Son Haberler
Anasayfa / atölye / HELGA HİKAYESİ İNCELEMESİ

HELGA HİKAYESİ İNCELEMESİ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

HELGA

“ Bıraktığım notta belirttiğim gibi arabanıza istemeyerek vurdum. Dalgınlık işte… Halbuki, üç yıldır hiç kaza yapmamıştım. Ne yapalım, oldu bir kere… Eve gelince “opel!” servisine telefon ettim. Ezilen çamurluğu iki saat içinde değiştirebilecekler. Kendiniz yaptırmak isterseniz, işçilik dahil, neye malolacağını öğrendim. Paranız hazır…”

Emre, oynanan oyundan habersizdi. Tamirci arkadaşına daha ucuz yaptırabileceğini düşünerek “kendim yaptırayım” dedi.

Helga, senaryo gereği parayı çıkarıp vermedi. Önce ikramda bulunmalıydı. Sigaradan sonra elmalı pasta, meyve suyu getirdi. Şark’a ve Şarkılara karşı duyduğu büyük ilgiden söz açtı. Türkler hakkında sorular sormaya başladı. Bir ara “ bak unutuyordum ” dedi, çıkardı parayı verdi. Hemen ardından Türkler’de eş seçiminin nasıl yapıldığını sordu.

Emre, görgülü, kültürlü bir gençti. Parayı aldım diye sorulmuş bir soruyu cevapsız bırakıp kalkamazdı. Üstelik ilgi duyan her yabancıya, Türkiye ve Türk kültürü hakkında bilgi vermeyi milli bir görev sayıyordu. Türkler’de eş seçimini oldukça ayrıntılı anlattı. Buradan Türkler’de aile yapısına geçti. Eş seçiminde olduğu gibi yine Müslümanlık öncesindeki, Müslümanlığı kabulden sonraki ve Batı tesirindeki Türk aile yapısını belirgin özellikleriyle anlattı. Sözü noktalayıp kalkmak için izin isteyeceği sıra yeni bir soru daha geldi: Batı tesirindeki Türk toplumunda cinsel hayat…

Helga rolünü iyi oynuyordu.

Bir yandan Şark’ın köklü bir toplumu hakkında bilgi edinirken, diğer yandan Emre’nin uyuyan duygularını uyandırmaya çalışıyordu. Şarkıların çekingen ve cazibeli olduklarını üniversiteli birkaç kız arkadaşından duymuştu. Küçük fırsatları iyi değerlendirmeli, onunla yatmak istediğini ürkütmeden sezdirmeliydi. Senaryo böyle gerektiriyordu.

Emre cinsel hayat konusunu biraz çekingen anlattı. Anlatırken yüzü hafifçe kızardı. İşte bu, Helga için değerlendirilmesi gereken güzel bir fırsattı. Hemen yerinden kalkıp yanına oturdu. Hiç çekinmeden elini tuttu.

(“ Elini tuttum. Eli ateş gibiydi. “ Ne kadar çekingensiniz “ dedim. “ Bir şarklı da olsa, iki üniversiteli genç her konuda rahatça konuşabilmeli değil mi? “ Gözlerinin içine teslimiyete hazır olduğumu hissettirecek  şekilde bıraktım. Hiç oralı olmadı. Kalkıp gitmeyi düşündüğü belliydi. “ Size evimi gezdireyim “ dedim. Eminim, istemeye istemeye kabul etti. Oturma odamı görmüştü. Mutfağımı, banyomu, tuvaletimi gösterdim. Beğendi. Eşyalarımın güzelliğini övdü. Zevk sahibi olduğumu, söyledi.   En son yatak odama götürdüm. Yatağın üzerine sere serpe uzanıp bir süre konuşmadan yüzüne baktım. Bu hareketimin “ Sen de gel “ demekten başka bir anlamı olabilir miydi? Bir erkek. “)

Bir erkek mi? …

Helga’nın  düşünce zinciri koptu.

