Mizah edebiyatımızın eski ve yeni tüm eserlerini karıştırmayı severim . Muhafazakar kesimler, çizgiden ve karikatürden uzak da dursalar da , ben içimizde bir öküzlük olduğuna inananlardanım . İçimizdeki cinliklerin edebî karşılığı ya hiciv veya taşlama ya da şathiyedir . Edebiyat metinlerindeki öküz kullanımları genelde fena ve yanlışı teşbih içindir . Doğrudur da . Yazı başlığıma mülhem olan kitap , sevgili Bülent Akyürek ‘ in ironi ve eleştiri dolu denemelerini ad olan yayınıdır . Okumanızı da öneririm . İçindeki öküz kelimesi muhteva olarak bir canlıya ad olsa da , kelime dünyamızda yanlış ve kötülük yapana kullanılan argo bir kelimedir . Kelimeyi sevmiyorum desem yalan olur ! Belki de aramızda öküzlük yapanlar var ki , atalarımız bu mecazda ısrarcı olmuş . Kitab-ı Öküzler veya Öküz kitabı yazsak da fena olmaz aslında !
İçinde öküz kelimesi geçen her metin beni heyecanlandırıyor ve gerçeğe doğru da yönlendiriyor . Ne zaman öküzlük yapan birini görseniz , öküz adam dediğinizi duyar gibiyim . Amasya’ da “ ev danasından öküz olmaz “ diye , “ komşu kızı sümüklü olur “deyiminin anlamdaşı olan bir demece vardır. Yani , insan yakınındakinin yükselmesini ve gelişmesini istemez anlamına gelen bir kullanımlar silsilesi . Gördünüz mü öküzün ettiğini ? Demek ki öküzlük durumlar var ki , insanımız bu sevimli hayvanı mecaza çevirmiş ! Belki de öküzün sertliğinden kinayedir , ne bilelim ? Halk hafızası büzemezsin , çizemezsin söyler . Öküz kelimesi deyimler ve atasözleri içinde de çok kullanılır : Akıllı öküzden , ahmak at iyidir ( Kazak ), Acemi öküz boyunduruk kırar ( Türk ) vb.
Öküzle ilgili atasözlerimizden sadece birini biraz açmak istiyorum. “Öküz olmadan küpe (güpe veya göpe) sıçma! ” sözü ; olgunlaşmadan, kaldıramayacağın yükün altına girmemeyi öneriyor . Çünkü zayıf ve acemi öküz , usta öküzün bir hareketiyle kağnının boyunduruk ve”göbü“arasına sıkışır. Güçlü öküz boyunduruğu ileri itmiş, zayıf öküzün boyunduruğu geri kalmış, boynu zelvenin sıkıştırmasıyla canı acımıştır. Canı yanan hayvanın tepkisi , arkasına gelen küpü pislemek olur. Atalarımız, bu durumu atasözüne dönüştürerek, insanlarla kıyaslamamıza imkân vermişlerdir. Milletimiz her vesileyle çevresinden ders almasını bilen derin bir gözlemciliğe sahiptir. Yetişmemiş insanlara “Dananın teki” demiş, her şeye tahammül edip kabullenenlere de “Öküz gibi” demiştir. Türk insanının en büyük yardımcılarından biri olan öküz, milletimizin bu derin gözlem ve benzetmelerinden bolca nasibini alarak atasözlerimizde bolca yer almıştır .
