90’lı yıllar, Adıyaman-Gerger Lisesinden Ordu-Ulubey Lisesine tayini çıkmış bir Edebiyat öğretmeniyiz. Mesleğin daha dördüncü yılındayız. Heyecanlıyız, mesleğin başında olmasak da tecrübeliyiz. Yoksul bir Anadolu ilçesinden (Adıyaman-Gerger) Karadeniz’in şirin bir ilçesinde göreve başlamışız. Memleketim Giresun’a yakın olması da ayrı bir güzellik. Günlerin getirdikleriyle fazla kalamasam da Ulubey’i ve Ordu’yu çok sevmiştim. İnsanı cana yakın, ilçe şirin, tabiatı da çok güzeldi. Güzel dostlar ve arkadaşlar da edinmiştim. Bazı hafta sonları da Giresun’a kaçıyordum. Ordu-Ulubey Lisesi, eski ve köklü bir liseydi.
Evlenme arifesinde olduğum için Ordu’dan ev tutmadım. Ordu-Ulubey arası gidiş geliş zamanla sınırlıydı. Bir ev tutup Ulubey’de yaşamayı yeğledim. Evliliğimi Ulubey’de yaptım. İlk evimi Ulubey’in bir kenar mahallesinde açtım. Eşim İmam Hatip Lisesinde, ben de Ulubey Lisesinde görev yapmaya başladık. Öğretmen kızım Dilara, Ordu Devlet Hastanesinde dünyaya gözlerini açtı. Yani ilk evladımı da Ordu’da kucağıma aldım. Çok güzel öğretmen arkadaşlarım ve de öğrencilerim oldu. Kızım hala kendini Ordulu addeder. Aidiyet duygusu yüksek bir Ordu gerçeği vardır. Üniversiteye intisap etmeseydim belki de Ordu’ya yerleşirdim. Her daim yaşanası bir Ordu şehri gerçeği bende mevcuttur.
Ordu-Ulubey Lisesinde iki yıl çalışmama rağmen, güzel dostluklar da kurdum. Prof.Dr.Metin Bozan, Prof. Ahmet Erkol, Prof. Mehmet Azimli, kültür insanı Muzaffer Günay, Nuri Kahraman, merhum Av. Cavit Kalpaklıoğlu gibi nadide arkadaşlarım oldu. Sevgili Muzaffer Günay Hoca’nın romanlarından bazılarını ilk elden görme şansım oldum. Bu Aşk Başka vb. Merhum Av.Cavit Kalpaklıoğlu abiyle de çok sohbetimiz olmuştu. AB üzerine yazdığı bir kitabını da imzalı hediye etmişti. Sohbeti dinlenecek bir Ordu beyefendisiydi. Kendine rahmet olsun. Ordulu günlerimde çok müstefit olduğum bir kişi de merhum, namı diğer Ulubeyli Mehmet Çelenk Hocaydı. Mehmet Çelenk Hoca, tıpkı refiki Bulancaklı Nuri Genç Hoca gibi ilmiyle amil bir şahsiyetti. İkisine de rahmet olsun. Cami cemaatiyle ilişkileri sokakta da devam eden iki hoca, benim yazı hayatımda iyi yerlere sahiptir. Halkı için yazan ve okuyan adamları her zaman sevmişimdir. Çünkü ilim halka ulaşırsa ilimdir. Edebiyat bu yönüyle toplum içindir.