Galiba bulmuştu.

Doğruca yatak odasına koştu. Büyük aynada yüzüne yakından baktı. Sonra geri çekilip kendini bir bütün olarak seyretmeye başladı. Bir taraftan da üniversitenin çekik gözlü, sıska, çirkin kızlarını düşündü. Aynadaki Helga’ya göz kırptı. “ Buldum “ dedi. “ Bana hayır diyen bir erkek, erkek değildir… “

Bunu daha önce niçin düşünmediğini de buldu. Gözünü öfke bürüdüğü için; aklını ona hep iyi bir ders vermek veya verdirmek meşgul etmişti. Motosikletli arkadaşlarına dövdürtmeyi dahi düşündüğü Emre’ ye şimdi acıyordu. Mutlaka erkeklikten yoksundu. Böyle olmasa  genç ve güzel bir kızı yüzüstü bırakıp gidemezdi.

Helga rahatlamıştı.

Fakat yine de zihninde kocaman bir “ acaba “ duruyordu. Aklına telefon rehberi geldi. Aldı, aramaya başladı.

Merak ne kötü bir şeydi. Şarkıların çekingenliğine ve çekiciliğine dair duyulan bir iki çift söz… Sonra merak… dayanılmaz bir merak… Şarklı bir erkek bulup aşk kültürünü zenginleştirme isteği… Karar… Amaç tesbiti… Amaç doğrultusunda senaryo oluşturma…  Erkek seçimi… Soğukkanlılıkla senaryoyu uygulamaya geçiş… Kusursuz bir oyun… Fakat, yine debaşarısızlık… Bilmem ne kadar mark zarar… öfke sinir… Bu defa da merakın yön değiştirmesi… Emre erkeklik gücüne sahip miydi, değil miydi?

Rehberde Emre Selçuk ismini bulunca sevindi. Uzandı, telefonu kucağına aldı.

(… Numarayı çevirip merakla beklemeye başladım. Bir kahvede yahut üniversitede lokalinde, sıcacık bir zaman için buluşmamızın mümkün olup olmadığını soracaktım. Telefonu, Türkçe konuşan, üç dört yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir kız çocuğu açtı. Sonra annesi olmalı bir kadın aldı. Güzel almanca konuşuyordu. “  Emre, Selçuk Bey’in evi mi? “ diye sordum. “ Evet “ dedi. “ Ben hanımıyım, buyurun; “ Telefonu kapattım…)

Keşke telefon etmeseydi.

Emre’yi yargılamış erkeklikten yoksunluğa mahkum etmişti. Keşke öylece bıraksaydı. Hatırladıkça acısa, konuyu hiç eşelemeseydi.

Telefonla araması hem yanlış düşündüğünü açığa çıkardı, hem de merakının kat kat artmasına sebep oldu. Erkeklikten yoksun olan bir adam en başta evlenmezdi. Halbuk,i Emre evliydi. Çocuğu bile vardı.

İşte bu noktada merak kördüğümü daha da büyüyordu. Erkeklik gücü yerinde ve cinsel hayatı ayrıntılarıyla bilen bir erkek Helga’yı nasıl yüzüstü bırakıp gidebilirdi? Bırakıp gitmişse ki gitmişti hangi sebeple, hangi irade gücüyle bunu yapabilmişti? Aşkta Şark tarzından çok, şimdi bunu merak ediyordu. Mutlaka öğrenmeliydi. Emre dışında kimseden öğrenemeyeceğine göre, onunla görüşme isteğinde ısrar etti.

Soğuk bir gün, onu üniversite lokalinde kahve içerken yakaladı. Vardı teklifsiz yanına oturdu. Selamdan, nasılsınız iyiyim gibi beylik sözlerden sonra, Emre misafiri için kahve getirmeye gitti. Helga bu arada sorup söyleyeceklerini yeniden düşündü.

