Eski edebiyatımızda ramazannameler vardır. Benim yazacaklarım da biraz farklı da olsa, onun nesre döküleni olacaktır. Ramazanın bir medeniyet iradesi olduğunu unutmadan yaşayalım. Eğer ramazan gündelik yaşamınızı değiştirmiyor, insanlarla ilişkinize yansımıyorsa orada bir ramazanlık mesele değil, medeniyet sorunu vardır. Demek ki biz ramazan medeniyetini kuramamışız. Aleni oruç yiyen nasıl Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorsa, ramazanı yaşamına uyarlamayan da onun bir hâl vesilesi olduğunu anlamamış oluyor. Ramazanın özelliklerine peygamberimizin hadisleri ışığında bakalım derim. Bunlar aslında orucu da manevi bozan şeylerdir!
Ramazan ilkelerimizin birincisi, zandan uzak durmaktır. Peygamberimizin zan dediği şey, günümüzün magazin dediğinin kendisidir. Sosyal medyada akşama kadar zanna giren insanımız, oruç tuttuğunu mu zannediyor? Hayır. O mecralarda dedikodu yaparak sağlıklı oruç tutamayız. Biz hüsnü zan sahibi olmalıyız. Yoksa kötü zan yapmak çok basit. Elektronik ortam ve günlük yaşam buna çok müsait. Fazlasıyla da zan yapıyoruz. Allah bizi hayra tebdil eylesin. Modern insan ve Müslüman televizyon yoluyla da zanna yatkın hale gelmektedir. Her duyduğuna inanan insan böyledir. Her habere ve özellikle Müslümanların aleyhine olacak şeylere teenni ile yaklaşalım. Dikkati ve özeni elden bırakmayalım ki, oruçlarımız Salih ve güzel olsun. Orucun manevi hastalıklarından birisi buydu.
Gelelim ikinci hastalığımıza. Manevi hastalıklarımız oruca zarar verdiği kadar, topluma da zarar vermektedir. Birbirinizin ayıbını araştırmayın diyor Allah resulü. Peki biz ne yapıyoruz. Ramazan, şevval demeden ayıp takip ediyoruz. İnsanların zaafını araştırıyoruz. Hatadan ari bir insan yoktur. Hatasız kul olmaz diyen Orhan baba haklıdır. İnsan hatadan, aslan etten mamuldür der, atalarımız. Bir ayıp örten kendini muhtemel ayıbının da örtüleceğini düşünmelidir. Ayıp heybeye sığmazsa, zaten haber olur ve fâş olur. Ona yapacağımız bir şey yoktur. Ramazanda niçin ayıp araştıralım. Ramazan uzlet ve dinginlik ayıdır. Ayıp arama ayı hiç değildir. O, bilakis kendimize dönme ayıdır. İçimize bakma ayıdır, dışımıza bakma değil. Kendimize bakarsak, biz oruca daha sadık oluruz.
Oruç da acıkır diyen Sezai Karakoç haklıdır. Orucun hakkını verir ve ruhuna uygun davranırsak, onun bizden şikayeti de olmaz! Oruç ve ramazan, kıskançlığı da kaldırmaz. Hasislik, kıskanma, ego ramazan davranışları değildir. Birbirinizi kıskanmayınız diyen Peygamber, aslında bizi sevmeye teşvik etmektedir. Kıskanan insan sevemez. İlişkilerini kıskanma ve rekabet üzerine kuran insanımız, ramazanın ulviyetinden yararlanamamaktadır. Ramazan infak, fıtır, zekat, dayanışma ayıdır. Nerde kalmış kıskanma! Kıskanan adam, siyah derili müslümana yardım edemez. Irkçılık özünde çekememe hastalığıdır. İlk ırkçı da Ademi çekemeyen, kıskanan şeytandır. Ramazanda şeytanı bağlamak için, bolca yardım ve sadaka vererek, insanları sevindirelim derim.
Oruç bizi tutmalıdır. Oruç bizi yavaşlatmalıdır. Ramazanda suç oranın düşmesi benim tezimi doğrular niteliktedir. Sonuçta suçlular bile orucun tutkal özelliğine şahittir. Oruç bizi engellemezse, nefsimizde sorun vardır. Lüzumsuz rekabete girmeyin diyen Peygamber, aslında bizi biraz firenlemiş olmaktadır. Oruç eşitlik halidir. Niçin onu kof rekabetle zedeleyelim. Bırak oruç tutmayan, tutmasın! O, zaten sevap alamıyor. Niçin onu örnek alasın ki? Kendimizi ve orucumuzu, tutmayan insanımızla değerlendirmeyelim. Orucun hem tekil, hem de toplumsal bir tarafı olduğunu da unutmayalım. Tekil tarafı, acıkma yoluyla terbiye edilen nefsimizidir. Adam acıkma ritüelini yaşamak istemiyorsa, sorun onundur. Kendini sınmak istemeyen nefse müdahil olmayalım. Sonuçta oruç ahlaki bir duruştur.
Ramazanda birbirimize de sırt çevirmeyelim. Resul bunu söylerken, zaman üstü mesajlar vermiştir. Oruçta sırt çeviren, kin tutan adamın ruhu nasiplenmez. Yeterince kindar bir yapımız var. Sonunda da mutsuz oluyoruz. Ramazanı fırsata çevirip, küslerle barışalım. Omuz omuza verelim. Ülkenin bu ramazan iklimine çok ihtiyacı var. Sulha, sevgiye adanmış bir geleceğe bakalım. Tüm zamanların en yavaş ramazanı ve en güzel orucu için Akif’in duasına kulak verelim.
Sonunda: Ramazan Duası – Mehmet Akif Ersoy
Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan,
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.
Mâdâm ki verdin bize bir rûh-i nevîn…
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin!
4 Ramazan 1328 / 26 Ağustos 1326
(8 Eylül 1910)