Öküz kelimesi şiire dönüştüğünde ya da şiire girdiği zaman değişik ve ince manalarda kullanılır. Kazak Abdal ‘ın taşlamasındaki mecazi öküz , tam anlamıyla yanlış insan için kullanılır . Buyurun öküz gibi olanın hikayesine : “Müfsidin bir de gammazın / Malı vardır da yemezin / İkisin meyyit namazım / Kılanın da anasını .” Dedikoducu ve arabozuculara kızan Kazak Abdal ‘ ın üstü örtük öküz dediği insanlar aramızda yaşamıyor mu ? Bir kenti ya da köyü fitneye boğacak ökzlükler yapmıyorlar mı ? Her tür duyarsızlığı meşrulaştıran tepkisiz arkadaşlarımız yok mu ? Malını yiyemeyen ve infak etmeyen asosyal tipler aramızda dolaşmıyor mu ? Kazak Abdal dizelerinde sanki , öküzün sosyolojik tanımını ve açıklamasını yapıyor . Rahmetli Cem Karaca bu dizeleri ne güzel söyler şarkısında . Nur içinde yatsın usta .Bir sosyal yara olan münafıklığı ve ara bozuculuğu yeren bu şiiri bilerek yorumlamıştır , sanırım .
Ömer Hayyam ‘ ın bir rubaisinde ne güzel bir öküz betimlemesi vardır . Masal gibi şiir dizelerinde usta , öküzü yer ve gök arasındaki ayarsızlar için kullanır ! “ Gökte bir öküz varmış adı, Pervin / Bir öküz de altındaymış yerin / Sen asıl iki öküz arasında / Tepişmesine bak şu eşeklerin .” Dünya ve ahiret arasındaki sıkışmış insanları ne güzel anlatan dizeler ! Sevginin herhangi birine karar verememiş insanların halidir anlatılan . Yani ahiret ve dünyasını karartmış insanın kararsızlığınadır eleştiri .
Yunus ‘ un mısralarında öküz , bir hicvin de parçası olur . Çok da sevimli ve yerinde söyler usta: “Öküz taşın üstünde / Taşı balık götürür / Balığı götüren su / Bünyadın yelden kodu “ Çok güzel bir tecahül- i arifân eyle bize epey şeyler anlatır Yunus usta . Şathiye diyebileceğimiz bu dörtlük tam bir dünya gerçeğinin mistik anlatımıdır . Bu kadar mı alegorik ve dolaylamalısufî dili olur . Öküzün kelime dili burada tam ters bir hal alır . Yani bu öküz , başkaöküz .Bilene . Kastamonu – Tosya türküsü olan aşağıdaki dizelerde de faklı ve aykırı öküz kullanımı vardır . Benim de çok mırıldandığım dizeler : “Of-of—— Manda yuva yapmış söğüt dalına –aman aman / Yavrusunu sinek kapmış gördün mü / Amanin yandım.” Gerçekten manda ( öküz ) nereye yuva yapar , ey okur ? Ya da manda ( öküz ) yavrusu suya girer de , onu pirinç tarlasında sinek mi ısırır acaba ? Hiç düşündün mü ? Dünyaya bir de öküzün gözünden bakalım değil mi ?
Öküz ve öküzlükleri anlattığımız yazımızı , Akif dostu bir şairin felsefî şiiriyle taçlandıralım . Üstat Ferit Kam diyor ki : “ Ne taaccüp ediyorsun buna dünya derler / Duyulan herzelere onda nihayet yoktur / Yerin altında öküz varmı dedi bir meczup / Onu bilmem dedim, fakat üstünde pek çoktur .” diyen şair gönlü acaba bugünleri görseydi ne derdi ? Ört ki ölem ! İşte bu dizelere şair Eşref ‘ in yine öküzle müsellem cevabı : “ bir soğan soyuluyor da yaşarıyor gözler , memleket soyuluyor da aldırmıyor öküzler .” Demek ki , devirler ve dönemler değişiyor ama , öküzlükler baki .Ne dersiniz ? Yetim hakkı yeme konusunda bugün de değişen bir şey yok demek ki ? Bu kadar “öküz” dolu bir yazıdan sonra sufî Yunus ‘ tan bir dörtlükle sonlandıralım : “Balık kavağa çıkmış / Zift turşusun yemeğe / Leylek goduk doğurmuş / Baka şunun sözüne .” Doğru söze ne denir ki!
Günün şiiri : “Hızlı öpüşlerle lekelenir ten, / uzun kalır usul öpüşlerin anıları .” Gülten Akın
İsa Çolaker