Filme de çekilen bu eserler, buram buram tarih ve yerlilik kokar.

Ömer Seyefettin, çok politik de bir adamdır. Ordudaki görevleri sırasında, talihsiz bir darbe olan 23 Ocak 1913’te Enver Paşa’nın organize ettiği Bâb-ı Âli Baskını’na katıldı. Bugünün gezisi diyebileceğimiz bu olaya katılması onun komitacı bir yanını da gösterir. Öğretmenlik de yapan usta: Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yazılarını yayınlamıştır. Hikayelerinden bazıları:” Çanakkale’den Sonra, Çakmak, Çirkinliğin Esrarı, Dama Taşları, Devletin Menfaati Uğruna, Diyet, Dünyanın Düzeni, Düşünme Zamanı, Eleğimsağma, Elma ,Falaka, Ferman , Fon Sadriştayn’ın Oğlu, Forsa ,Gizli Mâbed’tir. Okuduğunuz her Ömer Seyfettin hikayesi milli kimliğinize bir katkı sunacaktır.

Gönen de adına bir de hikaye yarışması düzenlenen ustayı rahmet ve saygıyla anarken, onu yeni kuşaklara sevdirmek ve unutturmamak borcumuz vardır. Maupassant tarzı hikayenin bu yerli ve milli ustasını her daim hatırlamak dileğiyle, bir şiiriyle hitama erdirelim:” Buralardan çok uzakta bir köydü! /Beyaz, billur bir derecik içinden,/Hıçkırırdı, sevinerek geçerken./Kenarında vardı birçok söğüdü…” İnsan köyünü  bu kadar mı içten anlatır be usta.

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*