ADI: KADER
SOYADI: KAYMAK
NUMARASI:164114039
BÖLÜM: TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ
DERS: ÖĞRETMENLİK UYGULAMASI
ÖĞRETMEN: İSA ÇOLAKER
KUKLACI- KEMALETTİN TUĞCU
A)ŞEKİL(DIŞ YAPI)
- Romanın Adı: Kuklacı
- Romanın Yazarı: Kemalettin TUĞCU
- Romanın Basıldığı Tarih: 2010
- Romanın Yayınevi: Damla Yayınevi
- Romanın Ebatları: 19.5 (boy), 1 (genişlik)
- Sınıf Düzeyi: 4-5-6
- Romanın Sayfa Sayısı: 96
- Yazarın Hayatı:Kemalettin Tuğcu (d. 27 Aralık 1902 – ö. 18 Ekim 1996),[1] Türk yazar.
200’den fazla Türkçe romana imza attı. İstanbul’da doğdu. Ayaklarındaki bir özür nedeniyle, uzun süreli eğitim görmedi. Kendi kendini yetiştirmiş olan Tuğcu, 13 yaşlarında şiir ve öykü yazmaya başladı. Özellikle, acıklı konuları ve melodramatik olay örgüleri olan romanlarıyla tanındı.
1928 yılında Türkiye Yayınevi’nde çalışmaya başlayan Tuğcu’nun ilk romanı, 1936 yılında yayımlandı. Türkiye’nin hızlı bir değişim geçirdiği, özellikle köyden kente göçle birlikte kentlerin büyüdüğü, şehir merkezlerinde ahşap evler yıkılıp apartmanlar inşa edilirken kentlerin çevresinde kenar mahallelerin oluştuğu 1960’lı yıllarda Kemalettin Tuğcu’nun kısa romanları çok sayıda okura ulaştı. Okurları çoğunlukla çocuklardan ve gençlerden oluşan Kemalettin Tuğcu’nun 300’den fazla romanı yayımlandı.
Kemalettin Tuğcu, Türk sinemasında çocuk yıldızların rol aldığı filmlerin ilki olan Ayşecik’in senaryosunu kaleme almıştır. “Baba Evi” adlı romanı, aynı adlı televizyon dizisine ilham vermiştir.
1990’lı yılların sonlarında Star TV’de aynı adlı kitaplarından uyarlanarak yayınlanan Üvey Baba, Küçük Besleme, Mercan Kolye, Babamın Günahı ve Altın Saçlı Kız filmleri ile filmlerin devamı niteliğinde aynı kadroyla çekilen Üvey Baba, Küçük Besleme, Mercan Kolye dizileri büyük başarı kazanmıştır. 18 Ekim 1996 tarihinde vefat eden Kemalettin Tuğcu Çengelköy mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
B) MUHTEVA ( İÇERİK)
1) TEMA: Aile iletişimi, Geleneksel sanatlar
2) ROMANIN KONUSU: Eski vali yardımcılığı emeklisi Recai Bey’in, ailesi tarafından-torunu hariç- sadece maddi açıdan yararlanılabilecek birisi olarak görülmesi; eşi, damadı, oğlu ve kızının onu hiçe saymalarıyla gerçekleşen tartışmaların neticesinde, kafasını dinlemek, oyalanmak için kendine bir kuklacı dükkânı açması kitapta anlatılmaktadır.
3) ROMANIN ANA FİKRİ: Her türlü soruna göğüs germeliyiz.
4) ROMANIN TÜRÜ: Macera Çocuk Kitabı
5) MEKÂN: Zümrüt Apartmanı, kuklacı dükkânı, okul, mahkeme salonu, hastane, kalorifer dairesinde bir oda, elbise ve ayakkabı mağazası.
-Kuklacı Dükkânı: Bir apartmanın altındadır. Genişçe bir camekânı, camlı bir kapısı vardır.
-Zümrüt Apartmanı: Ev halkının kaldığı on iki daireli bir apartmandır.
-Okul: Yıldız’ın öğrenim gördüğü ve dedesiyle yaptığı eserlerin sergilendiği yerdir.
-Mahkeme Salonu: Recai Bey’in kızı Calibe ile damadı Hayri Bey’in boşandığı mekândır.
-Hastane: Hayri Bey’in trafik kazası sonucu yattığı hastanedir.
-Murat’ın Evi: Recai Bey’in fakir oldukları için yardım ettiği Murat ve Murat’ın babası Dursun Bey’in kaldığı kalorifer dairesindeki iki pencereli, küf kokulu caddeden geçenlerin yalnız ayaklarının göründüğü bir odadır.
