Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / ÖZLEYENLE BEKLENEN ARASINDA AŞK

ÖZLEYENLE BEKLENEN ARASINDA AŞK

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                Bizim şiirimiz aşkın ve aşkınlığın şiiridir desek,yanılmış olmayız.Bu, klasik şiirde de böyleydi, modern şiirimizde de böyledir.Sevdiğim şairlerin şiirini konuşmak ve yazmak bana acaip keyif veriyor.Şiirimizin köşe taşları olan ustaların aşk şiirleri de ayrı bir güzellikte.Yeni Türk şiirinin has evlatları,ne güzel aşk şiirleri kaleme almışlar.Sizi onlara tanık yapmak,onların şiiriyle tanıştırmak ayrı bir haz konusudur.Onun için çokca şiir yazısı yazıyorum.Sizi iyi şiire tanık tutmak,güzel duygulara yöneltmek istiyorum.Bir yazarın görevi  de budur.Okurunu iyi ve güzel olana şahit etmek.Duyguların tanığı olmak,sanatın şahidi olmaktır.Okunmayan manzume,irdelenmeyen düşünce neye yarar?Edebiyat güzele,iyiye tanık olmak değil midir?

Aşk biraz da özlemektir.Özlenmeyen sevgili,beklenmeyen aşık neye tanıklık edecek?İki ucu tanıklık olan aşk,biraz da onu anlatan iyi şiire muhtaçtır.Yahya Kemal, bir ayağı Osmanlıda olan,yeni şiirimizin kurucularındandır.Onun her şiiri bir aşk antolojisi gibidir.Özleyen’de:”Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,/Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!/Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,/Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!”Sevdiğine özlemini,nerde edatıyla dillendiren usta,aslında onu sadece özlememekte,aynı zamanda arayışına özne yapmaktadır.Aşk da bir arayışın adı değil midir?Özlemini açık açık anlatan Yahya Kemal’e karşılık;Necip Fazıl, ne güzel Beklenen’i anlatır:” Ne hasta bekler sabahı, /Ne taze ölüyü mezar. /Ne de şeytan, bir günahı, /Seni beklediğim kadar.”Beklenen’le,Özleyen bu kadar mı yaklaşık durur?Özleyenle Beklenen’i şiirde kavuşturduğumuz zaman,hayatın iki ucunu aşkla buluşturmuş olmaz mıyız?

Gümbür gümbür gelen bir aşkın sesini anlatan Nazım da,kadınımızın aşka olan iştiyakını ve öznel sevgisini dillendirir.Hoşgeldin Kadınım adlı manzumesinde,bir çok şiirinin tersine olarak,kadına militan bir model çizmez usta.Seslenmeyle başlayan şiiri,şiir gibi şiirdir.Sesi,tınısı iyi bir şiir olan metninde:” Hoş geldin kadınım benim hoş geldin/ayağını bastın odama/kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi/güldün,/güller açıldı penceremin demirlerinde/ağladın,/avuçlarıma döküldü inciler/gönlüm gibi zengin/hürriyet gibi aydınlık oldu odam…”diyen Nazım,sevgilinin sesli tarifini yapar.Beton blokları geçen bir aşktan bahseden şair,kadınımızı aşkın merkezine oturtur.Cemal Süreya,sanki Nazım’a inat;’Sana Giden Yollar’kapalı dizeleriyle kadınına sitem eder:” Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;/Bunun verdiği mutluluk da az değil ki/Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,/Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki” mısralarıyla,yokluğunda aradığı sevgilisi için,kenti terk etmeye de hazırdır.Tam bir vuslat hali.Aşk da böyle bir kavuşamama hali değil mi,ya da kavuşmama isteği!

Sevgili kur yapmayı,seslenilmeyi hak eden bir varlıktır.Tüm canlılarda da aşk,bir serenad ya da kurla başlamaz mı?Klasik şiirimiz bu kurların şiiridir desem yeri.Aşkın dilini en iyi anlatan dizeler de belki bunlarıdır?Tabiattaki bir çok canlı da bunu çok iyi yapar.Şiire konu olan bülbül,turna,serçe,turna kuşları bu aşk dilin nesnel aracıdırlar. Serenad şiirindeCahit Sıtkı:”Eğil bak suya, ordadır güzelliğin, gençliğim./Sen gel beni dinle, günlerimiz heba olmasın./Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim;/Artık taslarımız ayrı çeşmelerden dolmasın”diyerek,sevgilisini serenadına ortak etmez mi? Serenadların toplamı olan aşk,İlhan Berk şiirinde:”Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün”mısralarıyla ete kemiğe bürünmez mi?Cumhuriyetin başlangıç dönemi coşkusunu, kadınının güzelliğiyle eşitleyen şair ruhu ne güzeldir!Şiirle ve aşkla içiçe geçmiş,Cumhuriyetle taçlanmış güzel dizeler.Tümü de yeni şiirin favori şairlerinden.

Aysel Git Başımdan diyen Attila İlhan,aslında sevdiğine davet çıkarmaktadır.Sevgiliye git demenin edası olduğunu,o dizeleri okuyunca başka bir güzel tadarsınız:” Aysel git başımdan ben sana göre değilim, /ölümüm birden olacak seziyorum, /hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim. /Aysel git başımdan seni seviyorum…”Kendi çirkinliğinden güzellik ve aşk çıkaran şair,varlığını da sevdiğine armağan eder.Ansızın ölüme gönderme yapan ozan,sevgilisini ölümüne ikna etmek ister gibidir.Behçet Necatigil,araya girer ve yaşama isteğini aşkıyla anlatır:” Seni özlemek istemiyorum ben,/ Ben seni yaşamak istiyorum, / Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum/Ve seni sende görmek sadece” Sufilere taş çıkartan mısralar,seni sende görmek isteği, aşka ayna tutan dizeler.Yokluğunda ve varlığında sevgiliyi arayan iki farklı şair,iki farklı sevgili anlayışı.Yeni şiirimizin bu anakronik hali beni ayrı bir heyecana gark ediyor.Düalist de olsa güzel…

Bu git-gel aşklardan sonra,”Ben De Kal” diyen bir şairle sonlandıralım.Aziz Nesin der ki:”Bir tohum verdin/çiçeğini al/Bir çekirdek verdin/Ağacını al/Bir dal verdin/Ormanını al/Dünyamı verdim sana/Bende kal.”Evet,siz de kalan aşklarınız olsun.Kalın,aşk dolu günlerde…

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*