Eşrefoğlu Rumî , Anadolu’yu dönüştüren erenlerin önde gelenlerindendir. Pîr-i Eşrefiyye’dir. Hacı Bayram Veli’nin talebesi olduğunda alimdir.Yunus ‘ un takipçisi olan üstat , Timur saldırılarına karşı Anadolu ‘ yu savunan manevi bir kişiliktir . Arkadaşı Niyazi Mısrî ile birlikte Anadolu Türkçesini kuranlardandır desek yeridir. Sevdiğim tasavvuf şiirleriyle , halkımızı İslam’ a ve Müslümanlığa bağlayan idealist bir ermiş yapısı da vardır.
İznik , Ankara , Konya ,Hama gibi dönemin kutup şehirlerinde sufi hizmetleri veren usta mutasavvıf , adım adım Anadolu ‘ yu İslamla müşerref kılacak bir alt yapıyı tesis etmiştir. İznik doğumlu olan ozan , İznikî diye de anılır. İlim medreselerinde sohbetleriyle tanınan alim ve fazıl bir kişilik olan Eşrefoğlu, ilahi ve bestelenmiş şiirleriyle söz üstatlarının namelerine ortak olmuştur .Yunus’un 15.y.y.daki takipçisi Eşrefoğlu ‘dur.
Divanı , Müzekkin Nüfus’u , Menakıpnamesi vardır. Fatih’in ısrarla ve kılık değiştirerek yanına geldiği ve tarikat hizmetine girmeye çalıştığına dair söylentiler mevcuttur. Uzun ve verimli bir ömrü olmuştur. Kendi adıma şiirlerinden çok etkilendiğim sufî ozanlardan biridir. Anadolu bu ardıl ve sıralı ozanlara sahip olmasaydı , Timur vandalizmine teslim olurdu diye düşünüyorum . Açık saldırgan Timur hamlelerine karşı , sufist bir dille İslamı ve Türkçeyi koruyan üstatlarda biri ve en önemlisi de Eşrefoğlu’dur.
“Aşkın odu ciğerimi / Yaka geldi yaka gider /Garip başım bu sevdayı /Çeke geldi çeke gider .” diyerek Allah aşkından duyduğu hazzı açık ve net bir şekilde bildiren sufi, İslam’a aç gönüllere şiirle yaklaşmayı ve kazanmayı bilmiştir. İlahi aşkı böyle sade ve güçlü bir Türkçeyle anlatan ozan , bugün bile anlaşılmaya ve tarikat meşklerinde dillerde dönmeye devam etmektedir. Dörtlüğün devamında : “ Firkat kar etti canıma /Gelsin aşıklar yanıma / Aşk zencirin dost boynuma / Taka geldi taka gider .” dizeleriyle ,Allahtan ayrı geçirdiği dünya günlerine ve kavuşamamaya hayıflanmaktadır. Sufî gönlü Allah’ı aramaya ve kavuşmamaya teşnedir .Allah’ın aşkını da zincire teşbih etmektedir. Yani boynuna geçen zencirden memnundur aslında . Taka geldi, taka gider dizelerindeki akıcılık gönüllü kulluğu çok güzel anlatır .Yukarıda ..”çeke geldi, çeke gider”.. diye müzikaliteyi artıran bir havada söylenen dizler, dillerde akmaya ve gönlümüze Allah meşketmeye devam etmektedir .Burada bir hu hu nidaları ve tekrarları eksiktir .O da lafzen müridin ağzındadır .Kalben dillerindedir.
Bursa’da Emir Sultan’ın kapısına dayanan Eşrefoğlu, daha fazla ilim öğensin diye Hacı Bayram Veli’ye gönderilir . Emir Sultan’daki mütevazılığa bakar mısınız? Daha çok ilim için arkadaşına sufî gönderiyor. Biribirinin doktora talebelerine çelme ve engel ayakları çeken modern zaman akademisyenlerine küpe olsun ! Nerden nereye… Bizans oyunlarıyla yanan benim üniversitelerim! Şiirin üçüncü ve son dörtlüğünde Eşrefoğlu şöyle söyler: “Ârifler durur sözünde / Gayri görünmez gözüne / Eşrefoğlu yar yüzüne / Baka geldi baka gider.” Mısralarıyla sevgilisi ve rehberi olan Allah’a olan aşkını ,ondan başkası ve gayrisi bana görünmez diyerek anlatmaktadır .Bir sufî için de bundan başkası olamaz . Sevgili Allah’tır .Allah’ın güzel cemalini görmek ve onu yar olarak tanımak müride pek yakışır. Baka geldi baka gider nakaratları yukarıdaki geldi geldi redifleriyel birlikte çok güzel bir toplm mana vermektedir. Gide gide Allah’ a ulaşan bir velî kişilik Eşrefoğlu . Allah onun gibi sufilerden ve aşık mutasavvıflardan razı olsun . Gönül dünyamızı çevirmeye ve ilm-i dine hizmete devam etmekteler.