6)ZAMAN: Olaylar bir sabah başlayıp gün, ay, mevsim, yıl şeklinde devam edip toplam 3 yıl gibi bir sürenin ardından bir öğleden sonra biter. Zamanda geriye dönüşler sadece Recai Bey’in eşinin geçmişini anlatmak için kullanılmıştır.
7) ANLATICININ BAKIŞ AÇISI: Hâkim (ilahi, sınırsız) anlatıcı bakış açısıdır. Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durur, gören durumundadır. Üçüncü tekil şahıs ağzıyla konuşur.
8)KİŞİLER
Asıl Kişiler ( Fiziki ve Ruhi Özellikleri)
-
Recai Bey: Romanın başkahramanıdır. Vali muavinliğinden emekli, zengin bir kişi olan Recai Bey; uysal,” okumaya düşkün, geniş görüşlü, hemen her şeyle ilgilenen, inceleyen”(s.6) dürüst, yetenekli, sanatçı ruhlu bir insandır. Yetmiş beş yaşındadır.
-
Sahire Hanım: Recai Bey’inpara düşkünü, sosyete olmaya çalışan süs meraklısı ve sonradan görme nankör eşidir. Bekçi Raşit Efendi’nin kızıdır. Altmış beş yaşındadır. Onda evlat sevgisi yoktur.
-
Bedri: Recai Bey’in oğludur. Hukuk bitirmiş ve bir avukat arkadaşı ile çalışmaktadır. Perihan adında aklı başında bir kızla evlidir. İyi özellikler taşımakla birlikte bazen annesinin gölgesinde kalmaktadır.
-
Perihan: Bedri’nin eşidir. Aile içinde etliye, sütlüye karışmayan, görümcesi ve kayınvalidesinin kahrını çeken sabırlı biridir. Sevgi dolu olan Perihan Recai Bey’in evde tek anlaşabildiği iki kişiden biridir.
-
Yıldız:Recai Bey’in çok sevdiği, sanatçı ruhlu, olgun ve dürüst torunudur. Ortaokula giden ve okuldan gelirken dedesinin dükkânına uğrayıp kukla yapımında ona yardımcı olan Yıldız, ailenin diğer üyelerine karşı dik başlı, sinirli, atak, asabi huysuz ve haşarı bir kızdır. On dört yaşındadır.
-
Fatma Hanım: Evin hizmetçisidir. Sahire Hanım’ın sözünden çıkmaz.
-
Calibe: Yıldız’ın annesi, Recai Bey’in kızıdır. Hayri Bey ile evlendiği için pişmandır. Eşi ve annesinin etkisiyle paraya önem veren biri olmuştur. Zamanla babasından yana olmaya ve onu anlamaya başlamıştır.
-
Hayri Bey: Recai Bey’in damadı, Calibe’nin eşidir. Sorumsuz, nefsini düşünen, yüzsüz, ukala, para düşkünü, şantajcı, asalak gibi yaşayan bir kişidir. Recai Bey, Hayri Bey’i basit bir memurken, kredisi sayesinde, bankada şefliğe kadar yükseltmiştir.
Yardımcı Kişiler
-
Pastacı: Kuklacı dükkânının yanındaki pastanenin sahibidir.
-
Eczacı: Kuklacı dükkânına ara sıra uğrar. Recai Bey’in uğraştığı sanatına anlam veremez.
-
Murat: Recai Bey’in fakir olduğu için yardım ettiği çocuktur.( Recai Bey Murat’a ayakkabı ve elbise alır.)
-
Dursun: Murat’ın babasıdır. Recai Bey sayesinde işsiz olan Dursun iş bulur.
-
Cevat Bey: Calibe Hanım’ın evlendiği ikinci eşidir. Pasif, çekingen, hakikatli, tertemiz, mahcup, kırk yaşında ve yaşlı annesine bakan bir kişidir.
-
Huriye Hanım: Seksenine merdiven dayamış, Cevat Bey’in annesidir. Oğlunun evlenmesini isteyen Huriye Hanım zeki ve terbiyeli bir insandır.
