Niçin yazıyorsunuz sorusu müşkül ve çetrefillidir. Ben de kafa yoruyorum. Niçin yazarım? İyi ve sıkı bir sorudur. Kadim de bir sualdir. Yazar, niçin yazdığını aralıklarla sorgulamalıdır. Bazan da açıklama yapmalıdır. Yazmak, bir varlık meselesidir. Kısaca, yazdığım için var oluyorum ya da var olduğum için yazıyorum. Okumak da böyledir. Bir zenginlik vesilesi olan yazmak eylemi, bir yaşama biçimdir de. Yazdığınız zaman da geleceğe kaldığınızı anlarsınız. Yaşadığıma tanıklık edecek olan yazdıklarımdır.
Yazmak eğlenceli bir ortam da yaratır. Bunu çok severim. Yazdıklarımı havalı ve komik bulurum. Onlara gülerim de. Yazmayı mutluluk ve huzur nedeni sayan onlarca yazar vardır. Doğrudur. Kalem tecrübesi, yırtılan yazılar, kaybolan müsveddeler hep yazmaya dahildir. Bunlar yazma eylemini de kamçılar. Bir daha bir daha yeniden yazmaya yol alırsınız. Yeni yazılara, duru metinlere, sade düşüncelere buradan yürürüm. Yazmak böyle bir serüvendir. Okur beni anlıyordur. En iyi teşkilatlanma biçimi yazmaktır. Kelimelerin saadeti sizi yormaz, kelimelerden bir dev yazı inşa edersiniz. Edebiyat evreninin felsefi çatısı anlamaktır. Yazdıklarınız da okuru dingin ve zengin kılar. O zaman siz de sözcük zengini olursunuz.
Yazdıklarınız yazma becerinizi hissettirecektir. Okur, yazdıklarınızı kovalayan bir şövalyedir. Siz yazarsınız o okur. Yazarsanız var olur, yazmazsanız eksik kalırsınız. Onun için yazan zengindir. Okuyan da ayrı bir dünyayı inşa eder. Hem okur hem yazarsanız ayrı bir ruh dünyasına geçmiş olursunuz. Dünya kadar klasik metin yaratan ecdadımız tüm yazma ve okuma faaliyetini manevi bir dayanağa bağlamıştır. Bizim de yazmamız için bir ruh kimliğine ihtiyacımız var. Hocalığımız yazmamızın tuzu biberi olmalıdır. Talebelere yaptıracağınız her yazı faaliyeti sizi zengin ve dingin kılacaktır. Onlarca öğrenci liselerden yazma etkinliği fakiri olarak geliyor. Her yazma faaliyeti, biz muallimleri de entelektüel kılacaktır. Sadece okumak ve okutmak yetmez. Hem okur hem yazar olmalıyız. Bundan güzel bir şey olamaz. Niçin yazar, niçin okuruz sorusuna buradan da bakmalıyız. Kült metinleri tekraren yazan ecdadımızın beklentisi buydu. Yazalım ki varlığımız daim olsun.
Mevlâna, Yunus, Fuzuli, Şeyh Galip’in devamlılıkları ve çok okunmaları bundandır. Hamse yazarlarının yazdıkça yazmaları buradan kaynaklanmaktadır. Beşer mesneviyi birden yazma cesaretini gösteren yazara şapka çıkarıyorum. Mesela; Nizami Gencevi, Hamdullah Hamdi, Lamii, Taşlıcalı Yahya, Ahmedi Rıdvan, Nevizade Atai, Ali Şir Nevai beşer mesneviyi hangi şartlarda yazdı? İyi soru değil mi? Biz bir kitabı zor yazarken, ecdat beşi bir yerde yazıyor! Yazmak böyle aşkın bir eylemdir. Hamse yazarları birer kanonik adam değil midir? Evet. Onları var eden yazmalarıdır. Bizim okumalarımız da onların ruhunu şad etmiyor mu? Yazdığınız ürünler, sizi sahipkar bir hale sokuyor. Sınavda yazdığı kompozisyonun fotoğrafını çeken talebe, yazdıklarına sahip çıkmıyor mu? Evet. Yazmak böyle bir dingin yapının adıdır.
Yazmanın bir başka boyutuna da bakarım. Öğrenci nasıl okur yazar kılınır ya da onları yazmanın dingin ortamına nasıl ulaştırırız. Bu sorunun cevabı, biraz da yazma taliminde saklıdır. Ne kadar okuma, o kadar yazma diyorum. Öğrenciyi yazmaya yöneltmenin yolu sosyal medya okuryazarlığından geçiyor. Acı ama gerçek budur. Bu fiili bir durumdur. Bunu yadsıyamayız. Tele yazma veya tele okumayı teşvik etmeliyiz. Çöp bir alem olan sosyal medya artık bir yazma ve okuma alanı haline gelmiştir. Yazarlık Okulu ve Atölyeleri artık bir vakıadır. Biz bundan uzak duramayız. Sanal alem gerçek bir yazı ve yazar ortamı olmuştur. Yazarlık yaşı gençleşmiştir. On altı, on yedi yaşında küçürek hikaye yazan öğrencilerimiz var. Google bir danışma alanı olmuştur. Bizim de bu aleme kayıtsız kalmamamız lazım. Yazılı mütalaanın yanında; pdf, vold,ekzel,ghpt vb. çözümlere alışmalıyız. Kâğıt israfını önlemek için, ödevleri eposta toplama dönemine girdik. Hadi hayırlısı.
Yazma üstüne çok yazı yazdığımın farkındayım. Amacım, yazma eylemini de görünür kılmaktır. Şiir, roman, hikaye, mektup, deneme yazmak mesele olmaktan çıkmalıdır. Böyle bir ortamda düşünce dünyamız zengin ve dingin olacaktır. Edebiyatın bir varoluşsal anlama aracı olduğunu yazarak anladığımızdan biliriz. Sadece okuyarak bir yere kadar yol alabiliriz. Okumaya ve yazmaya hizmet edecek tüm tekliflere açık olmamız lazım. Bu yazının amacı da böyle bir başlangıçlar yumağı oluşturmaktır. Dilerim bir yazma yolculuğuna çıkar, oradan da anlamaya doğru yol alırsınız. Yazmanıza katkı yapacak başucu birkaç kitapla bitirelim:
1.Milan Kundera, Roman Sanatı.2.Stephen King, Yazma Sanatı.3.Doğrandıkça Aratan Ekmek,Hasan Akay.4.Berna Moran,Edebiyat Kuramları ve Eleştiri.
Yazmanın dinginliğiyle kalınız.
isa çolaker
İsa Çolaker Kişisel Web Sitesi Edebiyat ve deneme yazıları