İlk olarak “Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor” albümünde dinlediğim, Âşık Daimi tarafından derlenmiş pek hoş bir Alevi-Bektaşi deyişi olan başlığa çektiğim dizeler; aslında bir Alevi-Bektaşi dedesi Hasan Dede’nin nefesinden kaynaklanmaktadır. Başka bir şairin dizeleridir. Eşrefoğlu Rûmî’yle çağdaş olmayan, Kırıkkaleli bir halk ozanın dizeleridir. Fakat bana kaynaklık eden türkü Ahmet Yurt dedenin okumasıyla bana ilham olarak Eşrefoğlu Rumî’yi çağrıştırmıştır. Başka bir şair mısraıyla , bir başka ozanı anlatmak ne güzel? Sonuç da ikisi de Eşrefoğlu ! Yazar belleği böyle sofistike ne de olsa….
“Eşrefoğlu’ndan al haberi” adıyla farklı bir yaşamın öyksünü anlatan bir yazıya dönüşen bu satırları, bu güzel dizeleri ve maneviyatı bize bahşeden Eşrefoğullarına da takdim ediyorum . Sonuç da iki ozan da bu coğrafyanın sesi ve dili olmuşlar.Eşrefoğlu Rûmî’nin güzel bir dörtlüğüyle tamlayalım: “Aşk denizi derin olur /Yüz bin yüzgeçler boğulur / Kenarı yok bu denizin /Çıkam deyu sorma sakın.” Aşk denizine giren , bu denizde yok olmayı ve Allah’a kavuşmayı göze alacak diyor ozan . Vesselam. Bu denize aday olan yüreklere duyurulur. Öyle kolay değil sufîlik !
Günü sözü:”İyiliği sadece iyilik olmasın için yapmalısınız.” Balzac
İsa Çolaker
Eşrefoğlu Rumî , Anadolu’yu dönüştüren erenlerin önde gelenlerindendir. Pîr-i Eşrefiyye’dir. Hacı Bayram Veli’nin talebesi olduğunda alimdir.Yunus ‘ un takipçisi olan üstat , Timur saldırılarına karşı Anadolu ‘ yu savunan manevi bir kişiliktir . Arkadaşı Niyazi Mısrî ile birlikte Anadolu Türkçesini kuranlardandır desek yeridir. Sevdiğim tasavvuf şiirleriyle , halkımızı İslam’ a ve Müslümanlığa bağlayan idealist bir ermiş yapısı da vardır.
İznik , Ankara , Konya ,Hama gibi dönemin kutup şehirlerinde sufi hizmetleri veren usta mutasavvıf , adım adım Anadolu ‘ yu İslamla müşerref kılacak bir alt yapıyı tesis etmiştir. İznik doğumlu olan ozan , İznikî diye de anılır. İlim medreselerinde sohbetleriyle tanınan alim ve fazıl bir kişilik olan Eşrefoğlu, ilahi ve bestelenmiş şiirleriyle söz üstatlarının namelerine ortak olmuştur .Yunus’un 15.y.y.daki takipçisi Eşrefoğlu ‘dur.
Divanı , Müzekkin Nüfus’u , Menakıpnamesi vardır. Fatih’in ısrarla ve kılık değiştirerek yanına geldiği ve tarikat hizmetine girmeye çalıştığına dair söylentiler mevcuttur. Uzun ve verimli bir ömrü olmuştur. Kendi adıma şiirlerinden çok etkilendiğim sufî ozanlardan biridir. Anadolu bu ardıl ve sıralı ozanlara sahip olmasaydı , Timur vandalizmine teslim olurdu diye düşünüyorum . Açık saldırgan Timur hamlelerine karşı , sufist bir dille İslamı ve Türkçeyi koruyan üstatlarda biri ve en önemlisi de Eşrefoğlu’dur.