-
ROMANIN OLAY ÖRGÜSÜ
-
Recai Bey’in eşi tarafından dairede temizlik yapılacağı sebebiyle sokağa gönderilmesi,
-
Hava kararırken eve dönen Recai Bey’in evde kendisi için yemek hazırlanmadığını görmesi,
-
Hizmetçinin, hanımefendinin emri doğrultusunda Recai Bey’in odasının misafirler için yatak odası yapması ve bu durumu Recai Bey’e söylemesi,
-
Sığıntı muamelesi gören Recai Bey’in bu duruma çok sinirlenmesi ve eşine tavır koyarak yönetimi ele alması,
-
Sinirli bir şekilde Sahire Hanım’ın eve gelmesini bekleyen Recai Bey’in bu kadına tokat patlatarak haddini bildirmesi,
-
Recai Bey’in her gün sabah erkenden çıkıp geç vakitlerde eve gelmesi,
-
Bu durumu merak eden torununa bir dükkân tuttuğunu ve kuklacılık yapacağını söylemesi,
-
Okuldan çıktığında dedesinin dükkânına uğrayan Yıldız’ın ona yardım etmesi,
-
Ailenin Recai Bey’in aklını yitirdiğinihükmetmesi,
-
Recai Bey’in bu durumuna aile fertlerinin itiraz etmesi ve ona kuklacı demesi,
-
Dükkân komşuları ile arasında güzel bir dostluğun başlaması,
-
Bedri’nin dükkâna uğrayıp babasının yaptığı kuklalara hayran kalması ve babasını takdir etmesi,
-
Recai Bey’in, vitrinin dışında toplanan çocuklara topaç satması ve onlarla sohbet etmesi,
-
Recai Bey’den bir şeyler kopartmanın peşine düşen Hayri Bey’in trafik kazasında ayağını kırması,
-
Hayri Bey ile Calibe Hanım’ın boşanması ve Hayri Bey’in uzak bir yere tayin edilmesi,
-
Calibe’nin Cevat Bey ile evlenmesi ve ayrı bir dairede yaşaması,
-
Yıldız’ın ortaokul mezuniyet töreninde Recai Bey’in yapmış olduğu eserlerin sergilenmesi,
-
Gazeteye de çıkan Recai Bey’in bugünden sonra antikacılar ve koleksiyoncular tarafından rahat bırakılmayacağını düşünerek dükkânı kapatması,
-
Dükkâna ayağı alışık olan çocuklar kepengin üzerine yapıştırılmış “kiralık dükkân” yazısını görüp üzülmesi.
Romanı özetleyen anahtar tematik kelimeler:
Dostluk, iyilikseverlik, sabır, sevgi, dürüstlük, aile iletişimi, başarı, merak duygusu, sağlıklı beslenme, takdir etme, sorumluluk, kabiliyet.
10)ROMANIN ÖZETİ:Vali yardımcılığından emekli Recai Bey, kendisine ait bir apartmanın bir dairesinde, eşi Sahire hanım, damadı Hayri Bey, kızı Calibe, çok sevdiği torunu Yıldız, avukat oğlu Bedri, gelini Perihan ve hizmetçi Fatma ile birlikte oturmaktadır. Tüm mal varlığı kendisine ait olmasına rağmen, evde bir sığıntı muamelesi görmektedir. Bir gün, yine eşi tarafından dairede temizlik yapılacağı gerekçesiyle sokağa gönderilmiştir. Recai Bey, nihayet hava kararırken eve döner. Eve döndüğünde eşi evde yoktur. Hizmetçileri Fatma’ya nerde olduğunu sorar. 60 yaşlarındaki kadın kendini komik düşürecek derecede görünümüyle meşguldür ve her zamanki gibi yine berberdedir. Fatma, Sahire Hanım’ın emri doğrultusunda Recai Bey’in yatağını ve şahsi eşyalarını torunu yıldızın odasına taşıdığını ve kalan eşyaları da kömürlüğe indirdiğini Recai Bey’e söyler. Recai Bey aşırı derecede öfkelenir. Bu durum adamı çılgına çevirir. Sahire Hanım eve geldiğinde Recai Bey sinirli bir şekilde onu beklemektedir. Bu sonradan görme kadına haddini bildirmek gerekmektedir. Aralarındaki büyük tartışma sonunda, Recai Bey Sahire Hanıma bir tokat patlatır. Recai Bey’in bu çıkışı, ailenin diğer fertlerinin biraz kendilerine çekidüzen vermelerini sağlamıştır. Recai Bey, her gün sabah erkenden çıkıp, geç vakitlerde gelmektedir. Torunu Yıldız merak edip sorunca, dedesinin bir dükkân tuttuğunu ve kuklacılık yapacağını öğrenir. Dedesi ona kukla oyununun bütün karakterlerini ve özelliklerini anlatır. Recai Bey hayallerindeki sanatı yapmaya başlar. Dükkân komşuları ile arasında da güzel bir dostluk başlar. Etrafındaki insanlara da yardım etmektedir. Fakat evde bu mesele duyulunca hiç hoş karşılanmaz. Dükkâna, ilk olarak oğlu Bedri geldi, biraz dertleştiler. Bedri babasının yaptığı kuklalara hayran kaldı. Recai Bey, kayınvalidesi ve kayınbabasına her ay uğrayıp, yardım ettiğini anlatınca, Bedri babasını daha çok takdir etti. Bu arada, Recai Bey zaman zaman halsiz düştüğü için, dükkânını açamıyordu. Damadı, kızı ve hanımı bir an önce ölsün diye bekliyorlardı.