Ordulu günlerim, ileride edebiyat muhibbi arkadaşlıklarla devam edecekti. Sevgili şair Gökhan Akçiçek, müzisyen Selçuk Küpçük Ordulu sevgimin tezahürü olarak dostlar bahçesine girecektir. Hala görüştüğümüz bu arkadaşlarımdan şair-yazar Gökhan Akçiçek Alucralı olmalı hasebiyle de ayrı bir sosyolojiye karşılık gelir. Ordu’da epey bir Giresun-Alucralı hemşerim vardır. Alucra’ya yolu düşmüş şairleri de kitaplaştıran da Gökhan Akçiçek’tir. Sevgili Gökhan, neşet ettiği toprakları da unutmaz. Selçuk Küpçük arkadaşımla da Amasya Şiir Günlerinde buluşmuştuk. Hala da dostluğumuz devam ediyor. Var olsun sanat kardeşliğimiz. Öğretmenlik, sadece bilgi taşıma mesleği değil, biraz da ilişkidir. Buradan baktığımızda Orduyla ilişkim, gönül bağıdır. İnsan yaşadığı şehre benzer, bende de Ordu’ya benziyorum.
Ordulu yıllarımın en güzel tezahürlerinden birisi de doğaya olan düşkünlüğümün başladığı döneme denk gelmesidir. Kurul Kayalıkları, Sayacabaşı, Çambaşı Yaylası gezilerimiz beni çok etkilemiştir. Sevgili Muzaffer Günay yazılarıyla buraları ayrıntılı tanıtmıştır. Ben oralara girmemeyeyim. Ulubey Lisesi öğrencileriyle birlikte yaptığımız Giresun gezisini hala unutamam. Ulubey Lisesi Müdür yardımcımız Ahmet Nezih Turan ve sevgili eşiyle ne güzel bir seyahat yapmıştık. Şarkılarla yaptığımız gezi her daim anılacaktır. Bir Türkmen obası gibi gördüğüm Sayabaşı pikniği çok güzeldi. Ulubey deyince aklıma, uzun süren kar yağışları da gelir. Kızım böyle karlı bir Ulubey kışında dünyaya gelmişti. Ulubey’e kar yağarken, Ordu’da kupkuru bir havaya şahitlik ederdik.
Ordu Ulubey Lisesinde çalışırken, çok sık Giresun’a kaçardım. Ailemi ve dostlarımı ziyaret ederdim. İki şehrinde birleşmesini isteyen bir yazı yazmışlığım da vardır. Fındığın önemli iki şehri, enerjisini birleştirse ne iyi olur! İleri de niye olmasın. Giresun’un Turizm potansiyeliyle Ordu’nun teknik alt yapısı, iki şehri de uçuracaktır. Boztepesiyle Ordu, Kulakkayasıyla Giresun ayrı bir güzelliktir. Karadenizin güzide iki şehrini de seviyorum. Şu an Amasya Üniversitesinde çalışan bir akademisyen olarak iki şehrimize de geleceğin kentleri olarak görüyorum. Son yıllarda Ordu-Giresun arası birleşmiş gibi bir durum var. Bu ayrı bir değerlendirme gerektirir. Fındığın ekonomisi, turizm potansiyeli, üniversiteler eliyle kültür şehirleri inşa edebiliriz diye düşünüyorum.
Yüz yüze tanışma fırsatı bulamadığım sevgili Tuna Eselioğlu kardeşim yazı istediğinde, böyle bir sohbet yazısı ortaya çıktı. Kendisine nazik daveti için çok teşekkür ederim. Yazıyla ortaya çıkan sohbet ve geçmişe özlem, ayrı bir güzellik oldu. Yaşadığım ve yaşayacağımız güzel günler adına yine bir şiirle, Ordu’ya sınır Giresun-Piraziz türküsüyle bitirelim:
Girasun üstünde vapur bağrıyor
Eşref’in yarasını Doktor sarıyor
Eşref’in annesi yanmış ağlıyor
*Atma Hakkı atma pişman olursun
Girasun’un beylerine anam hasım olursun (1)
Bazarsu dereleri bir ifak dere
Eşref’i vurdular anam nafile yere
Nafile nafile o da nafile
Cenazemi koydular otomofile
Girasun’da yârim var o da nafile
Atma Hakkı atma pişman olursun
Girasun gençlerine anam düşman olursun(‘)
Attığın gurşundan sen utanırsın….
İsa Çolaker Kişisel Web Sitesi Edebiyat ve deneme yazıları
