Tarihsel süreçte Amasya isminin dayanakları ve değişik varyantları olmuştur. Amas, Amises, Amesia, Amezdi, Amasea, Amazis vb. isme kaynaklık eden şahıs , aslında Amas adında bir kraldır. Amas’ın hangi milletten olduğu konusunda değişik rivayetler mevcuttur. Amas Han’ın Amazon hükümdarı olduğu ve kenti dört bin yıl önce tesis ettiği bilinmektedir.
Batılı kaynaklarda ve değişik İslam kaynaklarında Amas ismi etrafında kurulan kente, Harşena isminin de verildiğini biliyoruz. Amasya’nın ismi etrafında söylenenler, şehrin tarihi ve kadim bir kültüre sahip olduğunun ilk işaretidir. Amasya üzerinde kültürlerini oluşturan her topluluk , kente ayrı bir gelecek katmışlardır. Kadim kentler de böyle oluşur zaten .
Yazımız daha çok coğrafi yapı ve azıcık tarih anlatmaktan ziyade, bu kentin bizim medeniyetimize kattıkları üzerine olacaktır. Amasya , tıpkı Saraybosna benzeri kentler gibi ; kenti dış saldırılardan korumak için bir vadiye kurulmuş ve bir nehir etrafında donatılmıştır.Bu anlayış , uzun dönem Amasya hakimiyeti güden bütün milletlerin ana ilkesi olmuştur. Kale kentlerin savunması kolay olduğu için , bu yolun seçildiğini düşünüyorum .
Yaklaşık ve ardışık olarak 500 yıl gibi uzun aralıklarla , Roma , Bizans , Selçuklu , Osmanlı medeniyetlerinin etkisi altında kalan kent ; tüm bu uygarlıkların izini irili ufaklı ve bazen da haykırırcasına taşımaktadır. Bu kültürlerin ve devletlerin yerüstündeki işaretlerini yıllardır bağrında taşıyan şehir ; son yılların “tarihsel restorasyon” anlayışıyla bir kere daha kültür şehri olma yolunda ilerlemektedir. Sadece turist sayısındaki artış bile , bunu anlamamızı kolaylaştırır .
Rahmetli arkadaşım , edebiyatçı dostum Özkan Yalçın’ın güzel tespitiyle ”Yedinci Şehir Amasya”; üzerinde konuşulması gereken ve bu yazıya da konu olacak çok kültürlü bir kent özelliğine sahiptir.Tıpkı Tanpınar’ın Beşinci Şehir’i gibi , Amasya’da kendine has bir kent dili olan ve kent sıralamasını özellikleriyle oluşturmuş bir kenttir. Başka bir tabirle ruhu olan bir kenttir.
Amasya’yı kadim kent sıralamasına sokan ve buram buram kültür kokmasına yol açan unsurları teker teker anlamaya ve açıklamaya çalışalım : Birincisi , şehrin milattan önceki kültür unsurlarıdır. Daha çok taş yapı ve sanatsal özellikler taşıyan donatı ve tarihi ören yapılarıdır.Kral mezarları , mağaralar , kale yapıları , tarihi Latin kitabeleri bunların ilk dönem ürünleri olarak söylenebilir. Şehri Doğantepe ve Gökhöyük üzerinden Kayabaşı istikametiyle kuşatan bu ilk dönem tarihi kalıntılar, her türlü bakımsızlığına rağmen , şehre antik bir hava vermekte ve şehri adeta mermerden ellerle kuşatmaktadır. Milattan önce elle oluşturulan mermer ve tarihi kaya oymacılığı bugün de aynı yörede mermer işleme tesisleriyle sürmekte , modern insanın mermere hakimiyeti devam etmektedir.
Batısından şehre giren medeniyet ; yüz yıllar içersinde , şehrin içine de el atmıştır. Hitit , Asur, Roma ve Bizanslıların Yeşilırmak havzasına kurdukları şehir , yapıları unsurları kente ayrı bir ruh katmışlardır. Amasya kalesine yapılan sarnıçlar, kale içindeki yer altı kentleri ,tarihi oyma mezarlar ve şehre selam durucasına sıralan ilk dönem şehir kale duvarları şehre verilen emeğin tarihi adıdır.