Damadı Hayri, ayağını kırmış, hanımı ile arası bozulmuş, Recai Bey’den bir şeyler kopartmanın peşine düşmüştü. Gelişmeler damat Hayri Bey’in aleyhine oldu eşinden de ayrılmak zorunda kalarak, uzak bir yere tayin edildi. Recai Bey ise halinden memnundu. Özenle, nadide ürünler yapıyor, yavaş yavaş büyük küçük herkesin ilgisini ve takdirini kazanıyordu. Yoksul çocuklara topacı bedava veriyor, beğeni sahibi insanlara ise ürünlerini hediye ediyordu.
Yıldız da dedesine yardım ediyor, birlikte keyifle çalışıyorlardı. Calibe kocasından ayrıldıktan sonra kendisinden genç fakat olgun biri ile nişanlanır. Cevat Bey ismindeki bu adam tam Recai Beyi anlayan kişidir. Ve bir süre sonra evlilik gerçekleşir. Durumu çok iyi olmayan Cevat Bey ve annesi de Recai Bey’in apartmanına taşınır. Mutlu bir evlilikleri vardır. Sadece Sahire Hanım kendisine hiç benzemeyen bu iyi yürekli damadını rahat bırakmaz, sürekli tatsızlık çıkarır. Calibe ve eşi bunun üzerine kendi dairelerine çekilir. Bedri ve Perihan da nihayet boşalan başka bir daireye taşınınca Sahire Hanım yapayalnız kalır. Kötülük yapacak kişi bulamamaktadır. Ardından hastalanır.
Yıldız ise ortaokulu başarı ile bitirmişti. Onun mezuniyet töreni vardı. Dede İle torun harıl harıl hazırlık yapıyorlardı. Çünkü mezuniyet töreni programında, Recai Bey’in yapmış olduğu eserler de sergilenecekti. Beklenen gün geldi. Recai Bey okulda Türk Orta Oyununun bütün tiplerini, tarihi kişilikleri, halk kahramanlarını, Osmanlı tarihinden araştırarak yaptığı kuklaları sergileme olanağı buldu. Bu kuklalar çok itibar görür, resimleri çekilir. Ertesi gün bütün gazeteler bu sergiden bahsediyordu. Recai Bey, “Yaptığım her işte ve görevde daima faydalı ve iyi şeyler yaptım, bir türlü tanınamadım. Sanatçı kimliğimle birdenbire herkes tarafından tanınan bir insan oldum” diyerek hem seviniyor, hem hayıflanıyordu. Onun maksadı kültürü yaşatmak için el sanatlarından faydalanmaktır. Oysa antikacılar, heykelciler, imalatçılar ondan büyük paralar karşılığında model isteyecektir. Recai Bey bunu istemediği için çok sevdiği kuklacı dükkânını boşaltıp bazı eşyaları ve aletleri evine getirdi, diğerlerini dağıttı. Anahtarları götürüp mal sahibine teslim etti.
Çocuklar, meraklılar, antika sevenler, koleksiyoncular her zaman uğradıkları dükkâna gelince, “kiralık dükkân” yazısını görüp üzüldüler.
-
DİL VE ANLATIM
Yazar, romanı yapmacıksız, süssüz bir dille olabildiğince açık ve rahat okunabilecek bir şekilde yazmıştır. Roman açık, anlaşılır bir üslupla okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Romanda anlatılan hikâyenin veya verilmeye çalışılan mesajın herkes tarafından anlaşılabilmesine dikkat edilmiş ve yere yer atasözü, deyimler kullanılmıştır. Bunlar: “kör alıcının kör satıcısı olur, yumuşak başlı atın tekmesi pek olur, beş parmak bir olmaz, yuvarlanıp gitmek, etinden et kesmek, nalıncı keseri gibi kendini yontmak, besle kargayı oysun gözünü, kıpkırmızı kesilmek, .kirli çamaşırlarını ortaya dökmek gibi.”
Kitapta “zat, mahdum, peder, valide” gibi Arapça, Farsça kelimeler kullanılmış ve kitabın baskısı eski olduğu için yazım yanlışları mevcuttur. Romanda betimleyici ve öyküleyici anlatım kullanılmıştır.
KAYNAKÇA
-
tr.wikipedia.org/wiki/Kemalettin_Tuğcu