Üstat Cemil Meriç’in bir kitabının adı budur. Taraf olma konusunda köşeli düşünceleri olan üstat böyle söyler. Ben de böyle düşünüyorum. Gerçekten ışık doğudan gelir. Medeniyet üzerine epey retorik yapan usta, aslında zihinsel dünyasına da ışık tutmaktadır. Onun düşüncelerini tanımak için, kısa ve veciz şekilde belirttiği aforizmalara bakmakta fayda var. Günümüz insanı Meriç’i anlamakta zorlanıyorsa, bunda kabahat yazar da değil, onun kurduğu irfanî cümleleri hazmedemeyen okurdadır. Cemil Meriç ustanın yazdıkları ve polemikçi tarafı ortadadır. Bu nedenle söyledikleri ve yazdıklarından seçtiklerimle, bir Meriç denemesi kurmaya çaba göstereceğim.
Eserlerini üstat sağken okumuş birisi olarak, en son, röportajlarının toplandığı Cemil Meriç Konuşuyor’u okudum. Harika bir metinler toplamı olmuş. Ustanın konuşmaları da, en az yazdıkları kadar sarsıcı ve bütünsel. Cemil Meriç aydınlar konusuna epey kafa yormuş bir ustadır. Aydın olmak için, önce insan olmak gerekir diyen ustadır. Şiddeti savunan müstağripleri ilk aşağılayan odur. Avrupa’nın aydın anlayışının anarşizme çanak tuttuğunu söyleyen usta, Avrupanın farikası kavgadır, diyerek aydın despotizminin batı tandanslı olduğunu da anlatır. Düşüncelerini sade ve basit cümlelerle ama oldukça etkili kurmakta usta olan Meriç, maksadını kısa ve öz anlatmakta ileri bir duruş sergiler. Ona göre bizim aydınımız, batının yeniçerisidir. Hani şu devleti yıkan yeniçeri! Ne güzel ve anlamlı bir tespit. Bugün de çakma aydın Ahmet Şık, devlete seri katil demiyor mu? Evet. Tipik Abdullah Cevdet kafası.
Cemil Meriç’in kafa yorduğu bir diğer mesele de, edebiyat ve sanatla ilgili düşünceleridir. Özellikle batılı edebi türler ve çeşitleri üstüne pek kafa yormuştur. Ona göre çocuk milletler roman okur! Biz şiir sever bir milletiz der. Dil milletin hadisidir diyen usta, Türkçe’nin şık ve güzel konuşulmasına önem verir. Şiir milletlerin çocukluk dili diyerek de, romanla şiiri eşitler. Belki de böyledir! İnsan biraz da eğlenmek için edebiyat yapmaz mı? Roman, hikaye insanların zaafıdır diyen Cemil Meriç, aslında bizim roman acemiliğimize de ışık tutar. Çünkü Türk edebiyatçısı zaafı konuşmayı sevmez. İdeal olanı anlatmayı ve mahremiyete saygıyı esas alırız. Onun için bizde roman zayıftır. Usta denemeyi romandan daha çok sever, çünkü deneme biraz da hazırlıksız yazıdır. Roman biraz tafsilat ve kurmaca ister. Onun için Meriç, iyi bir deneme ustasıdır. Umrandan Uygarlığa, Bu Ülke vs.
Yaratış, mazinin birikmiş meyvesidir diyen usta, iflah olmaz Osmanlı hayranıdır. Ben de o tarafını çok severim. Ona göre Osmanlı bir hamle medeniyetidir. Osmanlı’nın medeniyetini inkar ederek bir yere varılamayacağını anlatır usta. Doğrudur. İyi bir Osmanlıca bilgisine sahip olmayı önerir ve öğretilmesi gerektiğini savunur. Şimdi Osmanlıca dersi varsa, belki de onun fikrinin tezahürüdür. Ne bilelim? Attila İlhan da bu düşüncedeydi. Tefekkürde gümrük olmaz diyen Meriç, batı karşısında ezilmeden, dik bir şekilde durmamızı savunur. Batıyı da inkar etmez. Onun sınıf medeniyeti olduğunu, dolayısıyla kavgaya dayandığını anlatır. Marksizm’inde buradan beslendiği eleştirisini yapar. İyi bir yabancı dil bilmeyi gerekli gören usta, batıyla temasın dille iyi olacağını da düşünür. Çeviri yoluyla gelen medeniyet, Tanzimat kafası gibi olur der.
Cemil Meriç tam bir dava adamıydı. Dava, bugünü düne bağlamaktır diyen usta, aslında dava sahibi olmanın ehemmiyetine vurgu yapar. Önce dünyaya soldan bakan, sonra da Müslüman dünyaya açılan üstat, tefekküre ve tezekküre çok önem verir. Eserlerini anlaşılmak kaygısıyla yazdığını anlatan usta, okunmayan eserin bir devası olmayacağına da inanır. Liberalizm, hür bir kümeste, hür bir tilki demektir diyerek, batıcı aydınların hastalığına gönderme yapar. Medeniyet elli yıllık maziyle olmaz, uzun bir geçmişle oluşur diyerek de, kökümüzü bilmenin gereğine atıf yapar. İnkarcı, asimilasyoncu kafaların batının çıkarlarına çalıştığına inanır.Tefekkür, tereddüttür diyen Meriç, batının şüpheciliğinin sağlıklı kısmına da önem verir. Biraz şüphe etmeden bilim üretmek de mümkün değildir. Burada savunduğu inkarcı şüphe değildir. İmanı çizen şüphe değildir. Tebessümle yapacağımız ilmî kuşkudur. Kısaca teknik şüphedir. Ona göre, en korkunç sağır, duymak istemeyendir.
Cemil Meriç okumalarımızı seri, peşpeşe yapmakta yarar var. Jurnal’den başlayarak, sırasıyla okuyalım. Çünkü her bir kitabı, diğerinin mütemmim cüzüdür. Yani bir kitabı, diğerini okumayı gerekli kılıyor. Kendisi de öyle yazmış zaten. Derya kuzusu kitapları sizi bekler, ey okur. O, her tasnif gerçeği zedeler düşüncesiyle, pek ayrıştırmayı ve parçalanmış düşüncelere sahip olmayı seven bir adam değildi. Tam bir münevverdi. İslam için en büyük fazilet itidaldir diyen usta, aynı zaman da iyi bir İslam müdafiiydi. Günün şartlarında Necip Fazıl Kısakürek’i ve Sezai Karakoç’u zayıf bulan usta, aslında günümüz tefekkürüne de onları kazandıran adamdır. Çünkü iki yazarımız da ondan fikren beslenmiştir. Sanat, güzeli çeşitli vasıtalarla ifade etmeye çalışan beşeri bir faaliyettir diyen Meriç’in mesajıyla bitirelim: Önce kelimeler üzerinde anlaşmalıyız.Evet, kelimelerin kardeşliğidir yaşamak.