Şehrin birinci dönemi olarak adlandırdığım bu dönemin önemli şahsiyetleri de vardır. Bizans kralları Kokas, Nikfor, Aleksi , Pontus kralı Mihridat , Hun Beylerinden Bas Han , Oğuz Han’ın valisi Persiyeniç , Harşenun’dur. Bu imparatorlar şehrin inşasındaki bilinen ilk dönem İslam dışı kişiliklerdir. Amasya’nın bu dönem kültür ürünleri daha çok heykel ve plastik sanatlar olma özelliği gösterir. Bunları Amasya Müzesindeki bu dönem ürünlerin dağılımında da görebiliriz.
Milattan önceki birinci dönem kültür ürünlerinde en dikkatimizi çeken kalıntılardan biri de mumyalardır. Bunların bazılarının İslami dönem Amasya kültürü diyebileceğimiz Selçuklu ürünlerinde de olduğunu görebiliriz. O kadar ki , Selçuklu dönemi camilerinde bekletilen mumyalarımız bile olmuştur.
Şehrin ikinci dönemi diyebileceğimiz öyküsü de , Arap istilalarıyla başlar. Arap sülalerinin iştahını kabartan kent sırasıyla ; Danişment , İlhanlı , Karamanoğlu , Selçuklu ve haşmetli Osmanlı medeniyet unsurlarına ev sahipliği yapar. İslam’ın belirleyici olduğu bu dönemler miladın 11.yüzyılında başlar. Şehrin bu ikinci dönemi , tam anlamıyla bir imar ve restorasyon dönemidir. Kente mührünü vuracak yazılı medeniyet ve kültür araçları bu dönemde zirve yapar. Yeşilırmak boyunca ve gelin gibi dizilen yapılar , bugün bile canlı ve ayaktadırlar .
Amasya’ dan Anadolu’nun başkenti İstanbul’a uzanacak kadim kent kültürü bu dönemde hızlanarak inşa edilir. Amasya kent kültürünün tarihsel evrimine buradan bakmayı deneyelim. Tüm uygarlıklarda olduğu gibi , medeniyetleri insanlar kurar,yapılar taşır der İbn-i Haldun. Biz de , Amasya kültürünü oluşturan insanlardan başlayalım. Hükümdarları , şairleri , şehzadeleri , komutanları , bürokratları çok olan bir şehirden bahisle , onları tanıtalım ve konuşalım. Çünkü bir şehri tanımak , onun insanlarını ve ileri gelenlerini tanımakla olur gerçeğini biliyoruz.
Medeniyetleri beşik gibi bağrında barındıran Amasya , ona kaliteli insan yetiştirerek de hizmet etmiştir. Amasya’da yetişen tarihi kişilikler olarak hükümdarlara bakalım. Değişik dönemlerdeki büyük hükümdar ve sadrazam ya da vezirleri şöyle sıralayabiliriz : Hasan Gazi , Süleyman Pervane Bey,Şemseddin Mahmut Tuğraki , Fahrettin Ali ,Danişmentli Melik Mehmet Gazi , 2.Murat , Eratna Bey ,Yavuz Sultan Selim , Karamustafa Paşa, Naili Abdullah Paşa , Bayezid Paşa , Mehmet Paşa ,Yörgüç Paşa ,Piri Mehmet Paşa ,Rüştü Paşa , Kaptan-ı Derya Hafız Seyyid Ali Paşa vb. şahsiyetler bilinen Amasyalı önemli tarihsel , askeri kişiliklerdir.
