Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / DİVAN TAHTINDA BİR AMASYALI

DİVAN TAHTINDA BİR AMASYALI

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                Amasyalı olduğu aşikar bir çok edebiyat erbabı vardır. Kaynaklarda pek görülmeyen Nebzî’yi Amasya kamuoyuna ilk defa duyuruyoruz! Şair ve edip bir kişilik olan Nebzî, Amasya doğumlu bir şairimizdir. Tezkirelerde ve birçok edebiyat muhitinde adı geçmeyen şairimiz, yerelde de pek üzerine konuşulmamış bir kişiliktir. Bir çok Amasyalı edip  gibi Amasya’da bir süre kaldıktan sonra, gençlik döneminde (on beş yaşında) İstanbul’a yerleşmiş bir şairdir. Yaşamı hakkında pek fazla bir bilgi olmayan Nebzî, yine divan’ından hareketle tanınacak bir kişiliktir. Divan karıştırmayı ya da şiir kitabı kovalamayı seven birisi olarak, divanını kuytu bir köşede bulunca, döşendik kalemin yollarına. “Koyup İstanbulı olsan da Semerkanda revan/Bula bir gün seni bu Nebzî-i Amasyavî” diyen ozanımız Amasya’ya, Herat civarından geldiğini divanında belirtmektedir. Ergenlik çağında İstanbul’a giden şairimiz. Dört padişah dönemini görmüş ve tahsiline de İstanbul medreselerinde devam etmiştir.

Dr.Sait Okumuş tarafından günümüz Türkçesine aktarılan divanı, klasik divan dizilişine sahip bir metinler toplamıdır. 1712 yılında Amasya’da doğan şairimiz, 1726 yılında İstanbul’a yerleşmiştir. Ellili yaşlarda Hakka yürüyen şairin mezarı konusunda bir ipucu yoktur. Nerede öldüğü ve mezarını yeri belli değildir! Mütevazı kişiliğinden dolayı, kendine Nebzî mahlasını uygun görmüştür.17.asrın kalemşörlerinden oldukça etkilenmiş, şiirlerinde dönemin hakim şiir üslubunu kullanmıştır. Şirazi, Şeyhi, Fuzuli, Nefi vb. ustaların şiirindeki eda onda da görülür. Divanı çok sarih ve akıcı şiirlerin toplamı gibidir.”Yazan derdim yine tümar-ı dehre/Gözüm yaşıyla Nebzî bu gazeldir” diyen şair, şiirdeki önceliğinin güzellik ve romantizm olduğunu anlatarak, şiir anlayışını ele vermiştir. Ona göre şiir,dert ve gözyaşıdır. Görüldüğü gibi mısraları sözlüksüz anlaşılabilecek güzelliktedir.

Onun şiirleri ve şiir anlayışı konusunda tezkirelerde ve dönemin kaynaklarında pek bilgi yoktur. Onun için eserlerini yine divanından yaptığımız seçkilerle sürdürelim. Arapça-Farsça’ya oldukça hakim olan usta, şiirin klasik özelliklerini metinlerine yansıtmıştır.Gazel, kaside,kıta, müstezad, santranç vb. şiirlerine divanına özellikle yerleştirmiştir. O bir gazel şairidir desek, yanlış yapmış olmayız. Ehli sünnet bir şair olduğuna dini tutumlarıyla önem atfeden şair, her an dindar biri olduğunu anlatan ifadeler kullanır.”Hayli demdir hem-demimdir gam benim/Zevk benim alem benim hem dem benim” diyerek dünyaya ve yaşamaya olan sevgisini de iyi anlatır. Mısralar ne kadar da güzel yaşam sevgisi ve iyimserlik anlatır değil mi? Dünyayı ve sıkıntıyı pek de takmayan dizelerin güzelliğine bakar mısınız:” Gam beni bednam ederse gam değil/ Laubaliyim neme Hürrem benim.” Dünyanın gamından bana ne diyor, ben yaşamaya ve sevgiye bağlıyım. Kedere, tasaya karşı da duyarsız ve laubaliyim diyor. Ne tatlı bir kayıtsızlık, keşke biz de yapabilsek!

Amasyalı Nebzî şiirlerinde müzikaliteyi ya da ses bağdaştırmalarını iyi yakalamış bir kişiliktir. Divanını okurken hiç zorlanmadım desem yeridir. Sözlük ihtiyacı hissetmediğim nadir divan okumalarımdan birisi de, Amasyalı Nebzî’nindir. “Hem ser ü hem pay u hem rahım durur/Dilde gam hüzn ü elem her dem benim” diyen şair, adeta hüzün seramonisi yapmaktadır Şiir biraz da hüznün abc’si değil midir? Evet, öyledir. Divan boyunca kendini İranlı üstad şairlerle kıyaslayan Nebzî, aslında pek de haksız sayılmaz. Şiirlerinde kuyumcu titizliğiyle yapılmış bir dil işçiliği ve üslup vardır.”Aleme faş eylemiş aşıklığım bad-ı saba/Vasf-ı halim ben sanurdum ana gizlü söyledim.” Sabah rüzgarı aşkımı açıklamış oysa ben ona durumumu anlatmıştım niye sırrımı açıklamış diyerek, rüzgarla aşk söyleşisi yapmaktadır .Ne güzel bir aldanma hali değil mi? Sizin aşkınızı anlatan kişi tabiatın bir unsuru!

Üstad Nebzî yaklaşık dört yüz beş gazel yazarak, divanını gazele hasretmiştir. Yazdığı diğer türlerde de çok başarılı olan Nebzî, insanı kendine çeken bir şiir dili ve söyleyişine sahiptir. Kendini İranlı ozanlarla mukayese eden Nebzî, onlarla yarışırken, kendi şiir poetikasını da açık etmiştir:””Tarz-ı şiiri senden öğrensün zamane şairi/Nebzîya varise asrın şimdilik Selmanısın” diyen şairimiz, kendini dönemin büyük ozanı, İranlı şair Selman’la eşitlemektedir. Amasyalı Nebzî divanını okuduğunuzda, pek de haksız sayılmadığını görecekesiniz. Çağdaşları şiirine eleştiri getirdiğinde de çok tevazulu olan ozan, fahriyelerde gördüğümüz kibre düşmemektedir! “Ebleh ü dün u deniyim beni alman dile siz/Ehl-i şiir anladınızsa beni haşa değilim.” diyerek, kendini eleştirel değerlendireceklere açık kapı bırakmaktadır. Bir şeyler söyledim ama, siz de ne derseniz razıyım, demeye getiriyor. Yazdıklarına göre, ne kadar mütevazı, edebi cümleler!

Tek eseri olan Divanına Hafız’ın bir şiirine naziresiyle başlayan usta, divanın ilerleyen bölümlerinde harika dizelere imza atmıştır. Amasyalı Nebzî’nin dikkati çeken bir şiiriyle bitirelim. Böylelikle kaliteli bir Amasyalı edibi de tanımış oluruz:” Ne mal iledir ne sal iledir/Ne hüsn ile ne cemal iledir/Ne ehl ile ne iyal iledir/Begim ululuk kemal iledir.” Evet, beylik kemal ve irfanladır. Günümüz tekebbürüne de misal ya da kapak olacak mısralar. Bir atalar sözü açılımı olan dizeler toplamıyla sonlandırdık.Kalın şiirle. Sevgili Nebzî, rahat uyumalısın, Amasyalı olduğunu da keşfettik.

isa çolaker

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*