Son Haberler
Anasayfa / atölye / AYASOFYA DERGİ SÖYLEŞİSİ

AYASOFYA DERGİ SÖYLEŞİSİ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

Amasya Temsilcimiz Havva Öztürk, Amasya Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Külliye Dergisi’nin fikir babası ve Yayın Kurulu üyesi yazar İsa Çolaker ile sitemiz için güzel bir söyleşi gerçekleştirdi.

_Selamun aleykum Hocam, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İsa Çolaker kimdir?

Ben 1963 yılında Giresunda doğdum.İmam hatip lisesini Giresunda, Üniversiteyide Samsunda bitirdim. Bir kız bir erkek babasıyız emeklide bir Öğretmen Hanım bir eşimiz var. Çeşitli kitaplara da imza attık işte üç dört tane de kitabımız oldu inşaallah. Yazmaya, çizmeye, okumaya devam eden bir vatandaşız.

_Hocam ilk olarak bir dergi fikri nasıl oluştu? Külliye’nin mutfak ekibini nasıl oluşturdunuz?

Külliye Dergisini oluşmasında benim proje fikir babalığım var. Biz yine sultan Bayezit camisinde meşk gecesindeydik.Arkadaşlarla ayda bir kere kışın toplanıyorduk, şiir okuyorduk, deneme, makale okuyorduk. Dedilerki bir etkinlik yapalım. Ne yapalım derken dedimki bir dergi çıkaralım.Nasıl olacak o iş dediler.Dedim bir yazı kurulu oluşturalım, danışman kurulu oluşturalım bir mail adresi verelim.Öğrencilerden, akademisyenlerden, halktan bir tanede havuz yapalım biriksin. Peyder pey beğendiklerimizi alalım bir arkadaşıda editör tayin edelim Amasya Belediyemizin de katkısıyla beraber oluşturalım dedik. Bir aylık çıkaramadık ama üç aylık çıkardık iyi de gidiyor. Bin tane basılıyor bin tane gidiyor. Ücretsiz gönderiyoruz zaten isteyenlere. Allah’a şükür iyi derginin serencamı. Her ay bir dosya yapıyoruz.Dosya yapamadığımız ay ananonim yapıyoruz her şeyi yayınlıyoruz. Tabii dosya yapmanında zorluğu var.Bir tane anahtar sözcük seçiyorsun ve o sözcüğün etrafında bir şeyler yapıyorsun.

medrese

Derginin basın yayınında da Amasya Belediyesi’nin müthiş katkısı var onuda söylemek lazım.

_Peki Hocam derginin hangi kitleye hitap ettiğini düşünüyorsunuz?

Dergimizin hem Amasya’yı tanıtacak yerel bir havası var hemde Külliye ismine binaen ulusal ayağı olan bir dergi. Çünkü her isteyene bedava gönderiyoruz, belediye eliyle beraber. Hem Amasya’yı tanıtma amacı var derginin, en az ik üç tane Amasya yazısı oluyor, hem de entellektüel bir havası var. Biraz Elazığ’da Bizim Külliye ile karıştırılıyor ama o ulusal bir dergi bizse yerel bir dergiyiz ama bizim dergimizinde hüviyeti ulusal oldu.

_Hocam genç kardeşlerimize bir yazar, bir öğretmen olmanın yanında dava adamı kimliğinizle hangi kitpaları önerirsiniz?

Biraz önce derste de söyledim ben onu, ‘davası olmayanın devası’ olmaz. Belli klasikleri okumadan bu yolda yürümekte çok zor. Mesela işte bizim önce doğu klasiklerinden başlamamız lazım. Ali Şeriati’nden, Seyyid Kutup’tan, Erol Güngör’den ondan sonra Nurettin Toçulardan, Fethi Gemihoğullarından, Cahit Zarifoğlu’ndan, Rasim Özdenörenden, Sezai Karakoçtan. Aklıma gelenler ilk anda bunlar. Yani bizim beslenme kaynağımız doğuda olacak, ön ayaklarımız batıda olacak. Yani biz Asyalı olduğumuzu hiç unutmayacağız, bu kaynakları okuyacağız. Bunlardan artanlarlada batılılarla takviye edeceğiz. Gönül tarafını bizimkiler karşılayacak işin mekanik kısmını da Batılılar. Mesela bir roman okuyucusu,bu dediğim insanların romanı yok, bir roman karakterini yakalamaya çalışacak, onun gibi ya olmaya çalışacak ya da olmamaya. mesela Raskolnikovsa olmaya çalışacak, Oblomovsa olmamaya çalışacak. Yani bizim edebiyat ve sanat ayağımız hem asya hem batılı olacak. Öyle düşünüyorum ben.

_Hocam konuyu kitaplarınıza getirmek istiyorum.(Yine Yeniden Edebiyat, Kırk Bir Kere Amasya: Şehir Yazıları, Aşk Ateşin Değirmende Öğüttüm) Bir kitap yazma ve eser ortaya koyma uğraşınızın sebebini Ayasofya okurlarıyla paylaşır mısınız?

