Kerem kıl kesme sâkî iltifâtın bî-nevâlardan
Elinden geldiği hayrı diriğ etme gedâlardan
*
Esîr-i gurbetiz bir senden özge âşinâmız yok
Ayağın kesme başın-çün bizim mihnet-serâlardan
*
Sabâ kûyunda dil-dârın nedir üftâdeler hâli
Bizim yerden gelirsen bir haber ver âşinâlardan
*
Deme zâhid ki terk et sîm-ber bütler temâşâsın
Beni kim kurtarır Tanrı sataştırmış belâlardan
*
Girip mescidlere ger muktedâlar pey-revi olman
Budur vechi ki hergiz görmedim yüz muktedâlardan
*
Tabîbâ hâk-i kûy-i yârdandur eşk teskîni
Bize artırma zahmet göz yaşarır tûtiyâlardan
*
Felekde mihr zâil yâr gâfil ömr müsta’cil
Nedir tedbîr bilmen câna yetdim bî-vefâlardan
*
Vücûdum ney kimi sûrâh sûrâh olsa âh etmen
Mahabbetden dem urdum incimek olmaz cefâlardan
*
Fuzûlî nâzenînler görsen izhâr-i niyâz eyle
Terahhum umsa ayb olmaz gedâlar pâdişâlardan
*
************ Fuzûlî ************
İkram ve iyilik et saki, iltifatını kesme nasipsizlerden.
Elinden gelen hayrı esirgeme fakirlerden.
Gurbet esiriyiz biz, senden başka bir tanıdığımız yok,
Ayağını kesme başın için bizim sıkıntı saraylarından.
Ey sabah rüzgârı, nedir sevgilinin sokağındaki âşıkların hali,
Bizim oralardan gelirsen bir haber ver tanıdıklardan.
Zahid bana “gümüş göğüslü putları (güzelleri) seyretmeyi terk et” deme,
Beni kim kurtarabilir ki, Allah’ın musallat ettiği belalardan.
Mescitlere girip imamlara uymuyorsam eğer,
Sebebi asla yüz bulamayışımdır imamlardan.
Ey tabip, gözyaşını yatıştıran yârin sokağının toprağıdır ancak,
Göz yaşartan sürmelerle bizim zahmetimizi artırıp durma.
Gökte güneş geçmiş, yar halimizden habersiz, ömürse aceleci.
Nedir önlemi bilmem, canımdan bezdim bu vefasızlar yüzünden.
Vücudum ney gibi delik deşik olsa da âh etmem,
Çünkü muhabbetten dem vurdum, incinmek olmaz cefalardan.
Ey Fuzûlî nazlı ve zarif güzelleri gördüğünde, istediğini belli et,
Çünkü ayıp değildir fakirlerin merhamet umması padişahlardan.