Soğuk havalarda lokal her zamankinden kalabalık oluyordu. Sıcak içecek otomatlarının önleri de kalabalıktı. Bu yüzden Emre hayli geç döndü.

Getirdiği kahveyi nezaketle masaya bıraktı.

Helga memnuniyetle kahvesini karıştırdı. Peşpeşe iki yudum aldıktan sonra ellerini çenesi altında birleştirip gözlerini Emre’ye dikti. Emre Türk kahvesini anlatmanın hazırlığı içindeydi. Helga buna fırsat vermedi.

-Lütfen  bana sizin için en doğru olan cevapları veriniz, dedi. Ben yüzüne bakılmayacak kadar çirkin bir kız mıyım?

Emre böyle bir soru beklemiyordu. Biraz şaşırdı. Kastedilen çirkinliğin fiziki çirkinlik olduğunu düşündü.

-Hayır, dedi. Aksine çok güzelsiniz.

-Peki çekici değil miyim?

-Çekicisiniz.

-Arabanıza vurduğum gün sizden neler istediğimi sezdiremedim mi?

-Sezdirdiniz.

-Yani sizinle yatmak istediğimi anlamış mıydınız?

-Evet…

-O halde son soru: Niçin bırakıp gittiniz?… Şöyle sormak daha doğru olur: Bir erkek olarak sizinle yatmak istediğimi bile bile, nasıl bırakıp gidebildiniz?

Emre başını önüne eğdi.

Bunu Helga’ya nasıl anlatabilirdi ki?… Helga’nın  “ zina “ kelimesinin olsa olsa karşılığı “ aşk “ olabilirdi. “ Zina aşk değil, günahtır “ dese, gülerdi, saçma bulurdu. Fakat ille de bir şeyler söylemeliydi.

-Ben evli bir erkeğim, dedi. Bir de çocuğum var.

Helga hiçbir şey anlamadı. Sözün sonunu bekliyordu. Fakat Emre’nin söyleyeceği bu kadardı. Helga büyük bir hayretle sordu:

-Bu kadar mı?

-Evet, dedİ  Emre. Karıma ihanet edemezdim. Bizde böyledir…

Helga yirmi iki yıllık hayatının belki en büyük şaşkınlığı içindeydi. Açık mavi gözlerini sonuna kadar açmış, hiç kıpırdamadan Emre’nin yüzüne bakıyordu. Ne büyük saçmalıktı. Karısına, çocuğuna karşı hiçbir sorumluluğunu aksatmayacaktı ki… Karısı, çocuğu duymayacaktı bile. Aptallık bu. Delilikti…

Kahvesinden acele bir iki yudum daha aldı. Sonra fırladı ayağa kalktı.

-Siz delisiniz, dedi.

Gitti…

HİKÂYE İNCELEMESİ

1.ŞEKİL (DIŞ YAPI)

1.Hikâyenin Adı: Helga

2.Yazarın Adı: Osman Çeviksoy

3.Yazarın Yaşamı, Yaşadığı Dönem ve Eserleri:

1951 yılında Çorum’a bağlı Feruz Köyünde doğdu. Feruz Köyü İlkokulu’nu 1964’te, Çorum Eti Ortaokulu’nu 1968’de, Çorum İlköğretmen Okulu’nu 1971’de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü 1979’da, Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1988’de bitirdi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkçenin Eğitim ve Öğretimi Ana Bilim Dalında mastır derslerine (1990) devam etti. Hakkâri, Kalecik, Kırıkkale, Ayaş ve Ankara merkez ilçelerinde ilkokul öğretmenliği (1971–1981), Almanya’da (Türk işçi çocuklarına) Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri öğretmenliği (1981–87), Ankara Tevfik İleri (Merkez) İmam Hatip Lisesinde edebiyat öğretmenliği (1987–1990) yaptı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Türk Dili ve Edebiyatı program hazırlama ve kitap inceleme komisyonlarında (1990–1995) çalıştı. Sonra tekrar Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğine (1995–2004) döndü. Aynı göreve Ankara Hasan Ali Yücel Anadolu Öğretmen Lisesi’nde (2004–2006) devam etti. Temmuz 2006’da emekli oldu. Evli, iki çocuk ve bir torun sahibidir.