Eski kültür ve uygarlıklar daha çok fetih yoluyla ve saltanatla kurumsallaştığı için , İslami dönem Amasya anlatımına daha çok bürokrat ve askeri unsurlar olan şahısları anlatarak başladık. Dönemin devamını sağlayan ve dini kültürümüzün ana taşıyıcıları olan dini şahsiyetlere de bakalım. Amasya’da yetişen şeyhülislamlar,müderrisler, alimler ve din adamları da kimlerdir? Bu dönemde camii mimarisini de tasarlayan ve yerlerini de kuran bu şahsiyetler olduğuna göre , dini kültürün egemen hatlarını kuranlar da bu kişiliklerdir.Devlet adamlarını yetiştiren ve fetva makamı da olan bu Amasyalı alimler , daha sonra Anadolu’nun da sosyo tarikat kültürüne hakim olacak kişiliklerdir
Bu ilim erbablarından bazıları şunlardır : Gümüşlüzade Abdurrahman Çelebi , Müftiyü’s-Sakaleyn Kemal Paşa , Şemseddin Ahmet Efendi ,Abdulkadir Şeyhi Efendi ,Hamidüddin Efendi , Kara Halil Efendi , Memükzade Mustafa Efendi ,Akbilek Bahşi Halife , Abadi Mehmet Çelebi , Ebubekir Efendi , Anaç Hoca ,Ahmet Efendi ,Ahmet Nuri bin Mustafa Takuyyiddin Şirvani , Taceddin İbrahim Efendi ,Tennuri İbrahim Efendi ,Pir Mehmet Çelebi , Tokadi Efendi ,Cuma Efendi ,Halimi , Hüsameddin Efendi , Sadullah Efendi , Şadgeldi Şemseddin Çelebi Paşa ,Alaadin Aliyyül Amasi , Abdullah Efendi , Abdurrahman Efendi ,Ali Efendi , Akif Mustafa Efendi , Kara Vaiz Ahmet Hilmi Efendi ,Sıdkı Efendi , Haşim Efendi ,Yusuf Sinaneddin Efendi . Adlarını biraz da olsa sıralayabildiğimiz yandaki şahsiyetlerin şehrin dini muhitlerinin oluşmasına katkısı çok fazladır.
Bu yazıyı yazarken epey yaralandığımız tarihi eserlerin yazarları da , kentin tarihine katkı yapan tarihçilerdir. İlmin değişik dalarında etkin olan bu yazarlar,bugünkü şartlarda olmasa da bir kent tarihi bilinci oluşturmuşlardır.Daha çok kıssa mantığıyla kaleme alınan bu eserlerin yazıcılarından bazıları şunlardı r: Esad Bey ,Tacbeyzade Cafer,Mehmet Çelebi , Keşfi Mehmet Çelebi , Rıza-i Ali Çelebi , Abdurrahman Eşref Efendi , Abdi Efendi,Mehmet bin Kasım bin Yakup el Amasi , Mustafa Vazıh bin İsmail , Mustafa Cenabi , Müniri İbrahim Çelebi , Hüseyin Hüsameddin , Salih Efendi bin el-Kadi Celalleddin el Amasi.
Şehrin sosyal hafızasını oluşturan bu sosyal bilimcilerinin yanında , kentin bir de beşeri bilimler üstatları vardır. Günümüzde kentimizin hastanesine de adını vermiş olan Şerefeddin bin Ali bin İlyas (Sabuncuoğlu) bunların en önemlilerindendir. Amasya Belediyesi , bir kent bilinciyle üstadın adına bir tıp müzesi de kurmuştur. Bugünkü anıt mevkiinde bulunan Bimarhane ,üstadın tıp aletlerine ev sahipliği yapan bir müze olmuştur. Amasya Daruşşifa doktoru Mehmet bin Lütfullah , Matematikçi Mahmut Mesut Paşa şehrimizin bir başka bilim kişilikleridir.
Şurası mutlaka bilinmelidir ki ; şehrin kültürel yaşamına katkı yapan yukarıdaki kişilikler aynı zamanda edip ve şairlerdir de. Çünkü o dönemin sosyal kişilikleri aynı zamanda belli edebi ve sosyal yaşantıya sahip olmak zorundaydılar. Musiki , edebiyat , hat , ebru vb. sanat şubelerinde öncü olmadan bir kentte söz sahibi olmak ya da bürokrat olmak o günkü koşullarda pek mümkün değildi. Selçuklu ya da Osmanlı yönetici sınıfı bu vasıflara haiz insanların yükselmesine ön ayak olurdu.
Bu açıdan bakıldığı zaman Amasya’nın niçin kadim ve kalıcı bir kent tarihi olduğu ortaya çıkar. Şehrin önemli sanat ve edebiyat ustalarından bazıları da şunlardır : Afitabi , Hubbi Ayşe Kadın , Rızai Ali Çelebi , Refiki Çelebi , Zeynep Hanım , Suluki , Sunullah Efendi , Mihri Hanım gibi edebi kişiliklerin yanında Ahmet İbni Hoca Yahya , Cemaleddin Amasi ,Şeyh Hamdullah , Derviş Mehmet Bin Mustafa , Şemseddin Pir , Mustafa Dede , Mir Taci , Muhyiddin Amasi , Şükrullah Halife gibi hattatinler de vardır.
