Üzerinde yaşadığımız topraklar insanoğlunun ezelden beri en çok arzu ettiği belki de uğruna en çok savaştığı topraklar. İnsanlığın ilk gününden bu gününe kadar hükümdarların, padişahların, kralların, hayalini süsleyip durdu ‘’Anadolu’’. Kimi sadece hayal etmekte kaldı, kimi savaştı kaybetti, şanslı olanları ise hükmetti Anadolu’ya daha doğrusu ömrü yettiği sürece kullanım hakkını kazandı Anadolu’nun.
Anadolu kimseye kucağını açmadığı kadar kucağını bize açtı kucağını ve yaklaşık bin yıldır bize ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en verimli topraklarını, insanı hayretlere düşüren doğa harikalarını, muhteşem bir kültür mirasını, Akdeniz’i, Karadeniz’i ve daha birçok zenginliği cömertçe bize sundu Anadolu.
Bizde çocuklara gençlere ilkokuldan başlayarak bu zenginlikleri göğsümüz kabararak anlatıp durduk. Anlatma ihtiyacı hissettik çünkü gençlerin büyük bir kısmı bu zenginlikleri yaşayamadılar, hala da yaşayamıyorlar. Ve ne yazık ki yaşayamayacaklar.
Benim babam yirmi beş senelik öğretmen ve kırk sekiz yaşında. Yirmi beş seneden beri Anadolu’nun bereketli topraklarını anlattı öğrencilerine.
Sizce o zenginliklerden ne kadar istifade etmiştir? Mesela bir kez olsun doğa harikası olan Abant’a ailesini alıp tatile gitmiş midir? Kayserililerin anlata anlata bitiremediği pastırmayı evine kaç kez götürmüştür , hadi pastırmayı geçtim yılda kaç kez bir kasaba gidip et alabilmiştir? Ya da Nemrut dağının zirvesine çıkıp oğullarına ‘’bakın işte bereketli topraklar’’ diyebilmiş midir?
Sadece benim babam değil , istisnaları saymazsak bu toprakların zenginliğini anlatmakla yükümlü öğretmenlerin çoğu yukarıda sadıklarımı yapamamıştır. Devletin öğretmeni bunları yapamazken , varın çiftçiyi işçiyi siz düşünün.
Üzerinde hep beraber yaşayıp hissetmedikten sonra , memleketin her taşı altın olsa fark eder? Mesela benim tercih hakkım olsa verimsiz ama herkesin adilce yaşayıp paylaştığı bir memleketi, şu an yaşadığımız Anadolu’ya değişmem. Eğer sizin de içinizde bir parça insanlık varsa , siz de tercihinizi ilk seçenekten yana kullanıyorsunuzdur.
Bereketli topraklar üzerinde adilce ve mutlu bir yaşam dileğiyle…
Taha Tuğrul Tombaş