Son Haberler
Anasayfa / yazılarım / EDEBİYAT ADAMI NE YAPAR?

EDEBİYAT ADAMI NE YAPAR?

Pocket
Bookmark this on Google Bookmarks

 

Edebiyatla iştigal edenlerin yapması gereken vecibeler vardır. Bunların bir kısmı da yazılı değildir. Edebiyat yaşantısıyla ortaya çıkan görünmez ilkelerdir. Edebiyat, öyle bir nevidir ki içinde olanlar bile kurallarını ihdas edemeyebilir. Bildiğimiz edebiyatçı vasıflarının neler olduğunu konuşmalıyız. Bunların da edebiyat muhiplerine sirayet etmesine aracılık yapmalıyız. Çünkü edebiyat tevarüs eden bir şeydir. Edebiyat adamının görülür özellikleri nelerdir, bunları da yazmakta yarar var.

Birincisi, edebiyat adamı farklı edebi türleri içselleştirmiş biri olmalıdır. Bu türleri yazmasa da okumalıdır. Şiiri, nesri, türküyü, şarkıyı kavrayana edebiyatsever denebilir. Niçin edebi türler? Çünkü, yazmasak da edebi türlere aşina olmalıyız. Edebiyat teorisini bilen bir okur, zamanla edebi ürün verebilir. Bu metinleri okumak ve anlamak uzun bir süreç işidir. Modern okur, Fuzuliden bir gazel okusa yeterlidir. Okudukça edebi türlere aşina olabiliriz. Attila İlhan ve Necip Fazıl’ın onlu yaşlarda şiir yazdığı gerçeğini unutmayalım. Belki de şiir ortamından olabilir. Ailede edebi bir muhit varsa şiir yazılabilir de. Demek ki edebiyat biraz da çevre işiymiş. Edebiyat adamı olmak da böyledir.

Edebiyat insanı, edebi grup ve ekolleri de takip etmelidir. İyi bir edebiyatçı, grup ya da ekol de oluşturabilir. Bunun için çağdaş araçlar da çoğalmıştır. Sosyal medya, edergi, eposta, yapay zekâ, okuma grupları vb. Dünün Büyük Doğu, Diriliş, Servetifünun vb. gruplarının yeni versiyonları artık buralardadır. Bunlar kendiliğinden de oluşmaz. Yine insanla kaimdir. Edebiyat ustaları ya da arkadaş gruplarıyla oluşturulurlar. Vatsap gruplarıyla edebiyat dostlarının bir araya geldiğine şahitlik ediyoruz. Dünün Çınaraltı sohbetleri. bugünün sanal buluşmalarına dönüştü. Her şey insan için ve edebiyatla. Edebiyat insanı da bu halkalara dahil olur, yolunu oluşturmaya devam eder. Edebiyat muhipleri için yol çok. Mesele, edebiyat insanı olmak.

Edebiyat muhiplerinin bir özelliği de ilk okumayı yapanlar arasında olmaktır. Edebi eseri ilk okuyan olmak ne güzel bir duygudur. Bunu yaşayanlar bilir. Hissi bir hadisedir. İlk aşk gibi bir şey! Bir dost grubunda şairin bir şiirine tevafuk etmek kadar güzeldir. Sizi de yeni metnin içine dahil eder. Çok zengin bir andır. Tavsiye ederim. Yarışmada birinci olan şiiri seçmek gibi bir şeydir. İstiklal Marşının ilk okunduğu ortamı düşünsenize, çok sarsıcı bir tanıklık olsa gerek. Merhum Cemal Safi’den bir ilk şiir tanıklığım olmuştu. İyi ki edebiyat var. Beste ya da güfteye tanıklık eden musiki erbabı da bunu iyi anlar. İlk okuma, yazma, dinleme meşk olsa gerek. İyi bir edebiyat insanı bunları yaşar. Bu yaşamlar da sizi muhabbet bağına çeker. Mutluluğun gerisinde kalmamış, hayatı yaşanır kılmış olursunuz. İlk tanığı olsanız, şu şiir sizi etkilemez mi? Yunus der ki:”Yâr-ı sâdık bilir hâlden,/Aşk dersini alır gülden,/Karşılıksız tâ gönülden/Sevenlere selam olsun…//Yeşerip sevgi gülşeni/ Kuşatsın ruhu, bedeni./Bir gül için bin dikeni/Sevenlere selam olsun…!

Sizi edebiyat adamı kılan biraz da mensup olduğunuz davanızdır. İsmet Özel, edebiyat devlet yapar diyecek kadar da iddialıdır. İlkesi, sabiteleri, inançları sıkı olmayanın da edebiyatla yolu az kesişir. Mehmet Akif İnan, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil Kudüs vurgusu yaparken hayalle değil bilakis inançlarıyla hareket etmişlerdir. Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları ve Akdeniz şiirini yazarken aynı inançla hareket etmiştir. Akif, İstiklal Marşını da aynı inanç saikiyle yazmıştır. Farklı şairlerin edebi kaygıları bir noktada birleşiyor. Edebiyat tam da bunu yapar. Yani inşa ve ihya işine aracılık eder. Sadece eğlence değildir. Sabahattin Ali, Abdurrahim Karakoç, Tarık Buğra da aynı sorumlulukla topluma insana hizmet etmişlerdir. Eskimez edebiyatçılar da böyle yapardı. Hasan’a Mektuplarda hukuk arayan şair arayışı, günümüz şiirlerinde de devam eder. Edebiyat adamı da bu tür arayışların takipçisidir.

Edebiyat adamı, toplumsal meselelere sırtını dönmeyen adamdır. Sadece çiçek, böcekle sanat icra edemeyiz. Okur da böyle istemez. Suriye devrimini umursamayan, ülke kaygısı olmayan, emperyalizme başkaldırmayan adamdan edebiyat dostu olamaz. Edebiyat merhamet ve vicdan işidir. Edebiyat mahfilleri, muhitleri, camiaları da bunu yapar. Katıldığınız ya da mensubu olduğunuz edebiyat ortamı size bunları temin etmelidir. Festivaller, kitap fuarları, anmalar, kutlamalar, resitaller, sergiler edebiyat insanını besler. Bizim Erik Ağacı Altı toplanmaları gibi. Kürsüde okun şiir dua gibidir. Okuna türkü, dinlenen şarkı, sunulan bildiri, yapılan seminerler de böyledir. İbadet gibi katılmalıyız. Bunları mesele edinen insan, zamanla entelektüel bir kimliğe ya da irfana bürünecektir. İlim, irfan, hikmet, burhan meclislerinin devamlısı olmak, bizi zihni olarak inşa edecektir. Edebiyatın adamı olmak da böyle bir şeydir. Edebi kişilik de böyle bir akıştır.

Edebiyat insanını anlattığımız yazımızı, kadim bir metinle bitirelim: ”Çekilince kalbimin suları / Geriye senden başka ne kalır”. Alaeddin Özdenören böyle söyler ama geriye de biraz edebiyat ve insan kalır. Yaşasın edebiyat,iyi ki varsın.

isa çolaker

Hakkında admin

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*