İlk şiiri 1968’de Bab-ı Âli’de Sabah gazetesinde basıldı. Şiir, roman ve Hikâyelerini Çorum Ekspres (1968–1975), Yeni Tanin, Eğitim Alanı, Yeni Devir (1975–1978), Gerçek, Hisar, Millî Kültür, Divan, Millî Eğitim ve Kültür, Doğuş Edebiyat, Türk Edebiyatı, Töre, Türk Yurdu, Dolunay, Oluş, İlkyaz, Türkiye, Millî Eğitim (1978–1996), Edebiyat Otağı, Kardeş Kalemler, Hâle, Berceste (2007–2008) dergi ve gazetelerinde yayınladı. 1982’den itibaren hikaye ve romanlarını kitaplaştırdı. Bir Mavi Duman adlı hikâyesi Hasret adıyla televizyon ve video filmi oldu. Başıma Dağlar Düştü adlı romanı radyo oyunu (beş bölümlük, arkası yarın) oldu.

Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Avrasya Yazarlar Birliği üyesidir.

ÖDÜLLERİ
1.Töre Dergisi Hikâye Yarışması Mansiyon Ödülü
2.Gerçek Dergisi Dede Korkut Hikâye Yarışması Üçüncülük Ödülü
3.Yeni Düşünce Dergisi Hikâye Yarışması Birincilik Ödülü
4.1981 yılı Kültür Bakanlığı “100. Yıl” yarışmalarında Beyaz Yürüyüş adlı kitabıyla öykü dalında birincilik ödülü.
5.1985 yılında Duvarın Öte Yanı adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikâyecisi Ödülü.
6.1994 yılında Sana Seni Anlatmak adlı kitabıyla MEB İkincilik Ödülü.

ESERLERİ
Hikâye Kitapları:     

1. Beyaz Yürüyüş (1982)
2. Tutuklu Yürek (1982)
3. Ağlamak Yasak (1984)
4. Duvarın Öte Yanı (1985)
5. Kar Yağar Gül Üstüne (1986)
6. Derdimi Gül Eyledim (1989)7. Geriye Hüzün Kalır (1990)
8. Sana Seni Anlatmak (1994)
9. Aklıma Yıldız Düştü (baskıda)

Romanları:

1. Başıma Dağlar Düştü (1994)
2. Ömrümüz Gurbet (2008)

İlk Gençlik Hikâye Kitapları:        
1. Büyüyorsun Yavrucuğum (2004)
2. Bir Çağ Masalı (2004)
3. Babalar Oğullar (2004)
4. Sarı Mantolu Kız (2004)

Radyo oyunu:          

Kartal Yuvası (1992)

Ders kitapları:
(Ethem BARAN’la birlikte) Liseler için, Türk Dili ve Edebiyatı,
Edebiyat 1,2,3,
Kompozisyon 1, 2, 3,
Edebî Metinler 1, 2,
Güzel Konuşma ve Yazma.

 

2.MUHTEVA

1.Tema: Kültür

2.Konu: Kültür farklılığı

3.Ana Düşünce: Kültür bir yaşam tarzıdır ve toplumdan topluma farklılık göstermektedir.

4.Tez, Mesaj, İleti: Aşk kavramı, kültürel yaşamın ve din faktörünün etkisiyle toplumdan topluma farklı farklı algılanmaktadır.

