ÜSKÜP
Yavuz Bülent BAKİLER
Üsküp’te muhteşem Fatih Köprüsü
Geçtim karşısına durdum.
Bir sigara yaktım efkârlanarak İnceden
Rumeli Türküleri tutturdum.
Arkamda bir büyük sanalı meydan
Kulağını vermiş beni dinliyor
– Meydanı dedim, nerde Burmalı Camiin?
– Ne ben söyleyeyim, ne sen bir şey sorf
Bir yanım istanbul, bir yanım Bursa…
Çeşmeler, kubbeler, kervansaraylar…
insan, bir de vatanın sevdalısı olursa
Ağlar Üsküp’te çaresiz, sabaha kadar.
Kazancılar Çarşısı’na gittim bir akşam
Demirciler Çarşısı’nda buldum kendimi.
Baktım Kurşunlu Han beni çağırıyor
Türk kapılar bırakmıyor bir türlü ellerimi.
Türkülerde, dualarda benim mübarek dilim
Hâlâ benim güzelliğim Üsküp’te eskimeyen
Kubbelerde sütunlarda, benim emeğim
Evlâd-ı Fatihan mezarlarında
Gördüm ki asırlarca dipdiri yatan benim.
Tuğralı çeşmelerden su içtim Sultan Murad’la
Kosova Meydanı’nı dolaştım adım adım.
Sipahilerle beraber baktım mübarek toprağa
Secdeye kapandım olmadı, öptüm doymadım.
Rüzgârlar, bulutlar, götürün beni burdan
Hâlim yok, gözlerimi silemiyorum.
Yağan yağmur mudur bir büyük nurdan
Yoksa yüreğim mi bilemiyorum?
Nasıl Unutabiliriz?..
En az elli yıldan ben bize dinletilen bir büyük plakta, gramofon iğnesi, hep aynı cızırtılı noktaya takılarak beynimizi törpüleyen mesajını tekrarlıyor:
– Rumeli’yi unutalım, Kırım’ı unutalım, Kıbrıs’ı unutalım, Kerkük’ü unutalım, Azerbaycan’ı unutalım! Türkistan’ı unutalım!…
Rumeli’yi nasıl unutabiliriz?
Tarihimizin beşyüzyıllık aydınlık bir dönemini hangi el sökebilir? Kanımıza iliğimize işleyen Rumeli Türkülerini hangi dil susturabilir? Anadolu’nun bağnndan koparak Rumeli topraklarına yerleştirdiğimiz, sonra bütün gönül kapılarımızı yüzlerine kapadığımız milyonlarca Balkan Türkünün öksüzlüğüne, hangi idrak, hangi insaf kayıtsız kalabilir?
Rumeli Türkleri’nin mezar taşlarında bile, Bayrağımızın ay-yıldızı, papatya papatya açılırken, gözlerimizi onlardan nasıl kaçırabiliriz?
O güzelim Rumeli Türküleri’ni söyleye söyleye Rumeli’yi nasıl unutabiliriz?
Nur yüzlü kadınların seccadelerine düşen gözyaşlarından, padişah türbelerinde Allah’a açılan avuçlardan, Evlâd-ı Fatihan neslinin haklı sitemlerinden rahatımız bozulmasın diye mi Edirne’den ötesine kalın bir perde çekeceğiz?
Rumeli’yi unutmak, kendimizi inkâra çalışmaktır.
Yeni aydın tipimizin uçurumu lâfla doldurma gayreti…
Anadolu’da hür ve müstakil yaşamak için Rumeli’yi unutamayız! Bugün, sokaklarımızı, okullarımızı, evlerimizi kana boğan anarşi, Anadolu’yu Balkanlar’a benzetme çırpınışından başka nedir ki?
Balkanlarda neden yenildik? Rumeli’den nasıl çekildik? Koskoca bir imparatorluğu nasıl dağıttık?
Bu soruların cevabını, bilmeden, öğrenmeden Anadolu’da yaşayamayız. Anadolu’da kalamayız.
Şimdi Rumeli Türkleri, uzak topraklarda bir atar damar gibi. Şimdi Rumeli Türkleri tohumun toprağa, toprağın suya, havaya, güneşe duyduğu ihtiyaç gibi, Anadolu Türkünün ve Devletinin ilgisine ve sevgisine muhtaç.
Anadolu, Anadolu, ’Anadolu! Anadolu’yu sevmek, Anadolu’yu düşünmek, Anadolu’yu bütün ayrık otlarından temizleyerek yüceltmek elbette kara sevdamız.
Ama yüreğimiz, dünyanın neresinde olursa olsun, Türk olan
Türkçe konuşan, Türk gibi yaşayan ve Türk gibi düşünen topluluklar için de çarpıyor.
Rumeli’yi unutamayız? Rumeli’yi unutamayız?
Yavuz Bülent BAKİLER