Şiirin,türkünün,efsanenin hikayesi olur da,şarkının hikayesi olmaz mı?Olur.Hep kendime sormuşumdur,niye kült şarkıların öykülerini yazmam diye.Gün,bugünmüş.Yıllarca dinlediğim şarkıların,uzun ya da kısa öykülerini paylaşmak isterim.Bunların bir kısmı gerçek,bir kısmı da sanırım tevil ya da efsaneleşmiş yorumlardır.Çok da önemli değil.Çünkü esas olan metin ve onun bizde bıraktığı güzel hatırasıdır.Sonuç da her şarkı,birer tatlı gibidir.Damağımızda nefis bir hüzün ve yaşanmışlı bırakırlar.Şarkıların melodisi ve ritmi kadar,öykülerinin de önemli olduğunu,yazının hitamında anlayacaksınız diye düşünüyorum.Çünkü şarkılar seni söyler.Bir başka deyişle,her şarkı biraz bizi ve hikayemizi anlatır.Çünkü şiir yaşanmışlığı,şarkısı da onun müziğini tamamlar.
Buraya hikayesini alacağım şarkılar,benim de çok sevdiğim ve öykülerini merak ettiğim şarkılar olacaktır.Öyküsünü anlatacağım ilk şarkı,İlhan İrem’in”Olanlar Olmuş”udur.İlhan İrem,benim kuşağımın hüzünlü ve romantik şarkıcısıdır.Çok da severim. Bir rivayete göre: İlhan İrem askerden döndüğünde sevgilisi en yakın arkadaşıyla nişanlanmıştır. İlhan İrem bu şarkıyı,bu aldatılmışlık hissiyatıyla yazmıştır.Şarkını sevilen,’Ben mi geç kaldım yoksa mevsimler mi solmuş. Ben gideli buralara olanlar olmuş’ sözleri de bu durumu ifade ediyormuş.Şarkının sevdiğim bir dörtlüğünü de buraya alıntılıyorum:” Giderken bıraktığım /Gülüşler bakış olmuş. /Kahkahalar buralarda /Özlenen yakış olmuş.”Belki yaşayan bilir,ne kadar da bir aldanmışlık dizeleri !
Kilim şarkısı Fatih Kısaparmak’ın en sevdiğim,otantik şarkılarından biridir.Ne zaman dinlesem içim cızzz eder.Hikayesini merak ettiğim güncel şarkılardan birisi de budur.Rivayet muhtelif ama,şarkının yazılma hikayesi oldukça özeldir: Vakti zamanında çobanın birisi, yanında çalıştığı ağanın kızına aşık olur.Çoban cesaretini toplayıp da gider ağa ile konuşur ama, mümkün mü böyle bir saadet ağanın gözünden bakınca? Olmamış tabi, çoban bir temiz dayak yedikten sonra, babası çağırıp kızını sormuş bu işin aslı nedir diye, söyleyememiş kız durumu babasına korkusundan ama o da seviyor çobanı.Baba, bu işin önünü almak için yakın köylerden birinin yaşlı ama bekar ağası ile sözler kızını. Çeyizler gittiğinde yaşlı adam, çeyizdeki dokuma kilimlere bakınca anlar bu yakıcı sevdanın gözle görülür halini. Kimseye aşkını anlatamayan kız, içini dokuduğu kilimlere motif motif dökmüştür. Kızın babasıyla konuşan diğer ağa, bu aşka ikna eder babayı ve aşıklar kavuşurlar.Öyküyü birinden dinleyen Kısaparmak,aşağıdaki birazını aldığım şarkıyı yazar:” Ayıptır, günahtır diye/Kilit vurdular dilime/Aşkı dokudum kilime/Anlıyor musun” Sevenler iyi anlar usta.
Barış Manço,yaşanmışlıklarını en iyi şarkılaştıran şarkıcılarımızdandır.Amasya’da ‘dağlar dağlar’ı yazan usta,Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkısını da bir öyküye istinaden yazmıştır: “Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış/Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı/Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı/Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı”dizeleriyle biten şarkını hikayesi de oldukça hazindir. Köy ağası olan Mehmet Ağa, köylünün babası gibi yardım sever bir insandır. Şehirde tüm esnaf tarafından tanınır. İhtiyaç sahipleri, esnaftan alışveriş edip Mehmet Ağa adına yazdırır, ayın belli günleri de ağa şehre inip esnafa olan borçlarını öder. Öyle ki yeni evlenenlere toprak veren bir insandır.Hayırhah olan Mehmet ağa, ölürken beş parasız ve fakir bir şekilde ölmüştür.Bugün bile borç ödememenin aforizması olan,” Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı” dizeleri, dilimizde bir demece olmuş gibidir.
Feridun Düzağaç’ın okuduğu Lavinia şarkısının öyküsü de oldukça sarsıcı ve ilginçtir.Düzağaç’ın buğulu ve hüzünlü sesiyle okuduğu şarkıyı ne zaman dinlesem sarsılırım.Hikayesini okuyunca,biraz da daha şaşırdım: Özdemir Asaf, üniversitede öğrenciyken bu şiiri platonik aşkına yazar. Ardından açılan bir yarışmaya gönderir ve kazanır. Bir rivayete göre kazandığı yarışmada şiiri okurken kız da salondadır ama, Asaf şiiri okurken salonu terk eder. Kırılan şairimiz, kıza duygularını asla açmaz. Lavinia, 1925’te doğan ve güzelliğiyle efsane olmuş sanatçı Mevhibe Meziyet Beyat’tır.Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki arkadaşları kızıl/kahve saçları ve güzelliğine bakarak “Gilda” diye çağırırlarmış, Rita Hayworth’a göz kırparak.Özdemir Asaf, platonik bir aşkla tutulduğu Mevhibe için yazmış Lavinia’yı. Lavinia’yı kod adı kullanır ve “adını gizleyeceğim, sen de bilme lavinia” der.Şarkını sevdiğimdizelerinden bir kesit:” Sana gitme demeyeceğim./Ama gitme Lavinia./Adını gizleyeceğim,/Sen de bilme Lavinia.”Aşkı gizlemek de evladır, diye düşünürüm.
Şarkı sözleri ve hikayelerini anlattığımız yazımızı,yine efsaneleşmiş bir şarkı ve şarkıcıyla sonlandıralım.Erki Koray ve şarkısı,Çöpçüler.Çoğumuzun anlamını sorgulamadığımız şarkı,aslında toz içme seansını anlatan bir metin ve hikayeye sahiptir.İnanamadığımız bir hikayesi olan şarkı için,ne söylenirse söylensin, onu seviyoruz. Erkin baba İzmir’de ‘kıbrıs şehitleri caddesi’ civarında esrarı sarmış tam içecekken, polise rastlar. Tozu hemen yere atar. Der ki ;bu aynasızlar geçsin, bir tur atar gelir,tozu alırım.Erkin babanın dediği de olur.Polis arabası çoktan gitmiştir ama, tam tozu attığı yeri de, gece çöpçüleri temizliyor. Usta şarkıyı patlatır.Herkesin sokakta aşkını aradığını düşündüğü güzel dizelerin ters öyküsü maalesef budur!Hikaye doğru yanlış ama, söylentisi bile güzel bir yalan:” Dün gece çok aradım/Aradım bulamadım/Kör olası çöpçüler/Aşkımı süpürmüşler.”Süpürülen aşk mı acaba?Yoksa hayallerimiz mi?Takdir sizin,ey okur.