Abdurrrahim Karakoç , 1932 yılında Elbistan’da doğdu. Edebiyatla , özellikle şiirle içiçe bir aileden gelmektedir. Şair olan dedesi ve babasının etkisiyle küçük yaşlardan beri şiire ilgi duymaya ve yazmaya başladı. Ayrıca kardeşleri de kendisi gibi küçük yaşlardan beri şiir yazmaktadır. Ben onu Türk Halk şairi olarak tanımlıyorum. İlk gençliğinde uzun yıllar çiftçilik yaptıktan sonra Elbistan Belediyesinde (1958-1985) muhasebeci olarak çalıştı. Emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşerek gazeteciliğe başladı. 1958 yılına dek yazdığı yüzlerce şiiri yakıp yok eden Karakoç , aynı yıllarda yazmaya başladığı değişik düşünce ve yorumları içeren “Hasan’a Mektuplar” (1964) adlı ilk kitabını yayımladı.
Sonraki yıllarda ise şiirlerinin bir bölümünü topladığı, “Akıl Karaya Vurdu”, “Vur Emri”, “Beşinci Mevsim”, “Suları Islatamadım”, “Kan Yazısı”, “Gök Çekimi”, “Dosta Doğru” ile sohbet , mektup ve röportajlardan oluşan “Çobandan Mektuplar” adlı kitapları yayımlandı. Bu kitaplardan bazıları yaklaşık yirmi baskı yaptı. Bu ederlerden başka eserleri de vardır. Pop kültüre ve medyaya fazla yüz vermeyen Karakoç , eserleri çok satmasına rağmen ,merkez medyada kendine pek yer bulamamıştır .
Çeşitli radyo ve televizyon programlarına katılan Karakoç’un şiirleri bugüne dek birçok araştırmaya konu oldu. Karakoç’un politik taşlamaları kadar , sevgi şiirleri de hemen her kesimde yankı bulmakta ve birçok sanatçı tarafından bestelenmekte ve okunmaktadır. Epey bir süre Vakit Gazetesinde günlük politik yazılar yazdı. Usta , kendini iyi bir Türk milliyetçisi ve sıkı bir Müslüman olarak tanımlardı. Ülkücü bir şair olması hasebiyle , boyalı basın onu görmezlikten gelmiştir.Tıpkı Neşet Usta’ya yapıldığı gibi. İki ozan da köylülükle suçlanmış ve basında yeterli ilgiyi görmemişlerdir. Sevenleri her şeye rağmen Karakoç’u yalnız bırakmamıştır. Benim Karakoç’la ilk tanışmam, M.T.T.B’ li günlerde ve “Hak Yol İslam Yazacağız” şiiri üzerinden olmuştur.
Abdurrrahim Karakoç’un şiir dünyası oldukça protest olduğu kadar, keskin bir aşk şiiri yapısına da sahiptir.Bir çok okur, onun politik gelgitlerini anlamakla beraber, aşk şiirlerine olan düşkünlüğünü de sorgulamaktadır. Politik şiirle aşk metinleri en iyi yan yana getiren şairlerimizden biridir. Politik şiir dili ne kadar sertse , aşk şiirleri de , o kadar naiftir .Bir yanda “Mihriban” ı yazan şair; diğer yanda “Hasan’a Mektuplar” ı yazan ozan. Ters gibi duran ama, her şairin zor yapacağı bir tutum. Ülkücü anlayışla bağlarını koparmayan ama, sıkı bir İslamî duruşu da olan Karakoç , daima mazlumun yanında ve zalimin hasmı olarak davasına epey hizmet etmiştir. Cenazesinde ki homojen yapı , onun herkes tarafından sevildiğini de göstermiştir.
Şiirlerinde aşkı ilmik ilmik işleyen bir hava vardır. Aşkı onun kadar savruk ve basit anlatan günümüz ozanı yoktur. Halk şairi olması da , belki bu kolay okuma ve anlaşılmanın nedeni olabilir . Bir şiirinde : “Aşk dedin bağrıma soktun bıçağı /Akan kanım göl olmadan tükenmez / Sevda kokan bu yaranın çiçeği / Petek petek bal olmadan tükenmez / Hasret nedir yarına sor düne sor / İnanmazsan dönder aktar gene sor /Sensiz geçen geceleri bana sor / Saatleri yıl olmadan tükenmez.” diyen usta , özellikle son dörtlükteki ahenk ve ses unsurlarıyla , şiirini besteye ve söylemeye uygun hale getirmiştir. ‘Yarına sor düne sor / dönder aktar gene sor ‘cümleleri akıcı bir dile örnektir ? Tam bir müzikalite . Onun için şiirleri en çok okunan ya da seslendirilen adam durumundadır .
Koşma tarzının modernize bir yorumuyla yazdığı metin ; tamamen bir Halk şiiri özelliği gösterir. Birinci dörtlükte aşkı bıçağa benzeten şair, aşkın sonundaki çilesini de akan kanın göl olması gibi oldukça sert bir benzetmeyle anlatmasına rağmen , metne , petek kokan bal benzetmesiyle yumuşak ve tatlı bir hava vererek onu yumuşatıyor. Daha sonra bestelenecek olan bu metnin ikinci kıtasında: Şair sor kelimeleri üzerinde tekrar yoluyla oynuyor. Dün ve yarın karşıtlığıyla ozan ,aşkın bedelini tarif ediyor. Saatlerin yıla evrilmesini de aşk acısını anlatmak için zaman dili olarak kullanıyor. Gece kelimesi de aşkın rengine çok uygun düşmüş.
Karakoç’un şiirindeki ustalığını bir aşk şiiri üzerinden anlatmak yetmeyebilir. Onun şiir dilinde çok yer tutan politik anlayışa da bakalım . Çok sesli ve protest bir gür şiir diliyle karşı karşıya olduğumuzu anlarız . Onun okuru olarak , bu tarafını da pek severim . Sol kültür onu sert bulsa da , dava şairi olan tarafı burasıdır . Adaletin kalın bir eleştirisi olan ‘ Hakim Bey’ şiiri , bugün bile yerini bulan politik eleştirel metinlerden biridir : “… Mülkün temeliydi adalet hani / Bizim hak temelde saklı mı yani / Çıkartıp da versen kim olur mani / Yoksa hırsızlar mı çaldı hakim bey /Hem davacı pişman hem de davalı / Bu yolda tükettik çulu çuvalı / Sabret makamından çalma kavalı / Sürüler ekine daldı hakim bey !” Adaletin bugün bile aranan bir değer olduğunu düşünürseniz , şairin ne kadar ileri bir politik öngörüsü olduğunu anlarsınız . Münevver de tam budur . Hakikati arayan ve şiirini onun emrine veren adam . Hem davacı , hem davalı hala mahkemeye gittiğine pişman değil mi dostlar ? Nur içinde yatasın ulu şair .
İsa ÇOLAKER