“Aşkın odu ciğerimi / Yaka geldi yaka gider /Garip başım bu sevdayı /Çeke geldi çeke gider .” diyerek Allah aşkından duyduğu hazzı açık ve net bir şekilde bildiren sufi, İslam’a aç gönüllere şiirle yaklaşmayı ve kazanmayı bilmiştir. İlahi aşkı böyle sade ve güçlü bir Türkçeyle anlatan ozan , bugün bile anlaşılmaya ve tarikat meşklerinde dillerde dönmeye devam etmektedir. Dörtlüğün devamında : “ Firkat kar etti canıma /Gelsin aşıklar yanıma / Aşk zencirin dost boynuma / Taka geldi taka gider .” dizeleriyle ,Allahtan ayrı geçirdiği dünya günlerine ve kavuşamamaya hayıflanmaktadır. Sufî gönlü Allah’ı aramaya ve kavuşmamaya teşnedir .Allah’ın aşkını da zincire teşbih etmektedir. Yani boynuna geçen zencirden memnundur aslında . Taka geldi, taka gider dizelerindeki akıcılık gönüllü kulluğu çok güzel anlatır .Yukarıda ..”çeke geldi, çeke gider”.. diye müzikaliteyi artıran bir havada söylenen dizler, dillerde akmaya ve gönlümüze Allah meşketmeye devam etmektedir .Burada bir hu hu nidaları ve tekrarları eksiktir .O da lafzen müridin ağzındadır .Kalben dillerindedir.
Bursa’da Emir Sultan’ın kapısına dayanan Eşrefoğlu, daha fazla ilim öğensin diye Hacı Bayram Veli’ye gönderilir . Emir Sultan’daki mütevazılığa bakar mısınız? Daha çok ilim için arkadaşına sufî gönderiyor. Biribirinin doktora talebelerine çelme ve engel ayakları çeken modern zaman akademisyenlerine küpe olsun ! Nerden nereye… Bizans oyunlarıyla yanan benim üniversitelerim! Şiirin üçüncü ve son dörtlüğünde Eşrefoğlu şöyle söyler: “Ârifler durur sözünde / Gayri görünmez gözüne / Eşrefoğlu yar yüzüne / Baka geldi baka gider.” Mısralarıyla sevgilisi ve rehberi olan Allah’a olan aşkını ,ondan başkası ve gayrisi bana görünmez diyerek anlatmaktadır .Bir sufî için de bundan başkası olamaz . Sevgili Allah’tır .Allah’ın güzel cemalini görmek ve onu yar olarak tanımak müride pek yakışır. Baka geldi baka gider nakaratları yukarıdaki geldi geldi redifleriyel birlikte çok güzel bir toplm mana vermektedir. Gide gide Allah’ a ulaşan bir velî kişilik Eşrefoğlu . Allah onun gibi sufilerden ve aşık mutasavvıflardan razı olsun . Gönül dünyamızı çevirmeye ve ilm-i dine hizmete devam etmekteler.
İlk olarak “Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor” albümünde dinlediğim, Âşık Daimi tarafından derlenmiş pek hoş bir Alevi-Bektaşi deyişi olan başlığa çektiğim dizeler; aslında bir Alevi-Bektaşi dedesi Hasan Dede’nin nefesinden kaynaklanmaktadır. Başka bir şairin dizeleridir. Eşrefoğlu Rûmî’yle çağdaş olmayan, Kırıkkaleli bir halk ozanın dizeleridir. Fakat bana kaynaklık eden türkü Ahmet Yurt dedenin okumasıyla bana ilham olarak Eşrefoğlu Rumî’yi çağrıştırmıştır. Başka bir şair mısraıyla , bir başka ozanı anlatmak ne güzel? Sonuç da ikisi de Eşrefoğlu ! Yazar belleği böyle sofistike ne de olsa….
“Eşrefoğlu’ndan al haberi” adıyla farklı bir yaşamın öyksünü anlatan bir yazıya dönüşen bu satırları, bu güzel dizeleri ve maneviyatı bize bahşeden Eşrefoğullarına da takdim ediyorum . Sonuç da iki ozan da bu coğrafyanın sesi ve dili olmuşlar.Eşrefoğlu Rûmî’nin güzel bir dörtlüğüyle tamlayalım: “Aşk denizi derin olur /Yüz bin yüzgeçler boğulur / Kenarı yok bu denizin /Çıkam deyu sorma sakın.” Aşk denizine giren , bu denizde yok olmayı ve Allah’a kavuşmayı göze alacak diyor ozan . Vesselam. Bu denize aday olan yüreklere duyurulur. Öyle kolay değil sufîlik !
Günü sözü:”İyiliği sadece iyilik olmasın için yapmalısınız.” Balzac
İsa Çolaker