Son Haberler
Anasayfa / afilli (sayfa 9)

afilli

YEDİ GÜZEL ADAM

  “Yedi Güzel Adam” dizi olmuş.TRT’de yayınlanmaya başlamış.Haberi alınca heyecanlandım. “Yedi Güzel Adam”… – Yedisi de Maraş’tan… Hatta Maraş Lisesi’nden… – Yedisi de Yasin okunan, tütsü tüten çarşılardan geçmiş. – Yedisi de evrensel sanatın peşinde. – Yedisi de şiirlerinin, öykülerinin gücüyle büyük şehrin kibirli sanat piyasalarında saygınlık uyandırmış. – Yedisi de aykırı, yedisi de artist, yedisi de öncü. – Yedisi ... Devamını Oku »

SİNEKLİ BAKKAL

  Halide Edip Adıvar’ın ilk romanları ile Sinekli Bakkal arasında ro­man türü bakımından ayrım büyüktür. Onun için Sinekli Bakkal’a gel­meden önce, ilk romanları üzerinde kısaca durmak doğru olacaktır. Raik’in Annesi (1909), Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913), ilk örneğini Aşk-ı Memnu’da gördüğümüz, sorunu bireysel, psikolojik aşk romanlarıdır. Yazar, kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için ... Devamını Oku »

YANLIŞ KULLANILAN BAZI KELİMELER

  25 yıldır Türk Dil Kurumu üyesiyim. Dilimizin güzelleşmesi, zengin­leşmesi, sadeleşmesi için yapılan olumlu çalışmaları takdirle karşılarım. Dilin, milletlerin hayatında, kültür, sanat ve edebiyatında çok önemli bir yeri olduğu kanaatindeyim. Uzun yıllardır şiirle uğraşan bir edebiyat eri olduğum ve şiirin kelimelerle yazıldığı fikrine katıldığım için kelimeler üze­rinde titizlikle durmayı bir görev sayıyorum. Diline sevgi ve saygısı olan bir kişi olarak, ... Devamını Oku »

TENKİD

Bizde tenkit olmadığını söylerler. Doğrudur: Gerçekten sanat sevgisi yok ki tenkit olsun. Yermele­rin, hele övmelerin çoğu, sanatla ilişiği olmayan duygularla, düşüncelerle yazılıyor. Zevkine inandığınız birini görüyorsunuz, falanca için çok ağır hükümler veriyor, onun eserinin bütün kusurlarını bir bir gösteriyor, “Ağır söylüyor, ama doğru söylüyor,” Diyorsunuz. Üç gün sonra bir gazetede bakıyorsunuz o falancanın eseri bir övülmüş, bir övülmüş… Altında da ... Devamını Oku »

RUSYA

  Sert rejimler ve onların değişimi çabaları ile dolu ürkütücü ve bir o kadar da hayranlık uyandırıcı bir tarihe, insanlık tarihinin en cesur ama felâketli deneyimlerine sahip olduğu için Rusya’nın hapishane­leri de çok. Koskoca bir Rus edebiyatının milâdıdır Puşkin. Parmaklıkların altına konup kalkan bir kartalı ve onunla ruhunun özgürlüğü arasın­da kurduğu benzerliği anlattığı “Tutsak” adlı şiirinde, Zindandayım, nemli bir karanlıkta, ... Devamını Oku »

ERMİŞ-HALİLCİBRAN

Ey kavmim..! Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını. Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı’ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi ... Devamını Oku »

GÖNÜL FERMAN DİNLER Mİ DİNLEMEZ Mİ?

Kaç zamandır sütten ağzının yandığını söyleyenlerin çoğaldığını görüyoruz. Diyorlar ki: “Artık yoğurdu üfleyerek yemeye karar verdim, artık her önüme gelene âşık olmak istemiyorum. Hayır şaka yapmıyorum, ciddiyim; artık âşık olmayacağım, olursam da seçici davranmaya özen göstereceğim.” Bu sözler bir zamanların: “Gönül ferman dinlemez” ifadesiyle ortaya konan düşüncenin geçersizleştiğini anlatmak üzere söylenmiş gibidir. Gönlün ferman dinlemediğine inanıldığı bir dönemde, insanlar yalnız ... Devamını Oku »

ASLAN SÜTÜ

“Aslanın vücudu, yediği hayvanlardan mürekkeptir”. Valery’nin, şairin, ken­dinden önce gelen şairlerle ilgisini anla­tan bir sözü. Fakat bu söz, şiir dışı alan­larda da geçerli. Hele devletler arasında­ki tek prensip bu, fiilen. Aslanın vücudu böyle. Ama ruhu? İş­te o, tam kendine mahsustur. Aslan, her şeyden önce kendini ormanların başı olarak bilir. Bu­na inanır ve bunda samimîdir. Demek ki aslan olmanın birinci şartı, ... Devamını Oku »

KİTAP KORKUSU

Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, in­san düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. “Bırak, senin yerine ben dü­şünüyorum!” demekle, “Falan kitabı okuma!” demek arasında hiç bir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra hâline düşer. Şüphesiz insanı ... Devamını Oku »

SERVETE DAİR

Servete, faziletin yükü, demekten daha iyi bir ad bulamıyorum. Ordu için ağır­lığı ne ise, fazilet için de servet odur. Atılamaz; geride bırakılamaz. Sonra da yü­rüyüşlere engel olur. Hatta bazen ordu, ağırlığa bakayım derken, savaşı kazana­maz. Kazansa bile pahalıya mal olur. Bütün bir servetin, gerçek, hiç bir faydası yoktur. Belki etrafa dağıtmak için olur; o kadar. Ondan ötesi hayâl… Bakın Süley­man ne ... Devamını Oku »