Amasya , ecdat yadigarı yapılara ev sahipliği yapan bir şehirdir . Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden itibaren , Amasya ‘ da gözle görülür bir hamam kültürü vardır . Daha çok cami müştemilatı ya da civarında gelişen hamam-cami ilişkisi okumayı gerektiren bir kültürel olaydır . Cami varlığın mabedi olduğuna göre , hamam da temizliğin ve arınmanın mekanı olarak görülebilir . Varlığın suyla ilişkisi de yazımızın konusu olacaktır . Acaba Amasya cami ve hamamları niçin yan yana ve sıkışık bir şekilde yapılmıştır ? Ruhunu arındırmak isteyen ecdadımız önce hamama , sonra da camiye mi yönelmiştir ! Bu sorulara vereceğimiz cevap , yazımızın esası olacaktır .
Yukarıdaki soruya vereceğimiz cevaba bakmak için , şehrimizdeki cami ve hamam ilişkisini mekan tasavvurumuza da güvenerek değerlendirelim . Üniversitemize yakın Hızırpaşa Camii ve metruk Sümbül Hamamı bileşkesinden başlarsak ; şehrimizin ana arterlere açılan meydanından girelim .Yavuz Selim Meydanı ve çevresindeki camilerimize bir göz atarsak ; Gümüşlü Camii ve Samanpazarı Camii arasında , bir hamam mevcut idi ! Eskilerin ‘Sinanpaşa Hamamı’ diye andığı hamam artık yoktur . Rivayet muhtelif , bugünkü tarihi Atatürk heykelimizin inşası sırasında kalıntıları ortaya çıktığı ve üstünün örtüldüğü anlatılır ! Yani bu üçgende de bir hamam vardı ! Yerinde yeller esen hamamları ve suyun kaynağını aramak ne acı ! Eskiler camiye yıkanmadan gitmezlermiş . Özellikle de Cumaya gitmenin kültürel temeli abdest ve hazırlığı gerektirirmiş !
Yeşilırmak Nehrini arkanıza alıp içeri şehre geçtiğiniz zaman , Hatuniye Camiini geçtikten sonra karşınıza minik minareli bir cami çıkar .Eskiler bu cami ve cemaatini de suyla imtihan etmek isteyerek , yanı başına Çukur Hamamı inşa etmişler . Günümüzde restorasyonu süren Hamam , küllerinden yeniden doğmuş gibidir . Beni çok heyecanlandıran restorasyon , su akar Türk bakar sözünün boşa çıkmasına yol açacaktır . İnsanının ruhunu ve bedenini temizlemeye ilkesel destek veren Osmanlı , bunu camilerinin yanına kondurduğu hamamlarla yapmaya çalışmıştır . Doğru da yapmıştır . Medeniyetimizin su ayağını , bu hamamlar tamamlar . Çeşme , sebil de işin esasıdır . Alçakköprü’yü geçerek Sultan Bayezıd camiine yöneldiğiniz zaman , ikinci kritik mekan sorusu aklımıza düşer ! Acaba Bayezıd Camiinin müştemilatında hamam yok muydu ? Varsa nerede?
Camiyle cemaati birlikte yapılandıran ecdat , bir başka camii ve müştemilatını da aynı birliktelikle yapılandırmıştır . İçeri şehirdeki Hatuniye Camii , Enderun Camii ve Yukarı Hamam üçgeni de buna iyi örnektir . Hatuniye Camii de benim ilgimi çeken bir dinginliğe sahiptir . Aynı yarımadaya sığdırılan Yıldız Hamamı da , yakın dönem hamamı olarak insanımızı temizlemeye ve arındırmaya devam etmektedir . İçeri şehir yolunda sıralı çeşmeleri de görürseniz , ataların suyla varlık ilişkisini nasıl önemsediğini anlarsınız . Her medeniyet suyla yaşar. Bizim medeniyetimiz de su medeniyetidir . Yoksa sıra sıra cami , hamam , çeşme yapıları neyi anlatır ? Suyla imtihanı başarılı bir milletin torunu olarak gayet mutluyum .
Hükümet Köprüsünden dışarı çıkarak , Bimarhaneye doğru yöneldiğiniz zaman , bir başka camiler dizini ve hamamlar silsilesiyle başbaşa kalırsınız .Beyazıtpaşa Camii ve Mustafapaşa Hamamı kardeşliğini görürsünüz . Mustafapaşa Hamamında arınan insanımız ruhunu temizlemek için de Bayezıtpaşa Camiine yönelirmiş . Mustafapaşa Hamamı aktif olarak işlemektedir . Yani arınma ve temizlenme işi halen sürmektedir . Yürüme mesafesi olan cami ve hamam arası , Bimarhaneyle birlkte ayrı bir ruhani havaya girmektedir . İnsanımızın suyla ilişkisini en iyi anlatan mimari , hamam olduğundan hareketle caminin misyonunu daha iyi anlayabiliriz . Cami ve hamam yan yanalığına buradan bakmakta da yarar var . Ne kadar temizlenirsen , o kadar İslama ve camiye yakın olursun. Mesele budur .Suyun bu kadar içselleştirildiği bir başka medeniyet var mıdır ?
Bayezıtpaşa Camii ve Mustafapaşa Hamamını arkanızda bırakarak , Künç Köprüye doğru yürürseniz , bir başka cami ve hamam komşuluğuna tanıklık edersiniz . Mehmetpaşa Camii ve Kumacık Hamamı kardeşliği . Kumacık Hamamı , aynı mimariyle ve küçük bir şekilde tesis edilmiş bir yapıdır . Halen kullanıma açık olan hamam , kadın ve erkek ayrı kullanımıyla hizmet vermektedir . Yaklaşık iki kilometre mesafede iki hamam ve iki cami . Tam bir temizlik ve arınma yolu gibi çalışan bir kültür alanı . Yaşamına bu kadar suyu yerleştirmiş bir medeniyet , kirli ve kötü olabilir mi ? Olamaz . Ecdada kültür kirliliği eleştirisi çekenlerin aynaya ve hamama gitmesinde yarar var . Sadece Amasya ‘ daki cami- hamam kardeşliği bile , ecdadın ne kadar suya yatkın bir kültüre sahip olduğunu anlatır . Amasya ‘nın hamamları vesilesiyle kaleme aldığımız yazımızı , içinde su geçen , güzel dilekle bitirelim : Su kadar aziz olunuz .
İsa Çolaker