Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / GEZER BİR DERVİŞ :İSMAİL SİRACÜDDİN ŞİRVANÎ

GEZER BİR DERVİŞ :İSMAİL SİRACÜDDİN ŞİRVANÎ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                Amasya , bir çok tarikata ve veli şaire yoldaşlık etmiş bir şehirdir . Doksan dokuz evliyası olduğu rivayet edilen , ama , yüze tamamlansaydı ‘peygamber’ gelirdi söylencesi olan bir yerdir ! Bu kadar eski ve köklü bir İslam geleneği olan şehrin ; meşhur , meşayih , meşahirlerini konuşmakta yarar vardır . Kültür kotları eski olan yerlerin , teşhir unsurları da fazla olur . Şehirlere anlam katan insan ve mekan unsurlarını konuşmak ve yazmak da bizim görevimizdir . Fırsat oldukça ve şehri gezdikçe , bunları yazmaya ve hasbihal etmeye devam edeceğiz .Üzerinde konuşacağımız önemli bir kişilik , İsmail Siracüddin Şirvanî hazretleridir .

Amasya Meşahirleri adlı çalışmasında Osman Fevzi Olcay şöyle demektedir : İsmail Siracüddin Şirvanî ; Şirvân vilâyetinin Şemâhî kasabasına bağlı Kerdemir köyünde 1782 (H.1197) senesinde doğdu. Tahsil çağına ulaşınca, Şemâhî kasabasında bulunan âlimlerden Baba Efendinin talebelerinden olan Muhammed Nûrî Efendiden , ilk tahsiline başlayıp , Molla Câmî’nin Kâfiye Şerhi’ne kadar okudu . 1800 (H.1215) senesinde Erzincan’a gidip, oradaki âlimlerden Evliyâzâde Abdurrahmân Efendiden ders gördü ve derslerinde tahsilini tamamlayıp , icâzet aldı. Bundan sonra Tokat’a gitti . Bir sene kaldıktan sonra Bağdât’a gitti. Bağdât’ta Süleymâniye’de Mervezî Yahyâ Efendi ve İbn-i Âdem adındaki âlimlerden hadîs ve riyâziye ilmini öğrendi. 1220 senesinde Anadolu’ya , Burdur’a giderek bir müddet de orada fıkıh ilmi öğrendi. Bu tahsil hayatından sonra Şirvan’a dönüp köyüne yerleşti. Yedi sene ilim öğretmekle meşgul oldu. Daha sonra hacca gitti. 1813 senesinde İstanbul’a dönüp yerleşti.

İlim öğrenmek için yaptığı bütün bu çalışmalar ve seyahatlerden sonra ; kendisini tasavvufta yetiştirecek bir mürşîd-i kamil  olan Abdullah-ı Dehlevî hazretlerine talebe olmak  için , Hindistan’a gitmeye karar verdi. Yola çıkıp Basra’ya kadar gitti. Yolculuğu sırasında Abdullah-ı Dehlevî hazretleri, manevî bir işaretle ona en meşhur talebesi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine gitmesini bildirdi. Bunun üzerine Hindistan yolculuğundan dönüp , Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin huzûruna giderek ona talebe oldu. 1817 senesinde icâzet ve emir verilmesi üzerine Şirvan’a döndü. Dokuz sene Şirvan’da kaldı. Rusların Şirvan’ı istilâsı üzerine , Ahıska’ya gitti. İki sene de orada kaldı. Ahıska da işgal edilince , 1828 senesinde Amasya’ya gidip dört sene kaldıktan sonra Sivas’a gitti. Dokuz sene de Sivas’ta kaldı. Sonra tekrar Amasya’ya döndü. Ömrünün son zamanlarını Amasya’da geçiren ve burada 1847 (H.1264) senesinde çıkan koleradan  vefat etti. .

Türbesi , Amasya Şamlar mahallesinin üst tarafındadır. Türbeyi ve müştemilatını görünce , büyük evliyanın ruhanî havasını daha iyi anlıyorsunuz . Amasya insanın akar bir çeşme vesilesiyle çok ziyaret ettiği alan , günümüzde de en çok ziyaretçi alan türbelerden biridir . Şamlar Türbesi adıyla anılan türbedeki diğer kabirler; oğlu eski İstanbul kadısı Seyyit Ahmet Hulûsi Efendi ile damadı Hacı İsa Rûhİ Efendi ‘ye aittir. Mezarların kitabeleri oldukça sağlam ve okunur haldedir . Amasya ‘ da ki sakalı şerifte buradaki mescittedir .İyi bir çevre düzenlemesi ve yanındaki mescitle insanımıza hizmet veren mekan , manevi ziyaretçilerini beklemeye devam etmektedir . Türbenin ahşap mimarisi beni ayrıca etkilemiştir . Kahve tonunda ve derunî bir havası olan türbe , Osmanlının yeşil tonunu da ayrı bir şekilde hissettirir .

İsmail Siracüddin Şirvanî aynı zaman da iyi bir şairdir . Zaten tersi de düşünülemezdi . Günün şartlarında dervişler , iyi bir sanat adamı da olmak zorundaydılar . Kendine has diliyle sade ve titiz metinler yazan derviş , şiirlerinde didaktik bir hava da tesis etmiştir . Günümüze kadar ulaşmış olan divançesinin bir bölümünden alıntıladığımız mısralar , onun şairliğinin ip uçlarını iyi anlatır . Dayanışmanın ve müslüman olmanın güzelliğini anlattığı dizeler , bugün daha bir ihtiyacımız olan kardeşliği ve biribirimizi sevmeyi öğütler :” Bu kara gün ki benim başıma behrengde gelüp / Hak nasib eylemesün kâfire ey bâd-ı sabâ / Lâle tek dâg-ı dil-i sîne-i sûzânımı gör / Vir haber sünbül-i sûsen-bere ey bâd-ı sabâ / Bu Muhammed iledür Seyyidi bî-yâdı helâk / ‘Arz kıl Ravza-i Peygambere ey bâd-ı sabâ” Amin denecek samimi mısralara imza atan sufi gönlü , bugün de onu sevmemize bir gerekçedir .

Kentlere medeniyet işaretlerini vuran abide şahsiyetleri tanıtmayı kendine borç bilen birisi olarak , Amasya ‘ ya mührünü vuran meşayih , meşahir ve meşhurları anlamaya ve konuşmaya devam edeceğiz . İsmail Siracüddin Şirvanî ,bir başlangıç yazısı oldu . Şehirlere ruhunu veren adamların , anılmaya ve anlaşılmaya hakları olduğunu düşünüyorum . Bu şahsiyetler vatanın da işaret fişekleridir . Çünkü kültürün bir ayağı da yerin altındadır . Havasını soluyup , suyunu içtiğimiz vatan toprağını koruyan manevi önderleri yeni kuşak nesillere tanıtmakta yarar var . Böyle bir kişilik olan İsmail Siracüddin Şirvanî hazretlerinin türbesi ziyareti ve duanızı beklemektedir . Haydi , Anadolu ‘yu yurt yapan şahsiyetlere olan dua ve minnet borcumuzu ödemeye . Durmak yok . Evladı fatihandan beklenen budur .

Günün kitabı : Ahmet Güner Sayar , Abdulbaki Gölpınarlı , Biyografi , Ötüken Yay .

 

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*