Edebiyatımızdaki nükte ve hatıraların bize bugün bile yol gösterdiğini düşünüyorum. Edebiyat severlerin pek çok edebiyatçı nüktelerini sosyal medyada paylaştığını ve bunların güncel sonuçlarını analiz ettiklerini gördükçe , bu nüktelerin orijinallerinin peşine düşerek değişik metinlere ulaştım. Peyami Safa’nın , Asaf Halet Çelebi’nin , sırf nükte ve hatıralardan mürekkep kitaplar yazdıkları gerçeğine vakıf oldum . Edebiyat hatıraları ve nüktelerin beraber anlatıldığı bu metinler, bazen de Tiryaki Sözleri olarak , aforizmalar halinde okuyuculara hitap etmiştir. Son kitap Cenap Şahabeddin’in çalışmasıdır. Kendi adıma ben de , böyle hatıra sözleri ve aforizmaları seviyorum ve derslerimde de kullanıyorum. Bu hatıra , nükte ya da sözler okurlara yol gösterici ve sahiplerini tanıtıcı oluyor.
Edebiyatımızdaki nükteleri ve hatıraları anlamak için , yazar ve ediplerin hazır cevap ve zeki olduklarını unutmamakta fayda var. Okuyacağınız hiçbir hatıra ve nükte düz manaya tekabül etmiyor. İçinde bir zeka pırıltısı ve analitik düşünce yapısı barındıran cümleler onlar. Yerli ve yabancı yazar ve şairlerden seçtiğim ve benim de çok kullandığım anekdotlar tamamen bana ait seçimlerdir. Başka koşullarda ve nedenler altında başka hatıralar ve nükteler seçilebilir. Nüktelerin , fıkraların , aforizmaların ahlaki bir zekaya hitap ettiğini de düşürüm .
Dürüstlüğüyle tanınan ve bunu Nevruz gibi şiirleriyle sanatına yansıtan , konferanslarımda nüktelerini çokça kullandığım Mehmet Akif , Mithat Cemal Kuntay’ a şöyle söyler: “ İki yüzlüleri severim ; çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.” Acaba bugünün insanı için neler söylerdi şair? Yalancının mumunun yatsıya kadar yandığı dönemlerden , dün dündür bugün bugündür diyecek yalanlar dünyasına vasıl olduk. Artık yalanın bile meşruiyeti var.
Her şeyin çakmasının ve sahtesinin olduğu üçüncü bin yıla doğru gidiyoruz. Korsanın kitap terimi olduğu ve çalmanın mübahlığının (!) tartışıldığı değersizlikleri yaşıyoruz . Enverî , çarşıda gezmektedir ve bir adamın başı kalabalıktır. Adam , Enverî’nin kasidelerini okuyor ve yığınlar alkışlıyor. Enverî , yaklaşıp adama sorar . Bu okuduğun mısralar kimin şiiridir? _“Enverî’nin der adam .” Peki Enverî’yi tanır mısın der , ozan? Kaside okuyan korsan kişi ; _”Enverî benim” diye cevaplar. Enverî güldü ve :” Çalınmış şiir duymuştum ama , çalınmış şair duymamıştım hiç!” dedi. Aklıma korsan kitaplarını ve kasetlerini imzalayan şair ve yazarların içine düştüğü hazin durum geldi ! Aklımıza mukayyet ol Allah’ım , çalan ve çaldıran yan yana imza günü!
Nükteleriyle ünlü bir şairimiz de Yahya Kemal’dir. Bir gün genç şairlerden biri fena öksürüyordu. Açıklama yapmak lüzumu hissederek; “–Bende verem istîdadı var da efendim.” demek gafletinde bulundu . Yahya Kemal ,«istîdat» kelimesinin yanlış kullanımına üzüldü ama, baba şefkatiyle yaklaşarak zarifâne şöyle tenkit etti: “–Yâ evladım , demek sende verem bile istîdat hâlinde.” İstanbul şairi yaşasaydı ve âkıl (akıllılar ) denecekken , âkil diyerek yemek ve içecek anlamında kullanımını görse ne derdi? Ört ki ölem hali! Türkçe konusundaki özeni , bugün bile takdir edilen İstanbul beyefendisi bir Yahya Kemal ve âkıl ile âkili ayıramayan günümüz basını! Yorum sizin!
Divan şairimiz Nedim’le devam edelim. Osmanzade Taib , o dönemde ” Reis-i Şairan” unvanını almış bir şairdir. Çağdaşı şairleri birer şiirle tanıtmış , ama Nedim’den hiç bahsetmemiştir. Buna içerleyen Nedim , şu mısralarla karşılık vermiştir: “ Zahirde eğerçi cümleden ednayız / Erbab-ı nazar yanında liyk a’layız / Saymazsa hesaba n’ola ahbab bizi / Biz zümre-i şairanda müstesnayız.” Manası : Görünürde pek aşağı bir yerdeyiz ama , yetenek bilenlerin yanında bayağı iyi durumdayız. Osman efendi! bizi hesaba almasa da , biz şairler zümresinde müstesna yerdeyiz. Demek ki, çekememezlik bir hastalıkmış . Ruhu hasetlikten arındırmadan , Müslüman olunamadığını görmek için bugünleri mi beklemeliyiz? Kıskanmanın değer sorun olduğu zamanlarda yaşıyoruz hâlâ , heyhat?
Batılı bir yazarla bitirelim. Bernard Shaw , genç bir kadından evlilik teklifi yapan ayrıntılı bir mektup alır : “ Ben dünyanın en güzel kadınıyım, siz de dünyanın en zeki erkeği. Beraberliğimizden dünyanın en güzel ve en zeki çocukları doğar. Ne diyorsunuz?” Shaw acil cevap yazar: “ İltifatınıza çok teşekkür ederim bayan. Ancak, ya çocuklarımız güzellikte bana , zekâda size benzerse ne olacak?” Eve, kendini sevmenin zirve yaptığı günleri yaşıyoruz . Shaw’ın analizi kendini aşırı beğenmiş ve kibirli insana bir derstir diye düşünüyorum.
Günün sözü: “Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.” Nazım Hikmet
İsa Çolaker