Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / KÖTÜLÜĞÜN EDEBİYATI

KÖTÜLÜĞÜN EDEBİYATI

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

Edebiyat, merhamet ve vicdanın ifadesidir. Öyle de olması gerekir. Bazı edebiyat erbabının icraları, edebiyatın kötülük yolundaki taşlarını döşemektedir. Bunu şiir, roman, hikâye yoluyla yapanlar olduğu gibi, karikatürize edenler de mevcuttur. Bu yapılanlara kötülüğün edebiyatı diyebiliriz. Aşağıdaki ifadeleri gördüğünüz zaman, bana katılacağınızı düşünüyorum. Aslında edebiyat kötüye düşmandır, âmâ bu tipler kötülüğe neferdirler. Metinleri gördüğünüz de hakikatin ışığını da görmüş olacaksınız.

Kötülüğün fotoğrafı, karikatürü vb. vardır. İlk önce şiir dünyamıza bir göz atalım. İlk şairimiz Şükrü Erbaş, şiiri de “Köylüleri Öldürmeliyiz” olsun:” …Gazete okumaz ve haksızlığa/Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar. /Adım başı pınar olsa da köylerinde/Temiz giyinmez ve her zaman/Bir karış sakalla gezerler. /Çocuklarını iyi yetiştiremezler…” Şairimizin köylüye ve tarım toplumuna bakışı budur. Kirli sakallı, temiz olmayan, gazete okumayan, haksızlığa karşı çıkmayan köylü kardeşimiz, şairimizin gözünde cahildir. Bu kadar basit mi, evet! Onun kafasındaki devlet partisine oy vermeyen köylü, derhal infaz edilmelidir! Halkçıyım diyen şairimizin şiir başlığı bile sorunludur. Tam da kötücül metin budur. Ben bu şiirden hangi değeri alacağım ya da okur, şiirden ne anlayacak? Tam bir paradoks hali. Halkı sever görünüp, ona zehir gibi eleştiri getirmek budur. Yaptığı düpedüz kibrin dik halidir. Köylüleri niye katledelim sorusunun cevabı şiirin kendisinde gizlidir:” Köylüleri niçin öldürmeliyiz?/Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler/Kendilerinden olanlarla alay edip/Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar…”Köylünün ekonomi politiğini tiye alan Erbaş, “köylü milletin efendisidir” diyen Atamızla da ters düşmektedir! Çünkü, onun partisine oy vermeyen halk olmuyormuş! Benim oyumla çobanın oyu nasıl bir olur demenin Türkçe tefsiri bu mısralardır. Halkı yanınıza alamadığınızda aşağılamak mı gerekir. Aydın kibri de böyle bir şeydir. Aslında şairimizin güzel şiirleri de olsa, böyle sorunlu metinleri de mevcuttur. İçinde bulunduğu cenah bu tarz metinlere karşı suskundur. Bu bizim eleştiri hakkımızı elimizden almaz. Almamalıdır da.

Kötülüğün metinlerini konuşmaya devam edelim. Bu kez şairimiz Cemal Süreya’dır. Onda bir folklor düşmanlığı olduğunu bilirdim de, devlet büyüğüne intihar etmesini tavsiye edeceğini düşünemezdim. Demek ki oy verenlere olduğu kadar, seçilmişlere de düşmanlıkları mevcutmuş! Şiir daha taze bir metindir: ”Bir önerimiz var: İntihar etmelisiniz! /Ben ve Buyrukçu bu konuda/Dostça omuz veriyoruz size./Gelin, halkın önünde,/Üçümüz birlikte intihar edelim./Yer: Kadıköy eski iskelesinin önü,/Günü ve saatini siz saptayın./Ülkemiz sizden kurtulsun,/Biz de işe yaramış olalım.” Kendini de intihara sürükleyen şairimiz, aslında toplu intiharla halka şirinlik yapma, onların kurtuluşuna kapı aralama uyanıklığına başvurmaktadır. Yani diktatörden tümden kurtulma hali. İnsan insanının bu kadar mu kurdu olur? Böyle mi kötücül ve karanlık dize yazılır. Rahmetli Turgut Özal’ın topluca intiharını istemek, aslında bir acziyet görüntüsüdür. Seçimle gelenin seçimle gideceğine inanmamanın dizeleridir bunlar. Bu kafayla 555K’yı da yazmıştır ozan! O da bir darbe methiyesidir! Demek ki kötülüğün metinselliği böyle bir şeydir. Bu ölüsevici metinlere itirazımız olsun. Aslında insan insanın yurdu, Süreya’da yaşama sevincinin şairi olmalıdır. Bu metinlerde kaide dışı davranıyor.

Kötücül metinleri konuştuğumuz yazımızı bir şairle sürdürelim. Yakında kaybettiğimiz Ülkü Tamer, rahmetli Erbakan’ı aşağılayarak tiye alır. Bunu da oldukça cinsiyetçi bir başlıkla yapar. Ben buna kara mizah, ironi bile demiyorum. Dümdüz aşağılama şiiri. O da aklınca Erbakan Hoca’nın refahçı ve kalkınmacı politikalarıyla dalga geçiyor. Buna da şükür, Necmettin Erbakan’ın intiharını da isteyebilirdi. Refiki Cemal Süreya’dan berilik bir “Necmiye Abla” şiiriyle sesleniyor şairimiz:”… Hülyasındaki milyonlarca tanka gülen/Gözlerin, bıyığın ve ak pak gerdanınla/Ne koalisyoncuydun sen, Necmiye abla./Partiniz kutu gibi küçük bir partiydi,/Kadınları çarşafla örtük bir partiydi.” Kadınımızın kıyafetiyle Hoca’ya yüklenen Tamer, tipik bir kılık kıyafet aşağılaması yapmaktadır. Bu metinler de göstermektedir ki, bunlardaki kıyafet takıntısı faşizm boyutundadır. Hocayı darbeci de yapan şair, aslında gizli bir İslam düşmanlığı da yapmaktadır. Üretmeden solcu olunamaz bilirim de, şairimiz Hocanın teknotratlığıyla da aklınca dalga geçmektedir. Şimdiki iha, siha,tank, baraj, köprü vb. düşmanlığının temelleri ta eskidedir.

Bilenler biliyor, Küçük İskender, Türk şiiri içinde ‘skatoloji’nin (pislik edebiyatının) en ünlü temsilcisidir. Tehlikeli gerçekliğin şairidir kendisi. Onun bir kötücül metniyle bitirelim. Kötüyü sevmek de ayrı bir patalojik haldir. Haşarat Uygarlığı adlı şiirinde şair, günümüz iktidarını mikroba benzetmektedir. Halbuki kendisi sorunlu bir ademdir! Neyse, biz haşarat şiire bakalım:” ..Tasfiye edilmişti bu hayvanlar-şimdi geri geldiler/Şimdi onların iyilikleri en korkutucu olan – salyaları yeşil/Toprağın içinden, uzayın keskin uzuvlarından değil/Filtrelenmiş cahil dillerin ötesinden ve sesinden geri geldiler” Şairin hayvanlar dediği biz oluyoruz. O da efendimiz modunda. Salyası yeşil olan Müslümanlar, hayvan mecazına konu olmaktadırlar! Dünyaya salya sümük ve edebiyata da böyle edepsiz bakarsan, ortaya bu kötücül şiirler çıkacaktır. Edebiyat iyilik, güzellikle kaimdir. Kötüyü anlattığımız yazımızı, güzel bir sözle bitirelim: Kötü söz sahibine aittir. Biz iyiliğin, edebin ürünlerini vermeye devam edelim.

isa çolaker

 

 

 

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*