Yazmak yaşamaktır der , Elif Şafak . Bir ödül konuşmasında sarf eder bu nezih başlığı . Anı adla bir kitap da hatırlıyorum . Neyse . Yazılı ve Sözlü anlatımın sorunlarını alanda yaşayan biri olarak , değişik sorunların , yazma ve okumaya engel olduğunu görüyorum. Sözlü anlatımın ve yazılı anlatımın meseleleri bir birine yakın olmakla beraber aralarında nüans var. Yılların getirdiği bu sorunları bir anda çözmemizde pek mümkün değil. Bu meselelerin neler olduğuna bir bakalım.
Öğrencilerimizin geldiği okul çevrelerinin orta sınıf mensubu ve sadece okur-yazar olan çevreler olmasıdır. Okuma ve yazma ihtiyacı ikincil olan bu kesimler, öğrencilerimizin yakın çevresinde bulunmaları nedeniyle , onların yazma ve okuma ilişkilerini üniversitede dahi etkiliyor. Söz konusu çevrelerin okuma ve yazmaya bakışı , daha çok , gençlerin sadece okuyup ve “adam “ olmalarıyla sınırlıdır ! Yani ailelerin ve toplumsal çevrelerinin okuma ve yazma baskısı , memur tipli bir bakıştır. Entelektüel bir okuma ve yazma isteği yoktur. Bu yapıyı dönüştürmek de üniversiteye yani , bize düşmektedir .
Okuma yazmanın üniversel boyutundaki önemli bir eksiklik de, mevcut üniversite ders yapısının yerel ve mahalli unsurları dikkate almamasıdır. Öğrencimizin hangi okul şartlarından üniversiteye geldiğini ve nasıl kazandığını bilemiyoruz. Tamamen test sistemiyle ve soru çözerek buraya gelen bir öğrenci yapısını konuşuyoruz. Hiç dilekçe yazma ve sunum yapma egzersizi yapmadan gelen öğrenci arkadaşlarla karşılaşıyoruz.
Öğrencilerimizin sosyalitesi zayıf bir halde buraya geldiklerine de tanık oluyoruz . Liselerde yapması gereken bir sözlü ya da yazılı anlatım çalışmasını hiç yapmadan gelen öğrencilere rastlıyoruz. Bunun nedenlerinden biri de aşırı otoriter ve yatay olmayan öğretmen yapısıdır. Performans ödevi tarzında yazılı ve sözlü anlatım çalışmaları , daha lisedeyken yapılmalıdır. Mesela , münazara çalışmaları daha ortaokuldayken yapılmalıdır. Otoriter öğretmen , bunu belirli öğrencilerle ve çalışkan çocuklarla yapmaya çalışıyor. Halbuki sorunlu ve konuşma zorluğu çeken aile çocuklarından başlamalıyız.
Görülen yanlış ağız konuşmaları ve yazılı dil kullanımı da çocuklara kötü örnek olmaktadır. Reklam dili buna çok güzel örnektir. Bazı güzel dil kullanımı örnekleri de yok değil. İşler Güçler dizisinin yirmi sekizinci bölümünde , eğlenceli ve yapılandırıcı bir Türkçe eğitimi ve imla öğretimi canlandırılması yapılmıştı. Emeği geçen senaristi kutluyorum. Türkçe hassasiyetimizin yeri ve zamanı olmamalıdır. Dil çok doğal bir alandır. Vatandan önce de bir dilimiz olduğunu unutmadan , dilimize ve örfümüze sahip çıkmalıyız . Bunun bir yolu da iyi yazmaktır .
Yeniliğe kapalı bir yazılı ve sözlü anlatım uygulaması da gençlerde yorgunluğa yol açıyor. Mektup yazar mısınız “emri”, genç için iyi bir eğitim ve yazı dili değildir. En azından demode ve eski bir yazma dilidir. Temsili mektup yazdırırken bile , gençlerin yakın çevresinden yazdırmakta ve onların seveceği bir mektup örneğinden başlamakta yarar var. Onlara en son iş mektubu yazdırabiliriz , çünkü, şu an üretime katılmayan bir yapıları var. Bireyin en yakın ihtiyacını yazma aracı yaparsak , daha iyi sonuç alırız. Kendim bile yazmaya iyi bir okuma ve yılların deneyimiyle başladım.
Yazılı ve sözlü anlatımda yaşadığımız önemli bir mesele de ; çocukları aşırı politik yetiştirme çabalarıdır. Türkçe anlama ve yazmanın yakın politiği olmaz. Öğrenci özgürce yazmalı ve konuşmalıdır. Hatta resmî ideolojiyi bile kendi tercihiyle almalıdır ! Benim resmî ideolojiyi dayatma fantezi ve görevim olamaz. Çocuk ülke meselelerini en az benim kadar yorumlayabilmeli ve ben de sükunetimi korumalıyım. Vay efendim “devlet düşmanı” falan tanımlamaları baskı oluşturur. Genç dimalar yazmaktan soğur. Yazmaktan soğuyan gençlik de apolitik olamaya doğru yol alır.
Gençlerin yazmaları ve okumaları üzerine kaleme aldığımız bu denemeyi , Türkçe düşünme ve yazma şuuruna sahip gençler yetiştirmek ve onları bir Türk yurttaşı gibi değerlendirmek amacıyla yaptık. Ne kadar yazma ve konuşma meselelerine çözüm üretebildik , takdir sizin . Pratik yazma ve konuşma çözüm önerilerine her zaman açığız. Şuurunda olduğumuz bir Türkçe , yazmakta olduğunuz bir edebî bir dünyanız olması dileğiyle, kalın güzelce.
İnternet notu:www.sanatalemi.net İsa Çolaker