Son Haberler
Anasayfa / misafir kalemler / AKŞAMLARIN HÜZÜNLÜ ŞAİRİ

AKŞAMLARIN HÜZÜNLÜ ŞAİRİ

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

 

            Ahmet Haşim… Ne tuhaf, ismini öğrenmeden, belki de önemsemeden önce dizeleri dilime takılan şair… Göllerde bu dem kamış sessizliğinde olan şair…

 

Şiirlerindeki muhtevayı her zaman gizemli bulmuş, dizelerin arkasına sakladığı anlamları kendimce çözdüğümü düşündüğüm anlarda sanatına hayranlığım katlanarak artmıştır…

 

Şiirle az çok ilgilenen herkesin “Merdiven’’ dendiğinde, gözlerinin önüne gelebilecek tablo aşağı yukarı aynıdır. On dize dahilinde bir ömrün hikayesini adım adım izleyebileceğimiz bir şiir…

 

Yaşantımız boyu hazinemiz olan, bizi biz yapan, biriktirdiğimiz acı, tatlı anılarımızla yılları birer birer geçirirken öyle bir an gelir ki, artık yolun sonuna yaklaştığımızı hissederiz… Anılar, kızıl, sarı, yeşil yapraklar gibi kucağımızda birikir… Sonbahar rüzgarının sürükleyip de dağıttığı ama bizim aralarından seçip aldığımız, o kucak dolusu anıdan bir avuç kadarı kalır geride… Gökyüzüne çeviririz başımızı; gökyüzü ulaşılmazın sembolüdür bir anlamda… Aynalardaki kendimizi tanıyamaz oluruz… İşte çaresizlik… Öyle bir çaresizlik ki hani siz ağaçtan düşen iki yapraksınızdır, bir an  gelir, o çok sevdiğin yere düşer, sen  parmağının ucunda ve ayaktasındır. Onu yerden kaldırmak istersin. Gözünü dikmiş sana bakıyor, yardım istiyordur senden. Onu yerden kaldıracak kolların da yoktur üstelik.  Tek yol kalmıştır, o sana tutunup ayağa kalkacaktır. Çektiğin acıya rağmen ona gülümseyerek bakmak, cesaretlendirmek, ayakta kalıp direnmek zorundasındır… Tutunur sana, kendisi doğrulurken seni düşürür… Bunu zaten göze almışsındır almaya ama o arkasına bakmadan yeni bir rüzgarın hevesine kapılarak çekip gider… “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!” dediği gibi Mehmet Akif’in, geri dönse, şartlar yine aynı olsa, sen yine aynı şekilde davranırsın. Bunu bilmek hem rahatlatır insanı, hem kendine öfke duyarsın.

 

Hangi yaşta ve hangi şartlarda okunursa okunsun, geriye dönüşün mümkün olmadığı,

yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın hüznünü tüm hücrelerine kadar hissettiren şiir öyle bir anda noktalanır ki şairle birlikte siz de derin bir sessizliğe mahkum olduğunuzu fark edersiniz… Söylenecek hiç bir şey kalmamıştır artık. Yolun sonu gelmiştir.

 

Naif ve saklı bir yakarış şiiri diye isimlendiriyorum ‘’Karanfil’’i.’’ Anla beni’’  diyor şair sanki. “Anla ki ben de huzur bulayım.’’ Şair kendi duygularını anlatırken, acaba hitap ettiği yârin ruhunu da nasıl okşadığının farkında mıydı? Hangi kadın istemez, aşığı aşkının acısıyla karanfili dudağından getirilmiş bir katre aleve benzetmesin ve gönlü ona pervane kesilmesin?

Hele o da içinde masum, mahfi duygular taşıyorsa…

 

Eski zamanların kırılgan aşklarını tüm masumiyetiyle gözler önüne seren duyguları barındıran o güzelim dizelerde kelebekler nasıl da pervaneye dönüşür ansızın. “Dur durak dinlemeden, dönüyor etrafımda.’’ demez mi sevilen? “Artık ölsem da gam yemem’’ demez mi? Bir hüzün şiiri okuyucuyu hayal alemine sürüklerken , bir parça da mutluluk duygusu veriyorsa, bu şiirden fazlasıdır. Bu şairin duygularına okuyucuyu da ortak edebilme başarısıdır ki gerçek bir şiirin amacı da budur. Şiir şairin gönlünden geçirdiği yerdedir artık… Burası okuyucunun da kendini bulduğu yerdir.

‘’Şairsiz Dünya’’ da şair tam olarak bunu demektedir;

Şairdir şiiri anlatan.

Şairdir seni tanıyan.

Şairdir duyguları yaşayan.

Şairdir size bakan.

 

Ahmet Haşim’in ruhumuzu titreten onlarca şiiri içinde biri var ki; ‘’O Belde’’ yi anmadan geçmek olmaz.  Hangimizin bir “O Belde’’si yoktur ki… Birbirine benzer ya da benzemez, ille bir beldemiz vardır. Kim engel olabilir orayı yaratmamıza? Orada ve kiminle yaşamak istiyorsak onunla yaşamamıza kim mani olabilir, ama kim?.. Hayatta önüne geçemeyeceklerimizden, engelleyemeyeceklerimizdendir düşüncelerimiz… Asla durduramazsınız. Hayallerimiz düşüncelerimizin mahsulü olduğuna göre, dolayısıyle hayallerimiz de engellenemez. Bir insanın olabileceği en özgür dünyadır orası. Durdurmak istesek bile, kendimize rağmen bile!

 

“Bir yalan yer midir veya mevcud’’ derken şair aslında yerin varlığıyla ilgili tereddüt ediyormuş gibi görünmekle birlikte, o yerin gerçek olduğunu biliyor. Gerçekliğini ‘’Bilmem… Yalnız bildiğim, sen ve ben ve mai deniz’’  derken gözlerimizin önüne gelen, o ve ben ve mai denizle çok daha iyi anlayabiliyoruz… Şairin “Sen” dediği senin için “O” dur. Hep düşündüğün, O.

“O ve ben ve mai deniz’’ kelimeleri dökülür dudaklarından… Anın büyüsüne kaptırırsın kendini. Bilirsin ki birazdan büyü bozulacak ve sanki hiç yaşanmamışcasına bitiverecek ama olsun, olsun, kıyamet kopsa da dert değil, o anda oradasındır işte. En çok olmak istediğin yerde…

Bizi mai deniz kenarında buluşturan akşamların hüzünlü şairinin ruhu şad olsun.

 

Filiz ALTIOK DURAK

 

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*