Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / SİNEMA MESELEM

SİNEMA MESELEM

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

                                                              

            Cahit Zarifoğlu, Şehirde Köşe Bucak adlı eserinde Maraş sinemalarını ayrıntılı olarak anlatır. Bir denemesinin başlığı da Yine Sinema Meselesi’dir. Ustanın sinemaya olan ilgisine şaşırdım desem yanlış olmaz. Muhafazakârlar sinemaya ve heykele biraz mesafelidir. Zarifoğlu’nun sinema yazıları oldukça fazladır. Çocukluğumun sinemaları da Giresun’dadır. Benim de sinema meselem oldu. Babam sinema hastasıydı. Babamla gittiğimiz birçok klasik film hatırlıyorum. Rahmetli; sinemayı, avı, denizi, doğayı çok severdi. Giresun sinemacılığını ayrı bir yere koyarım. Dalya diyen Yeşilgiresun Gazetesinde sinema reklamları yayınlanırdı. Bugün de yazdığım mezkûr gazetede sanat yazıları arasında sinema metinleri de mevcuttur. Giresun sanat aşığı bir şehirdir. Hala da öyledir.

Giresun’da ilk film izlediğim sinema Şehir Sinemasıdır. Bugün yerinde yeller esen sinema, günün en iyi ve güncel, ödüllü filmlerini getirirdi. İşletmecisi Sinemacı Muzaffer adlı bir amcaydı. Kovboy, avantür, romantik, yerli filmler oynatırdı. Elinde fenerle yol gösteren kavas abileri hala unutamıyorum. Film karanlığında yürümek ayrı bir heyecandı. Gencel, Ufuk gazozu ve poğaça yemek bir lükstü. Küçük fuayede bekleşmek bir sosyalleşmeydi. Dönemin batıcı kültürü gereği olsa gerek, ısrarla yabancı film kovalardık. Avrupai ve Amerikanvari filmler favorimizdi! Tv, internet olmadığı için sinema ayrı bir mekandı. Yedinci sanatın ilk kült filmlerini Şehir Sinemasında izledim. Jaws, İyi Kötü Çirkin, Çağrı, Potemkin Zırhlısı vb. Dönemin önemli aktör ve aktrislerini orada tanıdım: Bruc Lee, Lie Van Kliff, Richard Bronson, Robert Vidmark, Marlyn Monro, Barbara Stresind vb.

Dönemin Giresun’unda ikinci sinemamız Saray’dır. 12 Eylül darbesinin kaotik ortamında daha çok yerli ve cinsel içerikli filmler oynatırdı! Sıradan, özentisiz filmler revaçtaydı. Hadi Çaman, Metin Akpınar, Bülent Kayabaş, Rüştü Asyalı, Ajda Pekkan filmlerini hatırlıyorum. Locası olan bir sinemaydı. Bakımsız, film makinesi sesi rahatsız ediciydi. Biraz daha varoş bir film kitlesi mevcuttu. Biletçi kavaslardan gizlice sinemaya girdiğimizi hatırlıyorum. Saray Sinemasının sert yüzlü bir işletmecisi vardı. Adını anımsamıyorum. Sokak afişlerini yırtan divane bir kadın da vardı. Adı Seniye diye hatırlıyorum. Sinemanın loş ve kendine mahsus bir kokusu olduğunu burada hissederdim. Tüm Kemal Sunal filmlerini burada izledim. Hababam Sınıfı, Davaro, Salako vb. Sinema değerlendirmesi yaparken duygusal davranmamaya özen gösterdim. Lise hocalarımızın Saray Sinemasında denetim yaptığını da duyardık!

Sinema değerlendirmelerim genelde mekân ağırlıklıdır. Film ya da dönem sineması konuşmuyoruz. Giresun’da konuşacağımız bir diğer sinema da Uğur ya da Lale Sinemasıdır. Alucralı patronu Kaya Ağabeydi. Sinemacı Muzaffer gibi baba dostu olan Kaya Ağabey tam bir efendilik timsaliydi. Esmer, asık bir suratla hatırladığım Kaya Ağabey epey zaman sinema işletmeciliği yaptı. Uğur Sineması tarihi bir binadaydı. Uğur Sinemasının komşusu olan Lale Sinemasıydı. Açıkhava Sinemasıydı. Dolmalı, Kekli film izlediğimizi hatırlıyorum. Uğur Sineması yerli film oynatırdı. Ferdi Tayfur’un Çeşme filmini Uğurda izlemiştik. Elleri mendilli, ağlayan bayanlar vardı. Sinema salonunun buram buram arabesk koktuğu yıllardı. Orhan Gencebay’ın Leyla İle Mecnun filmini de burada izlemiştim. Uğur Sinemasında oynayan Güneş Ne Zaman Doğacak adlı milliyetçi filmini ilk gösterim olarak izlemiştim. Sinemaya ses bombası atıldığını biliyorum! Hey gidi günler! Yılmaz Güney’in Yol filmini de burada izlemiştim. Lale Sineması sadece yaz aylarında çalışırdı. Lale Sinemasının tahta sandalyelerini hala unutamıyorum.

Benim sinemalarımın son salonu da Samsun Konak Sinemasıdır. Üniversite yıllarımın sinema salonudur. Giresun Şehir Sineması ayarında bir salondu. Genelde batılı filmler oynatırdı. Rocky, Yeşil Yol gibi filmleri orada izlemişimdir. Kavasları da vardı. Mecidiye girişinde bir salondu. Dersten kırıp Konak’a gittiğimizi hatırlıyorum. Sinema biletleri saklamadığıma pişmanım. Samsun Cumhuriyet Meydanında sinema ve aranan terörist afişleri yanyana eşlik ederdi! Nerden nereye? Sinema reklamı yapan taksileri hatırlıyorum. Atakum’da fakültenin önünde anons yaparlardı. Vay beee!! Ailecek, dostlarla ve arkadaşlarla film izlediğimiz günlerden, eve hapsedildiğimiz Netflix ortamına geçtik! Blutv, tabi, exen vb. sinema kanallarına hapsedildik. Benim sinema ve film maceram böyleydi. Sizin de sinemayla yolunuz kesiştiyse ne mutlu size. Yedinci sanat sinema zihni diri tutmaya devam ediyor. Ben de ara ara izliyorum. Sinema biraz da edebiyattır. Okuduğunuz her roman ya da anlatı metni, potansiyel film ve senaryo adayıdır. Sinemaya artık böyle bakmalıyız.

Salondan evlere evrilen sinemalı günleriniz olsun. Birkaç film tavsiye ederek bitireyim: “Titanik, Dövüş Kulübü, Selvi Boylum Al Yazmalım, Akıl Oyunları, Ben Efsaneyim, Buğday, Huzur Sokağı”….

 

isa çolaker

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*