Yedi Güzel Adamdan birisiydi. Çok münzevi bir yaşamı oldu. Tıpkı gül yetiştiren hoca Elmalı Hamdi Yazır gibi. Sessiz sedasız Hakka yürüyen Rasim Abiyle tanışmam, talebeyken Samsun’da oldu. Erdem Bayazıt’ın da olduğu bir fotoğrafta buluşmuştuk. Sanırım kitap imza ve fuar alanındaydık. 80’li yılların ortası ve 12 Eylül darbesi akabindeydi. Birkaç yıl sonra da Ankara’da Zafer Çarşısında ülke kitabevinde rastlaşmıştık. Merhum hikayeci Recep Seyhan Hoca da ordaydı. Çekici, sakin bir üslupla konuşurdu. İradesi sağlam bir adamdı. Düşündü, okudu, yazdı ve gitti. Aydın sorumluluğunu da yaptı. Eserleriyle yaşayacak bir büyüğümüzdür.
Rasim Özdenören denemeleriyle hatırlanacak ama o sıkı bir hikayeciydi. Bana göre yerli bir Dostoyevski’dir. Hikayelerinde kurmaca gizemliliği kadar, nitelikli bir ileti de mevcuttu. Çözülme, Çok Sesli Bir Ölüm, Hastalar ve Işıklar vb. ilk aklıma düşenlerdir. Kahramanları halktan ve Haktan yana kimselerdir. Karakterlerinin arkasında duran bir Rasim Özdenören vardı. Öykü kişilerini sorduğumda, onlar aramamızda Hoca demişti. Gerçekten de kişileri sağlam bir öykü ustasıydı O. Sıradan memuru, işçiyi, köylüyü anlattığı onlarca hikayesi vardır. Yerli hikayeciliğimizin modern bir yazıcısı olan Rasim abi, kurmaca metinlerde çok sahicidir. Onu okunur kılan da budur. Sizin ezik gördüğünüz bir kahraman, onun gönül adamıdır. Öyküsünden sinema filmleri çıkarılan bir ustadır O.
Rasim abiyi bana okutan tür denemeleridir. O sıkı bir deneme ustasıdır. Modern deneme tarihimizin en okunan adamlarından birisidir. Ruhun Malzemeleri, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı vb. denemeleri vardır. Onu kalıcı kılan bu politik deneme metinleridir. Şiirimizde Necip Fazıl, Sezai Karakoç neyse; nesirde Rasim Özdenören odur. O Müslümanca düşünen ve tefekkür eden bir adamdı. Coğrafyayı, vatanı, ülkesini, inancını seven bir adamdı. İslamı tüm bu değerlerin üstünde ve özel bir alanda savunurdu. Bugünkü ülke meselelerini, geleneğin inşasıyla ve yenilikçi bir çözümle düşünürdü. Hiçbir zaman bireyci bir adam olmadı. Hep toplu düşünür, toplumcu yazardı. Okurla ilişkisi iyiydi. Bürokrat olduğu için Ankara yazarıydı. Onlarca kitabıyla Hakka yürüyen usta, okuma kaynaklarım arasındaydı. En çok da Yazı, İmge ve Gerçeklik adlı çalışmasını severdim. Beni yazmaya koşturan eseridir. Yedi Güzel Adam’dan bir diğeri olan ikizi Alaaddin Özdenören’den fazla eser vermiştir. Elliye yakın eseri vardır.
Değişik müstear adlarla yazmıştır. Belki de devlet memuru olmasındandır. Yenidevir, Yenişafak, Mavera, Hece gibi uzun soluklu yayınlarda çalışmıştır. Çok mütevazı ve sakin bir kişiliğe sahipti. Bir röportajında, evinde özel bir odası bile olmadığını anlatmıştı. Fikrinin hizmetkarı bir adamdı. Talebelerime en çok okuttuğum yazarlardan birisiydi. Mecburi ve icbara dayalı okutmama rağmen, olumlu okur dönüşleri alırdım. İyi ki okuduk hocam diyen çok öğrencim oldu. Yazarları talebelerden tanırsınız. Böyledir. Talebeler çocuklar gibidir, güdümlü okusalar da samimi dönüşler ve eleştiriler yaparlar. Onları ciddiye alırım. Merhum usta, reklamı sevmezdi. Arkalarda olmayı ve sözü dinlenen birisi olmayı severdi. Süreli yayınlara ilgisi, belki de bundandı. Okul gibi mecmualar çıkarmışlardı. Mavera, Hece maceraları böyledir.
Rasim Özdenören tam bir inşaa adamıydı. Öyle yaşadı ve öldü. Çevresiyle ve dostlarıyla birlikte var oldu. Ahmet Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Nuri Pakdil, Alaaddin Özdenören, Mehmet Akif İnan, Sezai Karakoç, Ali Kutlay vb. kültür adamlarıyla dostluklar kuran Rasim Özdenören, kültür adamı olarak Kültür Bakanlığında uzun yıllar çalıştı. Süslüman olarak yaşamadı, çevresiyle ve dostlarıyla birlikte bir düşünce kulübü gibi insan inşa etti. Ben de onlardan birisiyim. Onun kitaplarını önerdim diye soruşturma geçirmiştim! Demek ki doğru yapmışız. Ülkede doğru işler cezasız kalmıyor. Rasim abiye bir itirazım olmuştur. Akif ve İstiklal Marşıyla ilgili yaptığı açıklamaları pek makbul bulmadım. Bu da kayıtlara geçmiş olsun. Ciddi bir itirazla karşılaşan usta, konuyla ilgili başkaca bir açıklama da yapmadı.
Rasim Özdenören’in motto olarak kullanılacak bir söz takımı cümleleri de olmuştur. Bu veciz cümleleri, en basit okur bile görebilir. Bu tarz cümleleri Attila İlhan şiirinde de görebilirsiniz. Her eserinde böyle klas cümleleri mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: “Kendinden kaçarken neye varıyorsun? / Hiçbirimiz kendimize ait yerlerde gezinmiyoruz. / İçinizdeki İslam’ı gösterin. / Bütün kitaplarda seni okumak varmış.” Böyle cümleleri nesirde inşa etmek ayrı bir ustalık konusudur, bu da usta da mevcuttu. Kafa Karıştıran Kelimeler kitabı bu nevi cümlelerle doludur. Okumanızı öneririm. Portre havasındaki yazıyı, rahmetlinin ölümü üzerine kaleme aldım. Güzel ölüm bu olsa gerek. Ona rahme ve saygıyla veda ederken kalan okurlarına da ömürler dilerim.
“Oysa Müslüman, çağın gözüyle İslam’a bakmaz, İslam’ın gözüyle çağa bakar” diyen ustanın ardından kaleme aldığımız yazımızı yine onun güzel bir cümlesiyle bitirmiş olduk. Okumanın iki kere yazmak olduğu düsturundan hareketle ustanın eserlerini bolca okuyalım. Dostlarının ve çevresinin eserlerini de ayrı bir tahlile tabi tutalım. Çünkü yazarlar çevresiyle vardır. Yazımızın başlığı gül yetiştiren adamsa, bunun nedeni yedi güzel adamdan birisi olan Rasim Özdenören’dir. Yazarı yaşatan biraz da çevresidir. Yedi Güzel Adam’a da selam olsun. İyi ki yaşadılar, iyi ki okuduk. Hepsine selam olsun.
isa çolaker