 

 

5.Özet:

Helga adında bir bayan, kaza ile istemeyerek Emre adında bir kişinin arabasının çamurluğunu kırmıştır.Arabanın masrafını ödemek için Emre ile bir araya gelmiştir.Helga, Emre’nin çekingen ve utangaç yapısından faydalanıp Emre’yi kendisine ayarlamaya çalışmıştır.Emre’ye Türk kültürü ve Türklerde eş seçiminden bahsetmesini istemiştir.Emre sorulan sorulara içtenlikle cevap vermiştir.Helga, Emre’ye âşıktır ve kendisiyle sevgili olmak için elinden gelen kurnazlıkları ve yapmacık davranışları sergilemektedir.Emre ise evli ve çocuk babası olduğu için Helga’ya soğuk ve mesafeli davranmaktadır.Helga, Emre’nin kendisine olan soğuk davranışlarını kendi fiziksel güzelliğine bağlamaya çalışmıştır.Daha sonra Emre’nin evini aramıştır ve evli bir çocuk babası olduğunu öğrenmiştir.Helga, Emre’yi tesadüfen bir üniversite lokalinde kahve içerken yakalamıştır.Kendisine olan soğuk davranışlarının sebebini izah etmesini istemiştir.Emre ise evli ve bir çocuk babası olduğu için,eşini aldatamayacağı için,aralarında kültür farklılığı olduğu için soğuk davrandığını ve kendisinin fiziki güzelliğiyle alakası olmadığını dile getirmiştir.Helga kendi bildiğini okumuştur ve siz delisiniz diyerek çekip gitmiştir.

6.Hikâyenin Türü: Olay hikâyesi

7.Olaylar:

Helga’nın istemeyerek kaza ile Emre’nin arabasının çamurluğunu kırması

Helga’nın Emre’den hoşlanması

Emre’nin evini arayarak evli ve bir çocuk babası olduğunu öğrenmesi

Emre ile bir üniversite lokalinde tesadüfen karşılaşması ve ayrılması

8.Kişiler ve Karakterler:

Helga: Kurnaz, gözü açık bir kişiliğe sahiptir.Menfaatleri için elinden geleni yapmaktadır.Emre’ye âşıktır ve karşılıksız bir duygu beslemektedir.

Emre: Utangaç, çekingen bir kişiliğe sahiptir.Bilgili,görgülü,kültürlü bir gençtir.

Emre’nin Eşi ve Çocuğu

9.İnsan İlişkileri:

Helga, Emre’ye karşılıksız bir aşk beslemiştir.Emre ise evli bir çocuk babası olduğundan ve kültürel farklılıklardan dolayı soğuk ve mesafeli davranmaktadır.

10.Zaman:Hikâyede belli bir zaman dilimi yoktur.

11.Mekan(Ütopik,Soyut): Gerçekte var olan mekanlara yer verilmiştir.Örnek: üniversite lokali,ev gibi vb.

 

12.Dil-Üslup: 

Hikâyede sade, açık, yalın, anlaşılır bir dil kullanılmıştır.Devrik cümlelere yer verilmemiştir.Hikayede cümleler daha çok di’li geçmiş zaman ekiyle kurulmuştur.Örnek:keşke telefon etmeseydi, galiba bulmuştu,Helga rolünü iyi oynuyordu gibi vb.Soru ve diyalog cümlelerine de yer verilmiştir.Örnek: Bir erkek mi? peki çekici değil miyim?çekicisiniz gibi vb.Cümleler kısa ve anlaşılır bir şekilde kurulmuştur.

13.Dil Sapmaları (Küfür,Yergi): Erkeklik, yatmak, erkeklik gücü

14.Çevre: Kaza yeri,Helga’nın evi, Emre’nin evi, üniversite lokali

15.Hihâyenin ekolü,dönem açısından (klasik,romantik):

16.Hiâye üstüne okur düşüncesi:

Hikayede oldukça etkili ve halen işlevselliğini devam ettiren bir sorun olan kültür farklılığı ele alınmıştır ve somut bir şekilde ortaya konulmuştur.

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*