27 Nisan 1995
Önce şu bir gerçek: İnönü Cumhuriyeti’nde, ‘iktidarın’ kayırdığı sanatçılar olmuştur! Atatürk’ten sonra, bir sanat ve kültür devri başlattığını ilân eden İnönü totaliterliği, üç ayrı edebiyatçı grubunu tek partinin nimetlerinden yararlandırıyordu: Aralarında hiç geçinemeyen bu gruplardan ilki, Ataç, Garipçiler (Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat), Milli Eğitim Bakanlığı etrafındaki Sabahattin Eyuboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat, Ha- likarnas Balıkçısı, vs.; İkincisi, o tarihte B Takımı muamelesi gören Suut Kemal ve çevresindekiler, yani Fazıl Hüsnü, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Oktay Akbal, Salâh Birsel vb.; üçüncüsü ise, Ülkü dergisi ‘Anadolu- cular’dı (Ülkü dergisi).
Totaliter yönetimin “seçkinci’ ve ‘resmi’ sanat anlayışını temsil eden bu edebiyatçıların, hepsi resmi halkevi dergilerinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nm yayınlarında, o zamana göre yüksek sayılabilecek telif haklarıyla yazıları, çevirileri ve şiirleri yayımlanırdı; zamanla bunlara, dördüncü bir grup olarak, köy enstitülerinden yetişmiş, yine ‘tek parti’ sanatının ‘neferleri’ olan edebiyatçılar da katıldı; buna mukabil, İnönü Cumhuriyeti’nin hışmına uğramış edebiyatçılar vardı ki, bırakın serbestçe dergi çıkarıp yazı yayımlamayı, belâdan uzak yaşamak hakkına bile sahip değildiler; ikide bir dergileri ka patılır, kapatılmazsa toplatılır vırt zırt, birisi ya da ötekisi, sıkıyönetim mahkemesi huzuruna çıkarılırdı.
Bunları sağcılar ve solcular diye iki kısma ayırmak mümkündür.
O yıllarda İslamcı sağcılık tamamıyla sindirilmişti, gıkı çıkmazdı; ne adı kalmıştı ne sanı; sağcılar daha çok ırkçı Naziliğin rüzgârıyla canlanmış, ırkçı-Turancılardı ki, Nihal Adsız’dan Orhan Şaik’e, Nejat Sançar’dan İbrahim Zeki’ye, Reha Oğuz’a uzanırdı; savaşın sonuna doğru Mihver’in yenileceği kesinleşince, büyük bir tev- kifatta çoğu toparlanıp Sansaryan hanının daracık hücrelerine tıkıldılar.
Orada kimlerle buluştular dersiniz? Elbette, ‘vatan haini’ solcularla! Daha 1938’de Donanma ve Harbiye davalarıyla Nâzım Hikmet, Kemal Tahir, A. Kadir, ağır hükümlere çarptırılmış; H.İ. Dinamo, Lütfi Erişçi, Kemal Sülker sürgüne gönderilmişti; 40’lı yıllar boyunca tek durmayan Aziz Nesin’in, Rıfat İlgaz’ın, Cahit Ir- gat’ın başına gelmedik dert kalmamıştır, bu garip baskı soğuk savaş yıllarında da sürmüş, pek çok sanatçı -bu arada Ahmed Arif, Enver Gökçe, Arif Barikat, Mehmed Kemal- edebiyattan zorla uzak tutulmuştur.
Devr-i dii-ara-yı demokraside keyfiyet değişmiş midir? Hayır, gelecek defa, o döneme de bir fırt değiniriz.
Attila İlhan,Hangi Edebiyat,s.382-383