Biraz yazma nedenim var evet. Kendim için yazdım öncelikle. Yaşamımda sıkıntılar çekmiş bir insanım hem politik sıkıntılar hem maddi sıkıntılar. Sonra baktım ki insan bir süre sonra doluyor. Bir süre sonra hadi bende bir kalem alıyımda yazayım diyorsun. Ben toplumun ihtiyaçları için kitap yazan bir adam değilim önce kendim için yazdım kitapları. Ama baktım ki kitaplarımın okunurluğa da iyi bir akademisyen olarak, şimdi hepsinin birinci baskısını yaptık. Aşk Ateşin Değirmende Öğüttüm kitabının içinde beş on tane aşk yazısı olduğundan dolayı iyidi satımı. Bu toplumda bir ‘sevgi eksikliği’ var hoca hanım gözle görülebilir şekilde.Toplum sevgisiz. Aşk deyince millet zannediyor ki sadece fiziki bedeni bir şey. Alakası yok, o etken, belirleyici değil. Maddi ayağıda var manevi ayağıda var ama sevmeden, merhamet etmeden, vicdan olmadan biz nasıl aşık olacağız, nasıl bu toplumu seveceğiz, nasıl milleti seveceğiz. Yani biz Osmanlıdan sonra sevgi formatını kaybettik. Bana kitap yazdıran neden zaten bu sevgisizliği görmem oldu. Dedim öyle şeyler yazayım ki adam okusun sevgisi artsın, merhameti artsın yani merhamet toplumu olması lazım toplumun. Kitaplarımı bir ihtiyaca binaen yazdım evet ama bu ihtiyacın maddi değil manevi olduğunu düşünüyorum. Sevgisiz, duyarsız, adam severken bile hesapla seviyor. Biz hesap adamı olmadık hiç. Kitaplarımı bile yayın evleri bedava basıyor ben para vermiyorum. Daha hiçbir kitabıma para veremedim ben.

_Hocam konu edebiyat, sanat olunca bu güzel şehirden, aşk ve muhabbet kokan Amasya’mızdan bahsetmeden olmaz dedik. Amasya büyük bir hızla kültür ve edebiyat kimliğini yeniden diriltiyor. Bunda Sizlerin ve Belediyemizin katkıları çok büyük tartışmasız. Siz sinesinde edbiyat taşıyan bu şehir hakkında ne düşünüyorsunuz?

Valla beni yazar yapan Amasya. Burası Osmanlının, selçuklunun kale şehirlerinden biri. İnsan dokusuda iyi sakin bir yapısı var. Olaysız, pespembe bir şehir. Bu şehirde yazar olamayan adam Türkiye’nin hiçbr yerinde yazar olamaz.

_Külliyenin bu kadar çok karşılık bulmasında bu dokununda faydası var değil mi Hocam?

Onda acizane bizim toplumsallığımızında katkısı var. Belediyemiz Türkiye de kitap basma,dağıtma gibi faaliyetlerde ilk beşte gelebilir.Buranın cürmü ne ki yüz bin nüfuslu bir şehir.Ama buranın bir ruhu var.Bazen eşimle köprüde tefekkür ederiz akan suya bakarız.O akan suyla bu şehrin kültür akışı birbirini besliyor.Bursa’nın, İstanbul’un küçüğü burası.Bir Ramazan var ki insan tefekkür ettiriyor.

_Son olarak Hocam Ayasofya ve Ayasofya dergisi hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Ayasofya’nın kapatılması tam bir facia. Ayak oyunlarıyla kapatılmıştır. Açılmasıysa hangi iktidara nasip olursa o iktidar bu milletin gönlünde yüzyıl kaybolmaz.Orası bizim camimiz.Ayasofya’nın şimdi bide Batıya karşı özgürlüğü simgeleyen siyasi bir havasıda var.Yani biz Ayasofya’yı açarsak Batıya karşı mağlubiyet ideolojisinden kurtulmuş oluruz ve ayağmızın üstünede kalkmış oluruz. Fethin simgesi akabete uğramış malesef.Ben açılmasını hararetle istiyorum. Kültür bakanı iyi bir adam, açılmasını bekliyorum. Tabii bu birazda politik havayada bakar.

Ben dergiyi beğendim, gelen giden misafirlerimde beğendi. Dergi çok amatör bir ruhla çıkmasına rağmen içindeki yazılar, seçilen metinler işin hassasiyetini gösteriyor.Benim bir çok öğrencimde yazarlığa böyle başladı. Dilerim burası ilerde mutfak olur. Bayanların yazmasıda benim çok hoşuma gitti. Eşimde söyledi bunu.Bayanları bu işlerin içinde görmek, bayanların bu işin acısını sancısını çekmeleri çok hoş. Her sayısında tematik bir konu var, güzel yani.Baskısı felanda çok hoş. Benim hoşuma gitti.Allah yardımcınız olsun, önünüzü dahada açsın inşaallah.

Teşekkür ederiz Hocam bize vakit ayırdığınız için.

_isa_colaker2

Ben teşekkür ederim bilakis. Seninde yolun açık olsun Havva. İnşaalah sen de yazar çizer olursun.

İnaallah Hocam. Ama daha yolun başındayız. Tekrar teşekkür ederiz Hocam çok sağolun.

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*