Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / SANATIN ARENASI YOKTUR

SANATIN ARENASI YOKTUR

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                    Sanat mecrasında yıllardır sürdürülen yanlışlardan biri de, bir sanatçının diğerine nispet edilmesidir. Bu karşılaştırmayı eleştirmen ya da okur yazar erbabı yapsa, sorun yok.Sanat ve sanatçı karşılaştırmasını, daha çok eğitimciler yapıyor ve sağlıksız oluyor.Edebiyata ve sanatçıya yapılacak en büyük kötülük; bu karşılaştırmanın metin üzerinden değil, ideoloji ve konjuktür üzerinden yapılmasıdır.Bir çok adam gibi adam şair ve yazar , bu kısır ve yanlış tartışmanın kurbanı oluyor ve okur yazarlar da kamplaşıyor.Metinler üzerinden incelediğimiz zaman; bunun ne kadar yanlış olduğunu  ve kantarın topuzunun ne kadar kaçtığını görürüz.

Edebiyat dünyasında en çok karşılaştırılan ve ötekileştirilen şairler; Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’tir.Çağdaş ve arkadaş olan şairlerin mukayesesi her zaman iyi sonuçlar vermez.Çünkü iki şairin yetişme ve yaşama bakış şartları farklıdır.Fikret bohem hayatı süren batıcı bir yaşam tarzına sahiptir.Mehmet Akif Ersoy’sa daha sokağa yakın bir şairdir.Onun için kıyas eşit olmaz.Akif bir şiirinde ne diyor:” İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin /  Ne taze mezara okunmak ne fal bakmak için.” Kur’an ı bu kadar yaşamın içine sokan şair, onun sadece mezar ve fal toplantılarında okunmasına itiraz eder.Yani Kur’an a ontolojik bir değer olarak yaklaşır.Onun yaşanmasını ve yerinde okunmasını istemektedir.

Tevfik Fikret’se aynı Kur’an a eleştirel bakar ! Pozitivist ve aydınlanmacı bir yaşama iradesiyle , Kur’anı hayatın içinden uzak tutmaya çalışır.Kur’ana ideolojik yaklaşan bir Fikret vardır.Buradan baktığımız zaman iki şairi dini değerleri ve değersizlikleri açısından kavrayamayız.Tevfik Fikret olduğu yerde dursun, Akif’ de dindarlığıyla kalsın.Tevfik Fikret , Mehmet Akif karşılaştırması dini açıdan uygun bir mukayese değil. Bakalım Fikret Kur’an için ne diyor : Yırtılır, ey kitâb-ı köhne, yarın /Medfen-i fikr olan sahîfaların. / bunu kimden fakat ümîd edelim.”  Ey köhne kitap, yarın  düşünce mezarı olan sayfaların yırtılır fakat , bu işi kim yapacak ve bunu kimden bekleyelim? Agnostik bir yapısı olan Fikret’le, mümin bir Akif karşılaştırılabilir mi? Zıtların terkibinden bir şey çıkmaz.

Edebiyat dünyamız ve sosyal medya, iki şairimizi de çarpıştırmaktan ve posa etmekten keyif alır. Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet Ran.Hiç kıyaslanamayacak ve dünyaları farklı iki şair.İki mevzi adamını neyle karşılaştıracağız? Biri dünyaya materyalist ve pozitivist bakar, diğeri de , dünyaya oldukça Kur’anî. Necip Fazıl şiiri tamamen İslam’a ve din ontolojisine dayanır. Nerdeyse onun şiirinden İslam öğrenirsiniz. Nazım Hikmet şiiri de oldukça seküler bir dünya ve sosyalizmi anlatır.İki ozanı da anlamaya ve dinlemeye çalışsak daha iyi olur.Necip Fazıl kendini iyi anlatan dizelerinde ne diyor:” Anladım işi,sanat Allah’ı aramakmış / Marifet bu, gerisi çelik çomak oynamakmış.” Sanatı Allah’ı bulmak ve aramakla sınırlayan bir mümin şair, ne güzel. Sanki şuara suresindeki ozanları anlatıyor.Şiirn görevini böyle tanımlayan bir Müslüman şaire, başak dünyalarda gezen Marksist bir ozan nispet edilir mi? Hayır.

Necip Fazıl’la ilişkilendirilen ve çağdaşı,arkadaşı olarak ona kıyasla değerlendirilen Nazım Hikmet’e haksızlık yapmıyor muyuz? İki farklı kutup ve iki farklı dünya insanı karşılaştırılıyor. Artı eksi gibiler adeta.Bu kadar birbirine uzak iki şairi karşılaştırmak ve yargılamak edebi dünyamıza ne katar?Nazım’ ın şu dizelerine bakalım: “Yaldızlı meşin kabı /  Parçalanmış kitabı / Varsın gömülsün diye bir ebedî uykuya / Attık bir kör kuyuya / Yazık yazık bize ki asırlarca aldandık…” Kur’anı parçalanmış ve pörsümüş bir halde tarihe atmak isteyen bir şair gönlü! Yani yaşamdan Kur’anı ve değerlerini çıkarmak isteyen bir komünist ozan. Nazım ve Necip Fazıl’ı buradan karşılaştırdığımız zaman okur ne kazanır ? Sadece kaybeden bir edebiyat dünyası ve okur olur.

Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy ‘u; Han-ı Yağma ve Bülbül şiirleriyle yaklaştırırsak daha iyi bir edebi bakış kurmuş oluruz. Nazımla, Necip Fazıl’ı da; Ağa Camii ve Çile şiirleri üzerinden anlamaya çalışırsak, okura ve edebiyata karşı daha birleştirici oluruz diye düşünüyorum. Haksız mıyım acaba? Şairlerin yerinde durduğu ve çatıştırılmadığı her ortam, edebiyatımıza ve düşlünce dünyamıza katkıdır. Çatışan bir edebiyat ve okur ortamı, yazarı ve düşünce adamlarını ruhunu da ışıtmaz. Onlar söyleyeceklerini söylemiş ve gitmişler.Bize ne oluyor? Ruhlarını muazzep etmeyelim. Bırakalım her sanat ve düşünce adamı yerinde kalsın ve biz keyifle okumaya ve izlemeye  çalışalım.

Nedimle Baki de aynı çağı yaşadılar ama, aynı şiiri terennüm etmediler ve farklı yaşayıp öldüler. Birleştirici bir şiir yazısı oldu.Kalın sağlıcakla.

Günün sözü: “Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onu herkes görür.”Cucong

İsa Çolaker

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*