Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / GÖZÜNAYDIN AYASOFYA

GÖZÜNAYDIN AYASOFYA

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                Mekanlara özgünlük katan şey, yüklendiği tarihsel misyondur. Amasya’daki Sultan Bayezit Camisi gibi, Ayasofya Camisi de bir misyona sahiptir.Ayasofya,sadece bir cami değildir. Doğu Roma İmparatoru Fatih’in fetih sembolüdür. Bayezit Camii nasıl selatin camisiyse, Ayasofya Camisi de fethin anahtar mekanıdır.Gençliğimiz Ayasofya açılacak, zincirler kırılacak sloganıyla geçti. Demek ki Ayasofya, tarihsel bir değere sahipti.Ayak oyunlarıyla ve sahte bir imzayla kapatılan Ayasofya, açık bir öneri ve duruşla yeniden aslına rücu ettirildi. Vakfiyesine uygun bir hale getirilen Ayasofya, vicdanlardaki yerini almıştır. Ayasofya üzerine neler yapılmadı ki; şiirler, denemeler, hitabeler, mitingler. Tümü onun ruhuna uygun hale getirilmesi için yapıldı. Bugün yaşadıklarımız, işin sonuç kısmıdır.

Ayasofya için yüreği çarpan insanların başında Yahya Kemal Beyatlı gelir.İstanbul ve tarihi mekanları üzerine onlarca yazı yazmış olan usta, bir gün gezerken, bir ezan sesi duyar ve durur:” “Gezintilerimde bir hakikat keşfettim.Bu devletin iki mânevi temeli vardır: Birisi, Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hâlâ okunuyor! Diğeri, Yavuz Sultan Selim’in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hâlâ okunuyor! Duymuyor musunuz, yine ezan okunuyor!”der.Tarihe ve devletine büyük bir iştiyakla bağlı olan usta, aslında birinci Cumhuriyetin nasıl olması gerektiğini de anlatmıştır.Teori de pratiğe uymuş mu, o ayrı bir konu? Müze yapılarak dinden arındırılan Cami, tekrar ruhuna döndürülmüştür. Bugün yapılan budur.

Ayasofya Camisi mütedeyyin insanlar için bir hüzün vesilesi olmuştur. Kapalı olması ve açılamaması ayrı bir tartışma konusu olmuştur. Halide Edip Adıvar, meşhur İstanbul Kara Cuma mitingini bu iki cami (Sultan Ahmet Ve Ayasofya Camileri) arasında gerçekleştirmiştir. Bunu bilerek yapmıştır. Ayasofya Camisi kılıç hakkı  olduğu kadar, bizim için bir özgürlük meselesidir.Anadolu’daki dayaşkanlarmızdan birisi de Ayasofya camisidir. Onun hür olması lazımdı, oldu da. Mescidi Aksa’yı müze yapmaya çalışan evanjelist kafayla, Ayasofya müze kalsın diyen kafa aynı çanaktan beslenmektedir. Üstad Hüseyin Nihal Atsız’a sorarlar: Dünyada en çok ne olmak istersin? Ayasofya Camisinde imam olayım yeter der. Rahmetli üstad, meselenin önemini bu veciz sözüyle anlatmıştır.

Kapalı Ayasofya, her zaman şiire konu olmuştur. Şiir vicdandır, haysiyettir, direniştir, haktır, hukuktur derken anlatılmak istenen bir duruştur.Ayasofya duruşu olan şairlerimiz vardır. Bunların başında Necip Fazıl Kısakürek gelir. Şiirini davasına veren usta, Ayasofya camisi konusunda epey şeyler söylemiştir.En ateşli hitabeleri, konferansları yapan odur. “Ayasofya açılmalıdır..Türk’ün kapanış bahtıyla beraber açılmalıdır. Yalnız manayı anlasak yalnız onu yerine getirebilsek. Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatlar kendi kendisine açılır. Kendi öz evimizde ruh ve mukaddesat odamız Ayasofya budur!” diyen Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Ayasofya’ya ayrı bir başlık açar.Üstadın Büyük Doğu dergisinde kapak yaptığı  Ayasofya Camisi, zincirlerini kırmış ve Müslüman-Türkün has camisi olmuştur. Rahat uyu üstadım.

Modern şiirimizin kudretli ozanlarından Nazım Hikmet de, Ayasofya Camisi konusunda şiir kaleme almıştır.Eski ve gençlik şiirlerinden olan metin, epey zaman gizli tutulmuştur! Akdeniz şiiri gibi..857 başlıklı şiir, oldukça yüklü duygularla doludur.857 hesabının ebced hesabı karşılığı belde-i tayyibe’dir.O da İstanbul’un fethini gösterir. Ne güzel bir söz ve kelime oyunu.Nazım’a yakışan da bu yerlilik olmalıdır. “İslam’ın beklediği en şerefli gündür bu/Rum Konstantiniyye’si oldu Türk İstanbul’u

 

Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi/Türk’ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi” diyen Nazım, tıpkı Yahya Kemal gibi, Türk ve Müslüman İstanbu’la vurgu yapmaktadır.Konstantiniyye özlemi çekenlerin dili kopsun!Rum Konstantiniyye’si, oldu Türk İstanbul diyen Nazım, görülür bir duruşa imza atar.Evet, bugün Ayasofya’nın çektiği zulüm bitti Nazım usta.

“Mahzun Ayasofya! Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle, Fatih’in devrini bir nebzecik olsun söyle! Beş vakit loşluğunda saf saftık, Davetin vardı dün ezanlarda, Seni ey mabedim utansınlar, Kapayanlar da, açmayanlar da!… diye söylenen Arif Nihat Asya, Ayasofya’nın boynu bükük halini en iyi resmeden şairimizdir. Mahzun camimiz üzerine değişik şiirleri kaleme alan ustadır.Ayasofya şiiri yazdı diye idamla yargılanan rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’yi de unutmayalaım.Adaleti kız ismi anlayanların kulakları çınlasın!Tek Parti faşizmi böyle birşeydi. Ona da birinci Cumhuriyet diyoruz.Ayasofya!nın tekrar ibadete açılması üçüncü Cumhuriyeti başlatmıştır.”Bu olacak Ayasofya,/Bu muhakkak olacak…/İkinci bir fetih, yine bir ba’sü ba’delmevt…/Bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,/Ayasofya, belki yarından da yakın!…”diyen Osman Yüksel usta ileri görüşlü bir adammış.O gün, bugündür usta.Rahat uyu, Ayasofya Camisi açıldı. Zulüm bitti.Haydin salaha.

isa çolaker

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*