Musiki bir zevk ve yaşama biçiminin adıdır . Musiki zevki insanın muhayyilesini diri tutar . Kendi adıma bir musiki aleti çalamama rağmen , musiki bilgisi olanlara ve musiki icra edenlere hep imrenmişimdir . Musikinin bir direnç ve özveri işi olduğunu da biliyorum . Yani musiki bir ihtiyaç değil , insanî ve manevi bir duruştur . Onun için kişiliğimin ve duruşumun şahidi olarak , musiki zevkimi gösterebilirim . Ne kadar insan varsa , o kadar musiki vardır . Çünkü Allah tabiatı yaratırken musikinin unsurlarını insana yüklemiştir .Mevlana , mesnevinin ilk on sekiz beytinde bu yüklemenin yorumunu yapar . Ney üzerinden yapılan bu sufî yorum , musikinin insani tanımını oldukça iyi yapar .
Şahidim olan musikinin değişik tanımları da saygıya ve anlamaya değer . Mesela anonim bir şiirde : “ musiki hikmete dair fendir / bilene bilmeyene rûşendir .” -der . Musiki , açık bir şekilde ilim ve hikmettir . Söze ne hacet . Yahya Kemal bir beytinde : “ çok insan anlayamaz eski musikimizden / ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden “ diyerek , musikimizin köklerine sahip çıkmamız gerektiğini anlatır . Usta , musikiyi sadece terennüm değil , tenevvür olarak da görür . Sevgili Tanpınar ‘ da musikiyi , giydirilmiş zaman olarak tanımlar . Musikinin bu tanımları da gösteriyor ki , o , tanımlanan bir şey ve ruhumuzun üretimi bir yapının adıdır . Onun için musiki şahidimdir derken aslında , ruhumun okuma ve yazma isteğinin araçlarından birinin de , musiki olduğunu kavramış oluyorum . İnsanın tabiatı idrak etmesinin en önemli araçlarından biri musiki olduğu için , bütünsufî duruşlarda musiki vardır . İslam eğlence musikisine biraz mesafeli dursa da , edebe mugayir olamayan her sanata olduğu gibi , musikiye de çok sınırlama yoktur .
Musiki tanıklığımın birinci unsuru , ‘sanat musikisi’dir . Daha da evveline gidersek , makamlara konu olan klasik musikimiz . Itrî , Dede Efendi ve yakın dönem musikimizin önemli üstatlarından Sadettin Kaynak’ ın icra ettiği sanat musikisi . Bir ses ve söz alanı olan sanat müziğimiz beni daima cezbetmiştir . Bir dönem yasaklansa ve örselense de ölmeyen eskimez musikimiz . Kökü ta eskilerde olan bu musiki türümüz verilen ürünlere bakıldığı zaman , bir medeniyet musikisi olduğu görülen bir yapıdır . Sanat musikimizin bütün besteleri ve sözleri bir sanat abidesidir .“BİR KIZIL GONCAYA BENZER DUDAĞIN” adlı şarkıda ne diyor : Bir kızıl goncaya benzer dudağın / Açılan tek gülüsün sen bu bağın / Kurulu kalplere sevda otağın / Kim bilir hangi gönüldür durağın / Her gören göğsüme taksam seni der / Kimi ateş gibi yaktın beni der Kimi billur bakışından söz eder / Kim bilir hangi gönüldür durağın “ Güfte: Melek Hiç, Beste: Amir Ateş, Makam: Muhayyerkürdi olan şarkının dizelerini mırıldadığınızı duyar gibiyim ! Kayıtlı ve oldukça kuralcı bir geçmişi olan bu musiki türümüzü sevelim ve gençlerimizin anlama ve yorumlamasına yardım edelim .
Musiki şahitliğimin diğer bir unsuru da , çok sevdiğim ‘halk musikisi’dir . Bize has ve tamamen Anadolu içerikli bir musiki çeşidimiz olan halk musikisi , çok candan ve yerli bir türün adıdır . Anlaşılma sorunu olmayan ama , sanat musikimiz kadar da kayıtlı ve özenli bir yapısı olmayan bu türümüz , halk içerikli bir değerler kümesinin adıdır . Tamamen halk ozanlarının dilinde gelişen ve biraz da anonim olan musiki biçimimiz , fazla üslup ve kaygı taşımayan doğal bir musikidir . Bağlama , saz türü araçlarla doğaçlama ya da kayıtlı usullerle icra edilen halk musikisi de bir ara beyaz Türklerin yasaklarına uğramış ama , kültür direnci sonucu bugünlere kadar gelmiştir . Binlerce örneği bulunan bu türümüzü sürekli mırıldanır ve her dil ya da lehçede dinlerim .Türkçe , Kürtçe ,Azerice ,Ermenice folk ve türkü ezgilerini dinlemeye bayılırım . Hikayeleri de en az metinleri kadar değerli olan türkülerimiz , biz Türklerin icadıdır . Onun için bizi seven türkü çığırsın derim . Sevgili Ali Ercan ‘ ın bestesi ve güftesi olan şu türkü beni etkiler .“ KARA KAŞ GÖZLERİN ELMAS “ : “ Kara kaş gözlerin elmas / Bu güzellik sen de kalmaz / Pişman olun kimseler almaz / Annene bak gör halini (nakarat) Gel gülelim beni yakma / Seni seven kalbi yıkma / Allah dahi kalbi yıkmaz / Öldürücü gözle bakma …“ Emel Hanım adlı kara kaşlı güzel bir bayana âşık olan Ali Ercan ‘ ın sanatçı olarak hissettiklerini anlatan türkü , Aliye Akkılıç tarafından çok güzel okunur .
Musikiye şahitliğimi anlattığım bu yazımı , yeni kuşak parçalara olan ilgilimi de belirterek sonlandırayım . Arabesk de musikiye şahitliğimin önemli araçlarındandır . Hüznün arabesk yorumu olan bu musiki çeşidimiz , entelektüeller tarafından pek sevilmese de , benim için şarkın batı saundudur . Muhteva meselesi de tamamen bakış meselesidir . Her metinde biraz hüzün ve sıkı bir hayal unsuru vardır .Her şarkı ya da türkünün bir kişi tarafından ve bir defaya mahsus iyi okunduğunu düşünenlerdenim . Orhan Gencebay ‘ ın “BATSIN BU DÜNYA “şarkısı da böyledir . Sadece ondan dinlenirse güzeldir : “ Yazıklar olsun, yazıklar olsun / Kaderin böylesine, yazıklar olsun / Her şey karanlık, nerde insanlık / Kula kulluk edene yazıklar olsun./ Batsın bu dünya, bitsin bu rüya / Ağlatıp da gülene, yazıklar olsun / Dolmamış çileler, yaşanmamış dertler / Hasret çeken gönül, benim mi olsun..” Sosyal sınıfların meselesini anlatan Orhan baba dizeleri , ne kadar memleket sorunlarına vakıf dizeler ? Sınıfsal sıkıntılar bu kadar mı protest anlatılır ? Musikimize şahitliğimizi taçlandıran örnek metinler de dahil , benim musiki anlayışım bu toplam anlayış üzerine oturur . Sanat , halk , arabesk vs. eserleri seslendiren tüm sanatçılarımıza selam olsun . Musikiye duyarlılığım sürecek ve eserlerimizin itibarını yükseltmeye devam edeceğim . Yerli bir kültür kafası bunu gerektiriyor . Musikiyle kalın , zevkle dinleyin .
Günün kitabı : Kayıp Ruhlar Atlası , Hakan Kağan , Kapı Yay .
İsa Çolaker