Ceyhun’la Hazar denizi arası,
Çöl üstünden eser yeli Türkmenin;
Gül goncası, kara gözüm karası,
Kara dağdan iner seli Türkmenin.
Hak değer vermiş var onun gölgesi,
Oynaşır çölünde neri, mayası,
Renk renk çiçek açar yeşil yaylası,
Bürünmüş reyhana çölü Türkmenin.
Al, yeşil giyinip çıkar perisi,
Gürleşip yayılır amber kokusu,
Bey, töre, bilge yurdun sahibi,
Artar gider güzel ili Türkmenin.
O merdin oğludur, merttir babası,
Köroğlu kardeşi, dumanlı başı,
Dağda, düzde kovsa avcılar; diri
Tutamaz, kaplan oğlu Türkmenin.
Gönüller, yürekler, bir olup başlar,
Toplanırsa erir topraklar, taşlar,
Bir sofrada hazır edilse aşlar,
Açılır gider ikbali Türkmenin.
Gönül havalanır ata binince,
Dağlar yakuta döner yan bakınca,
Bal getirir, coşup derya akınca,
Bent dayanmaz, gelse seli Türkmenin
Uyanıktır, savaş günü hor olmaz,
Bedduaya, nazara dûçar olmaz,
Bülbülden ayrılıp solup kurumaz,
Hep amber saçar çiçeği Türkmenin.
Soylar kardeştir, boylar yâridir,
İkballer ters dönmez Hakk’ın nurudur,
Mertler at binse savaşa doğrudur,
Düşman üstünedir yolu Türkmenin.
Başı dumanlanır, ciğer dağlanmaz,
Taşları parçalar, yolu bağlanmaz,
Gözüm ele bakmaz, gönül eğlenmez,
Mahtumkulu, söyler dili Türkmenin.
MAHDUMKULU
Çeviren: Gülşah Soyal