Mesele,Türkçemizin en çok sevdiğim kelimelerindendir. Olay, problem, halli gerekli iş, cevap bekleyen sorun gibi manaları olan kelime;ölüm kalım meselesi,hukuku meselesi gibi günlük kullanımlara da girer.Benim meselelerimse,sokağın da meseleleri olan yanlışlardır.Onun için “mesele de meseleymiş ha”, dedim!Bizim için mesele olan şeyler,toplum için de mesele olan şeylerdir.Çözülmeleri ya da halledilmeleri gerekir diye düşünüyorum.Mesele çıkarmak istemesem de,sizin de meseleniz olan şeyleri konuşup,yazmak istiyorum.Çözülen her meselenin problem olmaktan çıktığını da biliyorum.Sağlıklı toplumlar,meselelerini çözer.Çözülen mesele de,sorun olmaktan çıkar,toplumun bir kamburu halledilmiş olur.
İsmet Özel’in üç meselesi vardı.Medeniyet,teknik,yabancılaşma.Benim meselelerimse, toplumda vücut bulan olaylardır. Öngördüğüm birinci meselemiz,Allahtan çok paraya ve statüye sarılmamızdır.Kapitalizmin hakikat hali olan bu mesele,çok yakıcı ve sinsi bir halde toplumu sarmıştır.Aşk mı para mı dersiniz,para diyen bir milletimiz var.Oysa para gerçek ama,aşk da bir hakikattir.İkisi kıyas götürmez.Allahtan çok parayı seven bir kavim ıslah olmaz hastalıklara duçar olur.Paran kadar konuş,para meselesi,her şeyin bir fiyatı var lafazanlıkları,bu meselenin ciddiyetini anlatır.Ben de her meseleyi para çözemez diyenlerdenim.Ama kapitalistler bana gülüyorlar,biliyorum!
Toplumda gördüğüm ikinci yakıcı bir mesele de,Allahtan çok abd ve israil’den korkmaktır.Devlete tapan bir kafa böyle düşünür.Güçlü devlet,tapınılan devlettir.abd ve israil halkı da güçlü devletlerine taparlar.Oysa devlet de Allahtan büyük değildir.Milleti sevmek tamam ama,devleti Allahtan büyük tutmak meseledir.Devleti kuran millet olduğuna göre,milletimizi seversek,Allahla hukukumuzu da korumuş oluruz.abd ve israilden de korkmuyoruz.Rus’un uçağından korkmadığımız gibi.Devlete tapanların ruslarla aramız bozulmasın diyenler olduğunu da biliyorum.Devletleri Allahın hükümranlığının yerine koyarsanız,rus ayısından da korkarsınız,abd conisinden de!Halk dalkavukluğu da mesele,o zaman da alim ve fazılların kıymetini anlayamazsınız.Çünkü alimler de,halka değil,hakikate taparlar.
Günlük meselelerimizden birisi de,Allahtan çok malı,mülkü,çocuklarımızı sevmektir.Bir evi ya da arabası olan kişilikler,artık topluma ve çevresine efelenir hale geliyor.Oysa malın mülkün sahibi de Allahtır.Mezara mal mülk götüren var mı?Merhum Mustafa Koç hangi varlığını götürebildi?Sakıp Ağa,neler götürebildi!Mal da yalan,mülk de yalan, var biraz sen de oyalan diyen Yunus usta haksız değildir.Mal ve mülkümüzün bize külfet olduğunu hastalanınca daha iyi anlıyoruz.Can derdine düşen insan,mülkün bir şey ifade etmediğini ne güzel anlar.Çocuklarımızın da bizim hakikat arama sevdamıza ya da meselelerimize çözüm bulmamıza engel olmaması gerek diye düşünüyorum.Malımız,mülkümüz kibrimizi artırdıkça mesele büyümektedir.Onun için az insan,az eşya çok huzur diyen Kafka’ya selam gönderiyorum.
Allah’tan çok ölülerden yardım istemek de ayrı bir meseledir.Falan şahıs kalksa gelse ülkede mesele kalmaz tahayyülü de,kerametiyle bizi koruyan şeyh modu da sorunludur.Birin de dünya meselesinde toprak altından yardım beklerken, diğerin de şahsın kendinden istimdat beklenmektedir.Modern zamanların insanı kurtarıcı adam modundan çıkmalıdır.Dünyanın meselelerini yaşayanlar ve gerçek insanlar çözer.Yardımcıları da Allah’tır.Ahiretle ilgili meselelerde de en büyük destekçimiz ve yardımcımız Resulullah olacaktır.Ondan başka da şifa Şafiden olacaktır.Nedir bu insanın insana put gibi tapıcılığı?En büyük mesele bu çağdaş köleliktir.Allahtan başkasından şefaat ya da istimdat beleyemeyiz.Yardım da Peygamberinden olacaktır.Siz onların yerine hiçbir uçuk şahsiyeti koyamazsınız.
Bir başka meselemiz de,Allahtan çok sahte bilginlerin ilmine iman etmektir.Efendim sen buna inanmıyor musun,bu bilimsel gerçek fanteziyle oluşturulan kaçak ortam.Hakikate ne kadar iman ediyorsak,ilmi olana o kadar saygı duyarız.İman görülmeyene dayanır,ilimse farazi gerçeklere.Birine iman ederken görmeyiz,diğerine inanırken görürüz.İlim ne kadar değişken ve oynaksa,iman o kadar sabit ve hakikattir.İlimi insan üretirken,hakikati Allah vaaz eder.Mesele budur.İmanımızı mesele yapmak istemiyorsak,tartışmaya açık hususları mesele yapmayacağız.İslam’da yok yok tartışmalarından ziyade,neye inanıyorsak onları yaşama geçireceğiz.Mesele olan şey,bilimsel olanla imanı eşitlemeye kalkmak saçmalığıdır.Bilimsel olan bir şey imanla ilgili olmayabilir,imanla ilgili bir hakikat de bilimle örtüşmeyebilir.Mesele budur.
Kafama takılan meselelerimizi konuştuğumuz yazımızı sadra şifa bir metinle sonlandıralım.Dilerim meselelerimizi çözmüş,meselenin mesele olmadığı günleri görürüz.Buyrun şiirin şifalı mesele çözücü dizelerine: “İtme recâ tâli’e bil ki sana nâz ider/Sen de ana eyle nâz çünki daha az ider… /Talihden bir şey umma, bil ki sana naz eder./Sen de ona naz eyle, çünkü daha az eder.” Hattat Hasan Rızâ Efendi Efendi ne güzel söylemiş;talihten çok şey bekleme,o çok naz bekler.Sen onun nazından çok kendi işini kendin hallet.Evet,tüm mesele budur.Herkes kendi meselesini kendi çözecek yani birey olacak ve kendini geliştirecek.Tüm mesele budur.