Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / KÖTÜLERİN KAYBETTİĞİ BİR DÜNYA İÇİN

KÖTÜLERİN KAYBETTİĞİ BİR DÜNYA İÇİN

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

                Kötülerin kaybetmediği dünyamızda iyilik gerçekleşemez.Hakkın batıla galip geleceğine inanan birisi olarak,bazen kötülerin kaybetmediğini düşünmüyor değilim!Peki kötülerin kaybettiği bir dünya ya da ülkeyi nasıl kuracağız?Bunun şartları nelerdir?Nasıl olacak da,iyilerin sesi kötülerden fazla çıkacak?Kötülerin kaybettiği dünyayı kurmak için,kötülerin hasıl olduğu şartların iyi irdelenmesi gerekir.Kötülerin üreme şartları nelerdir,nasıl örgütlenirler,onları hangi koşullar besler,tüm bunları konuşmamız gerekir.

Kötülerin kaybedeceği bir ülkeyi kurmamız için,öncelikle toplumsal kötülüklere karşı ortak vicdanımız olmalıdır.Buna kötülüğe karşı adalet de diyebiliriz.Onlarca toplumsal kötülük yaşamamıza rağmen,bir şekilde ortak vicdan oluşturamıyoruz.Parçalı bir adalet ya da bölünmüş bir vicdanımız var.Mesela,terör konusunda ittifakımız yoktur.Sizin terör dediğinize,bir başkası radikal barışçıyım diyerek,halk savaşçısı diyor.Nasıl toplumsal kötülüklere karşı koyacağız?Kadın cinayetleri konusun da bile anlaşamıyoruz.Sizin kadınların öldürülmesi yanlış dediğiniz yerde,bir başkası,bazı kadınlar hak ediyor demeye getirerek,cinayetleri savunuyor!Katile katil diyebildiğimiz zaman,ortak vicdana sahip olabiliriz diye düşünüyorum.

Bireysel şiddete karşı olmadan,kötülerin kaybetmesini beklemek ham bir hayaldir.Tekil cinayetleri de savunabilen bir düşünce dünyamız var.Bireysel şiddetin savunulduğu yerde,özgürlüklerden bahsedemezsiniz.İnsanlar konuşmayı,eleştiri yapmayı unuturlar.Sevgisiz,saygısız insanların teşkil ettiği bireysel yapıdan kurtulmak için,ferdi kötülüklere karşı;doğruyu,hakkı,iyiliği savunacak bir nesil yetiştirmeliyiz.Ferdi şiddetin kabul gördüğü hatta,tasvip edildiği bir düşünce yapısından,sadece sadist bireysel kişilikler çıkar.Hayvan öldürme,insana eziyet etme,çocuk dayağı bu tür bireysel şiddetin tezahürleridir.Dayağın cennetle eşitlenmediği bir kafa yapısına ulaşmamız gerekir.

Kötülerin kaybetmediği yerlerde,cinnet düşüncelerin de savunulduğu görülür.Barış diye savaşı savunlar olduğu gibi,sevgi derken aşk cinayeti işleyenlere şahit oluruz.Bunlar cinnet halidir.Cennete cinnetle gidemeyiz.Ya benimsin,ya kara toprağın demek,nasıl bir kötülük halidir?Radikal barış diyerek,insanları öldürüp;lümpen proleter edebiyatı yapmak nasıl bir haldir?Efendim devrimci çocukların çukur savaşında tabanca var,devletin elinde ağır silahlar diyerek eleştirmek nasıl bir ruh halidir.Şiddetin cinnet halini savunmak aynen böyledir.Oysa cinnet geçiren toplumsal yapı,ancak sorunlu ve saldırgan bireyler üretir.Cinnet halinin bir şifası da,sağlam ruhi terbiye almış fertler yetiştirmektir.Ruh terbiyesi eksik insanlar,potansiyel cinnet adamıdırlar.Fen eğitimine önem verdiğimiz kadar,ruh terbiyesine önem vermezsek,daha çok toplumsal cinnet halleri göreceğiz demektir.

Kötülerin kaybetmediği yerlerde, ahlak da çok örselenir.Kötüler de ahlaksız yapıyı çökertmeye ahdetmiş tiplerdir.Ne ahlakı canım,şimdiki zaman da ahlak nedir,beden benim,vucut benim sana ne herzeleri size tanıdık gelmedi mi?Bunlar ahlaksızlığın yeni dilidir.Vücudun emanet olduğu unutan şarlatan ne diyeceksin?Ahlakın toplumsal tarafına değil de,etik tarafına vurgu yapan maddeci kafaya ne anlatacaksın?Azcık öpüşsek ne olur diyen sanat acuzesine ne anlatacaksın!Evliliği kendi sefih yaşamlarına engel gören romalı kafaya ne anlatacaksın?Ahlakın fıtrî bir dili ve dini bir potansiyeli vardır.Bu milleti romalı yapmak isteyenler,her zaman ahlakımıza ve töremize saldırmayı bir ödev bilmişlerdir.Onun için kötülerin hükümranlığına doğru gidiyoruz.

Kötülerin kaybetmediği yerlerdeki önemli belirtilerden bir tanesi de,dinin ve dilin yozlaşmasıdır.Din dili ve ana dili birbirini beslerler.Milli olana düşman olan kötülerin ortak bir kötülük dili vardır.Onların vücut dili bile birbirlerine benzerdir.Katillerin yüzünü saklaması,teröristlerin etek giymesi vb. Zayıf kişilik oldukları için,kendi olamazlar.Gizlenir,başka bir vücut diline sığınırlar.Dinin yozlaşması da kötülere hizmet eder.Ne dini,ne Kuranı,kaçıncı yüz yılda yaşıyoruz tafraları genel dilleridir.Yani seçtikleri kötülüklere kim ve neler karşıysa,ona saldırmak da beis görmezler!Televizyon hocaları,bölük pörçük din dili onların lümpen dünyalarına katkı yapar.Diyanet reisini sevmezler ama,noel dedeyi dinlerinin araçları olarak kutsarlar!Ne kardeşim Noel anadolu çocuğu değil mi diyerek de,ham bir ulusalcılı yaparlar.Noel yerine,Dedem Korkut’u sevseler daha iyi olmaz mı?O zaman milli olurlar.

Kemal Sayar:”Kötülerin kaybetmediği ülke çocuklarına ahlak öğretemezsiniz” der.Doğru da söyler.Yukarıda bahsettiğimiz hastalıklarımızı,şifalı değerlerle çözersek mesele yok.Yoksa her gün yeni bir kötülük çeşidini gördüğümüz memleket ahvaline şahit olacağız.”Yaşasın kötülük” diyen ekşi sözlük çocuklarından hareketle yazdığım yazımı,yine şifalı bir şiirle bitirelim: “Merkezle âşnâ ol etme muhite rağbet/Müstagrak-ı hakikat meyl-i kenârı neyler.”Merkezle haşir neşir ol, etrafa meyletme. Gerçeğe kanmışlar etrafına meyletmez diyen Nabi haklı değil mi?Kendini yaşamın merkezine koyan modern insan,hakikati ıskalamaz mı?Kendini yetiştirmeyen, sadece sokağın yetiştirdiği bireyden ne hayır gelir?Televizyonun ya da internetin eğitim ahlakı verdiği bir toplum var mıdır?Kötülerin kazanmadığı bir dünya ve ülke dileğiyle.

                

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*