Amasya kentinin manevi mimarları da en az yukarıdaki üstatlar kadar kenti imar etmişlerdir. Şehrin manevi havasını bugün de hissettiren şahsiyetler kente ruhani bir hava vermeye devam etmektedirler. Bunlar Amasya doğumlu büyük mutasavvıf ve din adamlarıdır. Adına kentte tarihi türbe bulunan İlyas Pir Şücaeddin , Ahmed-i Kebir-i Rufai , Akşemseddin bin Hamza-i Şami , Celaleddin Abdurrrahman Çelebi , Cemaleddin Halveti , Seyyid Halife , Elvan Çelebi , Şeyh Safiyyüddin , Seyyid Halife,Aşık Paşa , Baba İlyas Horasani , Akdağlı Hoca,Abdurrahman Çelebi bin El-Mevla Hüsameddin , Hicabi Baba ve son olarak da adına Amasya Üniversitesi olarak Sempozyum düzenlediğimiz büyük sufi şair Mir Hamza Nigari.
Kentin bu tarihi kişiliklerini konuştuktan sonra , Amasyanın Selçukludan başlayarak Osmanlıyla taçlanan tarihi bina ve yapılarına bir göz atalım. Selçuklu eserleri Amasya kentinde epey yer tutmaktadır. Günümüzde ayakta olan bu eserler bakımı ve şöhretiyle kentin dini turizmine de epey katkı yapmaktadır. Halifet Gazi Türbesi , Gök Medrese , Bimarhane , Fethiye Camii , Çağlayan Köprü , Kuş Köprü , Helkıs Köprüsü , Halkalı Türbe , Torumtay Türbesi , Burmalı Minare ve Camii , Şadgeldi Çeşmesi , Halifet Alp Gazi Medresesi , Sultan Mesud Türbesi bu eserlerden bazılarıdır. Fethiye Camiiinin inşa tarihinin Ayasofya Camiinden eski olduğunu da tarihe not düşelim.
Amasya’daki Osmanlı kültürel mirası daha çok cami ve imarethanelerle sabittir. Yörgüç Paşa Camisi , Sultan Beyazid Camisi , Gümüşlü Camisi , Bayezid Paşa Camisi , Bedesten , Hatuniye Camisi , Mehmet Paşa Camisi , Çilehane Camisi , Pir Mehmed Paşa Camisi , Kilari Selim Ağa Camisi , Şamlar Camisi , Saraçhane Camisi , Büyükağa Medresesi , Taşhan , Sofular Camisi bunlardan bazılarıdır.Günümüzde cami mimarimiz olmadığı tartışmaları tazeyken , Türk-İslam medeniyetinin bir cami ve vakıf medeniyeti olduğunu Amasya örneğinden daha iyi anlıyoruz. Yakın dönem Amasya Osmanlı eserleri arasında bürokratik kurumların binaları da vardır . Bu yapılar da bir sanat harikasıdır. Hükümet Konağı , Kışlay-ı Humayun (Saraydüzü Kışlası), Saraydüzü Kameriyesi , Saat Kulesi.
Mimari yapıyı konuşurken, Amasya’nın mağara ve kitabelerini de unutmamamız lazım: Göklis , Ayvasıl , Zana , Ziyere , Venk , Nasturiye ,Aynalı Mağara ,Harşene Kalesi , Cilanbolu ve şehrin değişik noktalarındaki duvarlarda yazılı olan Latin ve Osmanlı duvar kitabeleri. Duvar ve cami kitabelerinin hepsinin günümüz Türkçesine aktarımı yapılmıştır. Amasya Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü ve İl Turizm Müdürlüğü adı geçen eserlerin tümünün tanıtımını yapan eserler basmaya devam etmektedir. Şehrin iyi bir tanıtımı da Amasya Müzesi ve Ferhat ve Şirin Âşıklar Parkıyla yapılmaktadır.
Amasya şehrinin ruhunu anlatmaya çalıştığım bu çalışmayı , Amasya’yı anlatan veciz bir cümleyle bitiriyor ve tüm şehir dostlarını güzel Amasya ya davet ediyorum.”Amasya’ya bir gelen ağlar(niçin dağlar arasındayım diyerek) , bir giden ağlar (kente doyamadım diyerek)…
Hamiş : Yazı , Çevre ve Şehir dergisinde yayınlanmıştır .
İsa Çolaker