Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / KÖR KAZMAYI VURMA

KÖR KAZMAYI VURMA

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

 

Yahya Kemal’in “Kör Kazma” başlıklı bir sohbet yazısı vardır. İstanbul’daki çarpık yapılaşmayı anlatan deneme , baştan başa şehirde yapılan tarih katliamını anlatır. Şehirlerimizde de yapılan da budur. Sevimsiz ve milli kültürümüze uymayan bir yapı mimarisidir gidiyor. Towerler, plazalar, gökdelenler ve yarı ‘kırma’ melez bina yapıları. En küçük Anadolu şehrinde bile avm ve plaza furyasıdır gidiyor. Medeniyetin görünür araçlarından biri , mimari ve yaşam alanlarının kurulumudur. Osmanlı mimarisi cami ve avlu mimarisidir diyorsak , onun ne kadar yerli ve milli bir yapısı olduğuna atıf vardır. Uygar insan önce yaşam alanlarını kendi örf ve adetine göre kurandır.

Edebiyatçılarımız mimarimizin yerli ve kimliğimize uygun olması için bir çok yazı yazmışlardır. Şehrin insanın ve belediyecilerin kaderine terk edilemeyeceğini anlatan Nihad Sami Banarlı :” Bir şehrin mimarisi onun bunun keyfine göre vücut bulamaz “ diyerek , tavrını şehrin iyi ve anlamlı kurulmasına göre ayarlamıştır. Bunları yıllar önce söyleyen ve estetik kaygılarını anlatan yazar gönlü , kentin ütopya ve hayallerle yaşatılabileceğini, bunun da ancak iyi mimari yapılarla kurulabileceğini söylemektedirler.

Bugün bir cami mimarimiz yoktur. Osmanlı bakiyesi bir milletin arabesk camilere ve çeşmelere teslim olması ne acı. Çatısı Özbek , içi Osmanlı , dışı batı mimarisi camilerde namaz kılmak ne acı?  Nerde hani Türk-İslam mimarisi cami ve avlularımız? Bir Allahın kulu da bunları yazmıyor ve anlatmıyor. Mimarlarımız bile , olamayan cami mimarimize katkı verecek işler yapmıyor. Varsa yoksa batı aşırması towerler ve plazalar. Sabahattin Eyüboğlu , Yeni Konut ve Psikoloji denemesinde : “Yeni konutun kişiliği yoktur “der. Bunu ta 36’larda söylemiş. Vay halimize ! Bugünleri görseydi , ne derdi üstat?

Ahmet Haşim ; Güvercin , Müstakbel Mimari , Piyade vb. denemelerinde sırf mimarimiz ve yozlaşması üzerinde durur. Yazıyı yazmama neden olan Yahya Kemal’ e ve onun şehre bakış açısına dönersek , Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiiri tam bir şehir ve mimari ütopyası anlatımı gibidir. Onun gözündeki mimariyi en iyi anlatan dizeler buradadır. Seçerek alıntılıyorum : “Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede / Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de /…Taşımış harcını gazileri, serdarıyla  / Taşı yenmiş nice bin iççisi, mimarıyle. “ Osmanlının fethe dayanan dünya görüşünü ve mimariye yansıyan Allah aşkını bu kadar güzel anlatan başka şair dizeleri yoktur. Mehmetçiğiyle birlikte cami yapan bir ordu ve Osmanlıyı en iyi anlatan Süleymaniye Camii mimarisi. Yahya Kemal’ deki İstanbul sevgisi, taşlara ve mimariye dize olarak yansımıştır.

Yahya Kemal daha Cumhuriyetin başlarında bunları söyler ve yazarken , daha ilginç tespitler de yapmıştır: “ Henüz şehirlerimizi milli bir surette telakki etmekten ve imar etmekten uzağız.” diyecek olan şair, bugünkü kentlerimizi ve mimarimizi görse ne derdi? Tam bir sükutu hayale uğrardı. Deniz Türküsü şiirinde : “ İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar “ diyen Y.Kemal ; şehre de hayalleriyle yaklaşmıştır. Aziz İstanbul’daki “Kör Kazma “ denemesindeki eleştirilerinde de İstanbul’a gelişigüzel vurulan inşaat kazmalarını ve restorasyonları bu sert ifadeyle eleştirmiştir. Kör kazma geldi Süleymaniye’nin silüetine dayandı. Cami görüntüsünün bozulduğunu Sn. Başbakan söyledi. Yahya Kemal’in kör kazması kentin içine daldı. Acaba buna Büyükşehir belediyesi niye izin verdi? O gökdelenlerin ucûbe haline ve Süleymaniye Camiine yan bakışlarına ne demeli? Hepsi kör kazma tezahürleri. Aklımıza ve şehirlerimize mukayyet ol Ya Rab.

Yahya Kemal’e göre: Mimari sadece geometri ya da hendeseden ibaret değildir. Şehrin mimarisi o şehrin ruhunu da yansıtmalıdır. Kişiliksiz konutlar üretmeye de başladık.Bir artı bir konut ne demek? Bir artı bir konutta misafir mi ağırlanır ? Yani misafirine gelme diyorsun. Bunu çizen ve üretenler  insana mı yatırım yapıyor? Aileye ve bir arada yaşama kültürüne dolaylı saldırı yok mu? Üstat Sezai Karakoç’un balkon şiiri de böyle bir itirazı içerir: “Gelecek zamanlarda / Ölüleri balkonlara gömecekler /…Alnından öpmeye gidiyorum / Evleri balkonsuz yapan mimarın.” Yaşamın kıyısında bir insan ve balkonlara hapsolmuş olmuş ömürler… Şair muhayyilesi ; balkonsuz ve cumbalı evleri , avlulu yaşamları özlüyor. Balkon şiirinin girişinde de , balkondan düşen çocukların ölümüyle mimari ilişkisi sorgulanır. Cumbasız ve korkuluksuz balkon yaşamının çocuğa olumsuz yansıması anlatılır. Belki de avluda oynayan çocuklar ölüm gerçeği ve kazayla daha geç karşılaşacaktı diyor.

Kör kazmanın yaşamı ve kenti yıkmasına izin vermemek , şehri imar etmek için , biraz daha insaf ve çevreye saygı diyorum. Kent yazıları yazmama vesile olan bilge mimar Turgut Cansever’ i de rahmet ve saygıyla anıyorum. Onun klasik sözüyle , şehir asla unutmaz . Kör kazmalara gerek duymadan , yeni yaşam alanları kurmak dileğiyle , sizi yine şehre emanet ediyorum. Onları sevelim ve kentlerimizi koruyalım. Onlar vatanın işaret taşlarıdır.
Günün sözü: “İnsan, dilinin altında gizlidir”.Hadis.
İsa Çolaker

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*